Bültenimize Abone Olun

En son haberler ve özel duyurulardan haberdar olmak için abone olun

Tarih:

Ukrayna’dan Sonra Sıra Kazakistan’da Olabilir Mi? Yakın Çevre Politikası ve Dış Ruslar Argümanı

Diğer Başlıklar

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin

ÖZET

Bu yazıda Rusya’nın dış politikasını şekillendiren çeşitli doktrinler ve Rusya’nın eski Sovyet coğrafyasında yaşayan Ruslarla olan bağı ele alınacaktır. ‘Dış Ruslar’ deyimi (Rusya’nın dışında kalan Rus etnik kökenliler için kullanılan bir tabirdir), Rusya’nın özellikle eski Sovyet cumhuriyetlerine müdahale ederken kullandıkları temel argümanlardan biridir. Rusya’nın özellikle Ukrayna’ya yaptığı müdahalelerde, ‘Dış Ruslar’ deyimi çok önemli bir söylem aracı olarak kullanılmıştır. Bu makale, üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, Yakın Çevre Doktrini’nin şekillenmesi, Soğuk Savaş’tan sonra Rus dış politikası ve Rus dış politikasını şekillendiren genel unsurlar incelenmiştir. İkinci bölümde, Dış Ruslar meselesinin nasıl bir politik söylem haline getirildiği ve Rusya için Rus diasporasının ne anlama geldiği ele alınmıştır. Bölümün alt başlıklarında ise Rus Diasporası’nın etkili olduğu çeşitli ülkeler Kazakistan, Kırgızistan, Litvanya, Estonya ve Ukrayna üzerine bazı değerlendirmeler yapılmıştır. Üçüncü bölümde ise Rusya’nın sonraki hamlesinin ne olabileceğine dair genel bir değerlendiremeye yer verilmiştir.

Ukrayna’dan Sonra Sıra Kazakistan’da Olabilir Mi? Yakın Çevre Politikası ve Dış Ruslar Argümanı

I. Giriş

Rusya, özellikle Ukrayna’ya düzenlediği operasyonla birlikte dünya gündemini belirlemeye devam etmektedir. Rusya’nın takip ettiği dış politika, aslında temelleri çok daha önceden belirlenmiş Yakın Çevre Doktrininin hayata geçirilmesinden ibarettir. Rusya’nın, 1992-1995 yılları arasında, Yakın Çevre Doktrinini etkin bir şekilde hayata geçirememesinin ardında yatan en önemli sebep farklı hizipler arasındaki mücadeledir. Nitekim bu dönemde Rusya’nın geleceğini yönlendirmek isteyen farklı grupların mevcut olduğu söylenebilir. Yeni-Avrasyacılar, Yeni- Batıcılar ve Merkezciler olarak isimlendirilebilecek üç temel grubun varlığı söz konusudur.

Yeni Batıcılar, 1991-1993 yıları arasında Yeltsin’in başkanlığı döneminde, Dışişleri Bakanı Andrei Kozirov’un aralarında bulunduğu bir ekibi ifade etmek için kullanılmaktadır. Rusya’da pazar ekonomisine dayalı demokratik bir siyasal sistem kurulabileceği düşüncesine sahip olan Yeni-Batıcılar söylemsel düzeyde bile olsa insan hakları, demokrasi ve serbest piyasa ekonomisi gibi batılı değerler ön plana çıkarmışlardır.[1] Rusya ekonomisinin kontrolsüz bir şekilde özelleştirilmeye açılması, döviz ve fiyat kontrollerinin kaldırılması, devletin birçok sektörden çekilmesinden sonra Batı’dan beklenen destek gelmemiş, Rusya birçok iktisadi kriz ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca eski Doğu Bloku ülkelerinin NATO’ya katılması, Yugoslavya Krizi, IMF’ye olan bağımlılığın artması vs. Rus kamuoyunda Yeni-Batıcıların kredisini tüketmiştir.

Merkezciler ise Yeni Avrasyacılar ve Yeni Batıcıların ortasında yer alan, Arbatov’un “Ilımlı Liberaller” ve Thorun’un ise “Orta Yolcular” olarak adlandırdığı bir gruptur. Merkezciler, kendine has jeopolitik konumu, nüfusun büyüklüğü, ekonomik kaynakların niteliği ve sahip olduğu nükleer gücü dolayısıyla ülkenin büyük güç statüsüne sahip olması gerektiğine inanmıştır.[2] Kısacası Merkezciler ne Batı ile entegrasyona ne de Batı karşıtlığı üzerinden bir politikaya destek vermektedir. Yeni Avrasyacılar’dan farklı olarak Batı’ya karşı özel bir düşmanlık beslememekte ve denge politikasından yana ağırlıklarını koymaktadırlar. Yazının ilerleyen bölümlerinde görüleceği gibi Primakov Merkezcilerin önemli isimleri arasında sayılabilir.

Yeni- Avrasyacılar, özellikle son yıllarda, Rus dış politikasını en çok etkileyen hiziptir. Yeni Avrasyacılık, klasik Avrasyacılığın 1990’lar ve 2000’lere taşınmış halidir. Yeni Avrasyacılar, kültürel ve coğrafi bütünsellikten hareket ederek, Avrasyacı düşünceyi jeostratejik ve jeopolitik bir unsur olarak Rus dış politikasına ve uluslararası ilişkiler sistemi içerisine bir olgu ve kuramsal yapı olarak yerleştirmeye çalışmışlardır.[3] Panarin ve Dugin, Yeni Avrasyacılığın önde gelen temsilcileri arasında yer almaktadır. Panarin ve Dugin’in söylemleri, ileriki bölümde ayrıca ele alınacaktır.

II. Yakın Çevre Doktrininin Şekillenmesi ve Rus Dış Politikası

2022 yılının Şubat ayından beri devam eden savaş, tüm dünyanın dikkatini bir kez daha Rusya’nın ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in üzerine çevirmiştir. Rusya, uzun yıllar boyunca Ukrayna’nın iç işlerine müdahale etme konusunda bir beis görmemiştir. Rusya ile Ukrayna arasındaki tarihi, dini, siyasi ve kültürel bağlar elbette bu noktada ön plana çıkmaktadır. Ancak, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi, çok daha sistemli bir dış politikanın sonuçlarından yalnızca biridir. 1992’de şekillenmeye başlayan, ancak Putin’in iktidara gelmesinden sonra aktif bir şekilde uygulanmaya başlanan Yakın Çevre Doktrini etkisini her geçen gün daha çok hissettirmektedir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB’nin) yıkılmasından sonra, Rusya’nın dış politikaya yönelik ilk tercihi yumuşak güç kavramı aracılığıyla kendisini uluslararası sahalarda kabul ettirebilmek olmuştur. Ayrıca, Rusya Federasyonu’nun (RF) yönetici elitleri, Batı İttifakı’nın bir parçası olmayı şiar edinmişlerdir. SSCB sonrası Rusya’nın uluslararası sistemdeki konumuna dair kısa bir dönem için bazı belirsizlikler yaşanmış olsa da özellikle Putin ile birlikte bu belirsizlikler aşılmış ve yeniden küresel bir güç olma ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) eksenli şekillenebilecek tek kutuplu bir dünya yaklaşımını engelleme yaklaşımı öne çıkmıştır.[4]

Yakın Çevre kavramı, 1992 yılından itibaren eski SSCB alanında ortaya çıkan yeni bağımsız devletleri ifade etmek amacıyla kullanılmaktadır. Söz konusu kavramın askeri, iktisadi ve jeopolitik bir çerçeve içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim Bağımsız Devletler Topluluğu’nun (BDT’nin) kurulması ile Yakın Çevre kavramı arasında büyük bir paralellik mevcuttur. Yakın Çevre Doktrinine göre Rusya eski Sovyet coğrafyasında ekonomik, siyasi ve askeri alanlarda daha aktif bir rol üstlenmelidir[5].  Bağımsızlığını yeni kazanmış devletlerin iktisadi ve askeri yönlerden de Rusya’nın yörüngesine girmesi, aslında Yakın Çevre Doktrininin önemli bir parçasıdır.  Her ne kadar Yakın Çevre Doktrini 1992 yılında şekillenmeye başlamış olsa da Rusya’nın o dönemki siyasi elitleri, başta Orta Asya ülkeleri olmak üzere yeni bağımsızlığını kazanmış birçok ülkenin Rusya’ya ayak bağı olabileceğini düşünmüşlerdi. Minsk Antlaşması bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Zira SSCB’nin uluslararası arenadaki varlığını sona erdiren bu anlaşma sadece üç Slav cumhuriyetleri (RF, Beyaz Rusya ve Ukrayna) arasında imzalanmıştır, bu konuda diğer SSCB ülkelerine danışma zahmetine bile katlanmak istememişlerdir ve RF, SSCB’nin dağılmasının ilk yıllarında yakın çevresiyle ortak bir gelecek düşünmediğini açıkça ortaya koymuştur.[6] Mesela, Yeltsin’in yeni kurmayları Türk cumhuriyetlerini tamamen bir ekonomik yük olarak görmekteydi. Egor Gaydar başkanlığındaki hükümet en sıkıntılı dönemde Orta Asya devletlerine mali kaynakları durdurmuş ve bir an evvel kendi ulusal para birimlerine geçmeleri için baskı yapmış ve kendi çarelerine bakmaları gerektiğini söylemiştir.[7]  Türk cumhuriyetlerinin hemen hemen tamamı kendi ulusal para birimlerini Egor Gaydar’ın bu açıklamasını müteakiben tedavüle çıkarmıştır.

Aralık 1995’te yapılan seçimlerin neticesinde Rus halkı, Rusya’nın daha sert bir uluslararası çizgiye kayması gerektiğini belirten ve Rus Diasporası konusunda etkili yöntemler tercih edilmesini öne süren siyasetçilerin lehine oy kullanmıştır. Yeltsin, yeni bir düzene geçme zorunluluğu hissederek strateji değişikliği yapmak zorunda kalmış, Avrupa ile yakınlaşmanın devamını isteyen kadroyu tasfiye etmiştir.[8] 1996 yılına gelindiğinde Rusya’nın Dışişleri Bakanı olarak atanan Primakov, kendi adıyla anılan bir doktrin ortaya atmıştır. Primakov Doktrinine göre Rusya’nın dış politikası şu esaslar çerçevesinde şekillenmelidir[9]:

  • Rus Yakın Çevresi yani eski Sovyet coğrafyası, Rus dış politikasının yaşam alanıdır ve Rusya diğer güçlerin söz konusu bölgeye yapacakları müdahaleyi kendi güvenliğine karşı tehdit olarak görmelidir.
  • Sürekli dost ya da sürekli düşman ayrımına gidilmemesi gerekmektedir. Bunun yerine sürekli ulusal çıkarların takip edilmesi mühimdir.
  • Çin, Japonya, İran, Irak gibi ülkelerle yapıcı ortaklıklar kurulmalıdır.
  • Çin’in çok kutuplu dünya fikri paylaşılmakta olup Hindistan, Japonya ve Kuzey Kore ile ilişkilerin geliştirilmesi hedeflenmelidir.

Batı ile ilişkiler Rusya-Fransa-Almanya üçgeninde geliştirilmelidir ve İslam dünyası ile ilişkilerde yeni bir dönem başlamalıdır. Primakov Doktrini, Rusya’nın dünyadaki yeri konusunda Merkezcilerin önemli bir zaferidir. Primakov Doktrini, Rusya’nın bugünkü dış politikalarından da anlaşılacağı üzere etkilerini sürdürmektedir.

Primakov Doktrini, 1992 yılının sonlarında kabul edilen Dış Politika Doktrini belgesinde yer alan beş temel hedeften birisi olarak “Yeni bağımsız devletlerin her biri ile Rusya vatandaşlarının haklarının korunması konusunda anlaşmalar yapılması”[10] hedefini de bünyesinde barındırmaktaydı. Aslında Yakın Çevre kavramı, 1992’de ilan edilen Dış Politika Doktrini ile şekillenmeye başladıysa da Primakov Doktrini ile somutlaşmıştır denilebilir. Ancak Yakın Çevre Doktrini’nin Rus dış politikasının merkezine oturması, başta Lev Gumilev, Panarin ve Dugin’in olmak üzere Yeni Avrasyacıların etkinliklerini arttırmalarıyla mümkün olmuştur. Yeni Avrasyacıların bazı fikirlerine değinmeden Putin sonrası Rus dış politikasının dönüşümünü anlayabilmek mümkün değildir. Bu nedenle özellikle Aleksandr Panarin ve Aleksandr Dugin’in görüşlerine değinilecektir.

Panarin’e göre Rusya’da tarih boyunca gözlemlenen tüm batılılaşma girişimleri başarısızlık sonuçlandığı için artık Rusya istikbalini manevi ve jeopolitik amaçlarının aynı olduğu Doğu medeniyetinin çatısı altında aramalıdır.[11] Rusya’nın İran ve Suriye ile kurduğu ittifakın kökenleri de bu düşüncenin ardında saklıdır. Panarin, Doğu medeniyetinin iki temel birleşimi olarak Rus Ortodoksluğunu ve İslam’ı işaret etmektedir. Panarin’e göre Doğuya özgü Hristiyanlık ile İslam’ın birleştirildiği özel bir geleneksel büyük medeniyet ortaya çıkmalıdır.[12]  Panarin’in bu düşünceleri, Rusya’nın dış politikasını da derinden etkilemiştir. Rusya’nın en sadık müttefiklerinden biri olan İran, Panarin’in tahayyül ettiği gibi bir Avrasya ittifakının önemli bir parçasıdır. Zaman içerisinde Suriye de bu ittifakın bir parçası haline gelmiştir. Ancak Rus dış politikasını çok daha derinden etkileyen düşünür ise Dugin’dir.

Şekil-1: Dugin ve Putin. Dugin “Putin’in kulağına fısıldayan filozof” olarak anılmaktadır.

Kaynak: https://www.wionews.com/trending/aleksandr-dugin-russian-ultranationalist-philosopher-close-to-putin-who-is-he-471344

Dugin, II. Dünya Savaşı’nın ardından ortaya çıkan iki süper gücün; yani, deniz gücü olan ABD ile kara gücü olan Rusya arasında mücadele meydana geldiğini ancak Soğuk Savaşın sona ermesi sonucunda dengelerin Rusya’nın aleyhine değiştiğini belirterek, dengenin yeniden kurulabilmesi için Avrasya’da birlik kurulmasının gerekli olduğunu vurgulamıştır.[13] Dugin, aynı zamanda Carl Schmitt’ten etkilenen bir düşünür olarak, her grubun kendisini dost ve düşman temelinde tanımladığını söylemiştir.[14] Avrasya’da kurulacak muhtemel bir birliğin ise en büyük düşmanlarının kim olduğunu tahmin etmek güç değildir. Dugin, Avrasya’da kurulacak bir birliğin en büyük düşmanının ABD ve İngiltere önderliğindeki Atlantikçiler olduğunu dile getirmiştir.[15] Dugin, Rusya’nın Avrasya Birliği için öncelikle ikna etmesi gereken ülkelerin BDT üyeleri olduğunu dile getirmiştir. Dugin, BDT ülkelerinin Rusya için bir tehdit değil bilakis büyük bir fırsat olduğunu iddia etmektedir.

Dugin’in BDT ülkeleri için ön gördüğü kader ile Yakın Çevre Doktrini arasında büyük bir benzerlik bulunmaktadır Nitekim Yakın Çevre Politikası ile eski Sovyet toprakları Rusya’nın ekonomisi ve geleceği için yaşamsal çıkar alanı olarak kabul edilmiş ve bu doğrultuda Orta Asya ve Kafkasya’ya yapılacak herhangi bir saldırının Rusya’ya karşı yapılmış sayılacağı belirtilmiştir.[16] 1999’da Vladimir Putin’in başbakan olarak seçilmesiyle birlikte Yeni-Avrasyacılar ve milliyetçiler galip gelmiştir. Zaten Dugin, uzun bir müddet boyunca Putin’e danışmanlık yapmıştır ve “Putin’in kulağına fısıldayan adam” olarak anılmaktadır. Zira Rusya’nın Yakın Çevre Doktrinini gerekirse güç kullanarak diğer ülkelere kabul ettirme stratejisi Putin ile birlikte hayata geçirilmiştir. Ancak Putin’in ilk dönemlerinde askeri güçten ziyade iktisadi ve siyasi nüfuzun kullanımı benimsenmiştir. Putin (2002), uluslararası politikada güçler arasındaki çatışmaları artık askeri olarak değil, ekonomik ve politik nüfuz kazanma mücadelesiyle ilişkilendirerek, Rusya’nın bu rekabetten galip ayrılması gerektiğini dile getirmiştir.[17] Putin’in ilk yıllarında Yakın Çevre Doktrinini hayata geçirirken Rus ordusunu kullanmaktan imtina etmesinin temel sebebi budur.

Fotoğraf 1: Aleksandr Dugin ve Binali Yıldırım

Kaynak:https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/rus-stratejist-dugin-putin-turkiyeye-dostluk-elini-uzatiyor/681122 (Erişim Tarihi: 17/09/2022).

III. ‘Dış Ruslar’ Argümanı

‘Dış Ruslar’ meselesi, Yakın Çevre ve Primakov Doktrinleri etrafında değerlendirilmesi gerekilen politik bir söylemdir. Aynı zamanda Rusya’nın dışında kalan ve eskide SSCB’nin vatandaşı olan Ruslar, Rusya’nın askeri müdahaleleri için meşru bir zemin olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle Dış Ruslar söylemini Yakın Çevre Doktrini etrafında değerlendirmek, Rusya’nın özellikle 2014’ten beri Ukrayna’ya yönelik müdahalelerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir. Dış Ruslar sadece Ukrayna için değil aynı zamanda Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Belarus, Estonya ve Litvanya gibi eski Sovyet cumhuriyetlerini de ilgilendiren bir meseledir. Rusya Çarlığı döneminde başlatılan ve SSCB döneminde devam eden uygulamaların neticesinde Orta Asya’daki cumhuriyetlere ciddi miktarda bir Rus nüfusun yerleşmesi teşvik edilmiştir. Orta Asya’ya ve Baltıklara yerleştirilen Ruslar ve diğer Ortodokslar, bugün Rusya’nın hâlâ etki alanı içerisinde yer almaktadır.

Agnia Grigas’a göre Putin, özellikle SSCB’den sonra bağımsızlığını elde eden cumhuriyetleri sıkıştırabilmek ve Rusya’nın saflarına yeniden çekebilmek için bu ülkelerde yaşayan Rus nüfusu kullanmaktadır.[18] Kısacası BDT ülkelerinde yaşayan Rus nüfus, Putin tarafından araçsallaştırılmıştır. Eski Sovyet cumhuriyetlerinde yaşayan Ruslar, Rusya tarafından yakın çevredeki Ruslar olarak adlandırılmaktadır.  Rusya’nın yurt dışındaki Rusları Yakın Çevre Doktrini bağlamında koruyacağını dair açıklamaları ciddi oranda etnik Rus’un yaşadığı cumhuriyetlerde tedirginlik meydana getirmiştir.[19] Putin, Rusya’nın 2005’te Uluslararası Para Fonu’na (IMF’ye) dış borcunun son taksidini ödedikten sonra çok daha keskin söylemler kullanmaya başlamıştır. Mesela Rus Diasporası üzerinden gelişmeye başlayan bir söylem bu dönemin ürünüdür. Putin’in yaptığı bir açıklamaya göre Rusya, tarihi kökenlerini Doğu Roma İmparatorluğu’na ve Ortodoksluğa borçlu bir ülkeydi; Rus dünyası denilince ise başta Ukrayna, Moldova ve Belarus olmak üzere, dünyanın diğer ülkelerindeki Rus diasporasını da düşünmek gerekiyordu.[20] Rusya’nın son yıllarda attığı adımlar, Putin’in 2005 yılında yaptığı açıklamalarla son derece paralel bir biçimde ilerlemektedir. Ancak unutulmaması gerekilen bir husus vardır ki aslında “Dış Ruslar” meselesi 1990’ların ortalarından beri Rus gündeminin öncelikli meselelerinden biriydi.

Rusya’nın Eski Sovyet coğrafyasında yaşayan Rusları desteklemesi sadece söylem boyutunda kalmamıştır. Rusya, Eski Sovyet coğrafyasında yaşayan Rusları maddi anlamda destekleyebilmek için çeşitli fonlar teşkil etmiştir.[21] Bu fonların yönetimi genelde Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın çatısı altında toplanmış olsa da mesela yurtdışındaki Rusların eğitimleri için Eğitim Bakanlığı’nın bütçesinde ya da dışarıdaki Ruslara yönelik kültürel projeler için Kültür Bakanlığı’nın bünyesinde de bazı fonlar bulunmaktadır. Rusya’da “hemşeri programları” olarak anılan birçok kültürel aktivite ve eğitim faaliyetleri için Rus Dışişleri Bakanlığı 2015 yılı itibariyle 400 milyon ruble kaynak transferi yapmıştır.[22] Ayrıca RF tarafından desteklenen Russkiy Mir Foundation (Russian World) isimli bir çatı derneğin yanı sıra birçok sivil toplum örgütü de Rusya’nın dışında kalan Rus diasporası ile ilişkilerin güçlü tutulması için ellerinden geleni yapmaktadır. Rusya’nın bu faaliyetleri ve girişimleri, yumuşak güç politikaları etrafında değerlendirilmelidir. Ancak Rusya’nın yeri geldiğinde sert güç uygulamalarını devreye sokabileceği, artık kamuoyu tarafından da kabul edilmiş bir gerçektir. Dış Ruslar söz konusu olduğu vakit üç bölge öne çıkmaktadır: Orta Asya (Kazakistan ve Kırgızistan), Baltıklar (Litvanya ve Estonya) ve Ukrayna. Bu ülkelerin ayrı bir şekilde değerlendirilmesi Rusya’nın Dış Ruslar konusundaki iddialarının nelere yön verebileceğini göstermektedir.

i. Kazakistan ve Kırgızistan

Kazakistan, Rusların çok uzun zamandır yerleşmeyi tercih ettiği ya da Rus Çarlığı ile SSCB’nin Rusları göçe zorladığı bir ülkedir. Kazakistan’da 1959’da 3.974.000 olan Rus nüfusu, 1979’da 5.991.000’e ve 1989’da da 6.228.000’e yükselmiştir.[23] Kazakistan’ın bağımsızlığını kazanmasından hemen sonra yapılan bir nüfus sayımında ise (1994) Kazaklar toplam nüfusunun %44,3’ünü buna karşılık Ruslar, Ukraynalılar, Beyaz Ruslar ve Almanlar %45,6’sını teşkil etmiştir.[24] Kazakların kendi ülkelerindeki nüfus çoğunluğunu SSCB döneminde kaybettiği dile getirilebilir. Bu durum, Kazaklar için ciddi bir güvenlik zafiyetinin doğmasına neden olmuştur. Nitekim henüz 1992’de Rusya’nın önemli milliyetçilerinden birisi olan ve Sovyet döneminde yıllarca sürgünde kalan Aleksandr Soljenitsin gibi Rus milliyetçilerinin yıllardır ısrarlı taleplerine maruz kalan ve artık Rusya’nın da neredeyse resmi tezi hâline gelen ‘Kuzey Kazakistan’ın Rusya’ya ait olduğu’ fikri oldukça revaçtaydı.[25] Nur Sultan Nazarbayev’in izlediği politikalar, tartıdaki dengenin Kazakların lehine dönmesiyle sonuçlanmıştır. 1993 yılından itibaren Kazakistan’da yaşayan Ruslara çifte vatandaşlık hakkının tanınması konusunda baskı yapmaya başlayan Moskova’ya direnen Nazarbayev baskılar karşısında tavrını yumuşatmış ve çifte vatandaşlık anlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır.[26] Nazarbayev, Kazakistan’daki farklı unsurlar arasındaki dengeyi koruyabilmek, Rusya’nın kullanabileceği bir argüman sunmamak adına başka tedbirlerde almıştır. 1995’te kabul edilen Anayasa ile Rusça’nın resmi dil olarak statüsü tanınmıştır.

Günümüzde Kazakistan’da yaşayan Ruslar, Rusya için önemini korumaya devam etmektedir.  Kazakistan, Rusya’nın tepkisini çekmemeye ve Rusya’ya müdahale kozu vermemeye gayret göstermektedir. Son yıllarda ülkedeki Rusça olan pek çok şehir ismi Kazakça/Türkçe olarak eski hâline dönüştürülmüştür.[27] Kazakistan’daki etnik yapı, 1991 yılından epeyce farklıdır. En son 2020’de yapılan bir nüfus sayımına göre Kazakların oranı %70’e ulaşmışken Rusların toplam nüfus içindeki payı %18’e düşmüştür.[28] Ancak Rusya’nın Kazakistan’daki söylemleri, dönem dönem ilişkilerin gerilmesine neden olmaktadır. Nazarbayev’in Kiril alfabesi yerine Latin alfabesini benimsemesi hem Rusya’yı hem de Kazakistan’daki Rus azınlığı oldukça rahatsız etmişti.2020’nin sonlarında ise Rusya Federasyonu Duma’sında (meclis) bir vekil “Kazakistan’ın Kuzey topraklarının bu ülkeye verilmiş gereksiz bir hediye olduğunu” söylemiş, aslında o bölgenin Rusya’ya geri dönmesi gerektiğini vurgulamıştı.[29]

Üstelik Kazakistan, Kırgızistan’ın aksine, Ruslar ile Kazaklar arasında etnik gerilimin olmadığı bir ülke değildir. 1986’da Alma-Ata’da patlak veren olaylar, Ruslar ve Kazaklar arasında bir çatışmaya dönüşmüştü. Üstelik Rusya- Ukrayna Savaşı’ndan sonra Rus yetkililerin Kazakistan’a yönelik söylemleri sertleşmiştir. BDT Başkan Yardımcısı Zatulin’in “Kazakistan’da, çoğunluğu Ruslardan ibaret olan bölgeler var. Eğer bizimle dostluk ve iş birliği varsa asla bir arazi sorunu gündeme gelmez. Ukrayna örneği ortada.” şeklinde söylemleri son derece manidardır.[30] Rusya, Kazakistan söz konusu olduğunda da Rus azınlığı bir silah olarak kullanmaktan çekinmemektedir. Bu durum, Kazakistanlı yetkililerin Rusya ile daha dengeli bir ilişki kurmalarının önündeki en büyük engeldir.

Şekil-2: SSCB’nin çöküşüyle bağımsızlığı kazanan ülkelerde yaşayan Rus nüfusun zaman içerisindeki değişimi.

Kaynak: Öncel Sencerman, “Russian Diaspora As a Means of Russian Foreign Policy”, Revista de Științe Politice. Revue des Sciences Politiques, S. 49, 2016, s. 100.

1989 senesinde Kırgızistan’da yaşayan etnik Rus sayısının bir hayli yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Kırgızistan en başından beri Rusya’nın çıkarlarını tehdit eden bir politika takip etmediği gibi 2022 itibariyle gerek ticari gerek askeri gerekse iktisadi anlamda Rusya’ya en çok muhtaç Türk cumhuriyetidir. Kırgızistan’da yaşayan etnik Rusların ezici bir çoğunluğu SSCB’nin bağımsızlığından sonra Rusya’ya göç etmiştir. Her ne kadar Ukrayna-Rusya Savaşı’ndan sonra bazı Rusların Kırgızistan’a iltica ettiği bilinmekteyse de bu durum istisnai bir örnektir ve daha çok Rusya’daki siyasi baskıların bir neticesidir. Ayrıca Kırgızistan’da yapılan bir araştırmanın neticesinde Ruslar etnik kökenlerinden dolayı herhangi bir ayrıma maruz kalmadıklarını dile getirmişlerdir.[31] Rusya, Kırgızistan söz konusu olduğunda Dış Ruslar argümanını kullanmamıştır denilebilir.

Şekil-3: 1959-2014 arasında Orta Asya’daki Rusların Oranlarındaki Değişim.

Kaynak: Tarık Demir, “Yakın Çevre Doktrini Ve Orta Asya Cumhuriyetlerindeki Rus Azınlıklar”, Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl:5 Sayı:10 (2016), s. 56.

ii. Baltık Ülkeleri

Her ne kadar Rusya dikkatini Ukrayna’ya çevirmiş olsa da Baltık ülkeleri de Rus tehdidini hissetmektedir. Estonya ve Litvanya’da nüfusun yaklaşık olarak %25’i Rus asıllı vatandaşlardan oluşmaktadır.[32] Estonya ve Litvanya Avrupa Birliği’ne (AB) üye olmalarına rağmen bu ülkelerde yaşayan Rus nüfusun Rusya ile kültürel bağları devam etmektedir. Litvanya ve Estonya’da yapılan yakın tarihli bir araştırmaya göre kendilerini etnik Rus olarak tanımlayan nüfusun yaklaşık %75’i bu ülkelerde yaşayan etnik Rusları korumanın Rusya’nın görevi olduğuna inanmaktadır.[33] Yani Litvanya ve Estonya’da yaşayan etnik Ruslar, Rusya’yı korucu babaları olarak telakki etmektedirler. Özellikle SSCB’nin dağılmasına ve hemen sonrasında yaşanan çalkantılı döneme tanıklık etmiş Ruslar için, Putin bir kurtarıcı gibi görünmekteydi.[34] Ancak Rusya’nın Ukrayna’da özellikle sivilleri hedef alan saldırıları, bazı etnik Rusların fikir değiştirmesine yol açmış gibi görünüyor. Her ne kadar Putin Rus Diasporası’nı korumak için adımlar attığını iddia etse de Litvanya ve Estonya’da yaşayan Rusların gün geçtikte Rusya’nın Yakın Çevre Doktrini ile ilgili kuşkuları artmaktadır.

Yakın Çevre Doktrini ve Rus Diasporası kapsamında Litvanya ve Estonya’da yaşayan Rusların ayrı bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Her ne kadar Rusya desteklense de özellikle Ukrayna-Rusya Savaşı’nın patlak vermesinden sonra Baltıklar’da yaşayan Rusların aynı anda hem AB değerlerine saygılı hem de Rus kültürüne sahip çıkan eşit yurttaşlar olabileceklerine dair kanaat git gide daha çok taraftar toplamaktadır. Nitekim Estonya’da yapılan bir araştırmaya göre Rusların %25’i kendilerini hâlâ Putin taraftarı olarak tanımlamalarına rağmen Rus nüfusun %50’si ise Ukrayna’da yaşanan olaylarda Rusya’yı suçlamaktadır.[35] Estonya ve Litvanya, AB değerlerini benimsemiş ve eski SSCB üyeleri içerisinde demokrasiye geçiş sürecini başarıyla yönetmiş ülkelerdir. Bu ülkelerdeki Rus nüfusun ayrımcılığa maruz kaldığı ve toplumun en yoksul kesimini oluşturduğu bilinmektedir. Ancak tüm bunlara rağmen Baltıklar’da yaşayan Rusların önemli bir kısmı AB değerlerini benimsemiş ve Rusya’nın genişleme politikalarından rahatsızlık hisseden kişilerdir. Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşın bir de bu minvalde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Şekil-4: Rusya’nın Yakın Çevre olarak isimlendirdiği kuşakta yaşayan Rus asıllı ya da anadili Rusça olan nüfus. Rusya, anadili Rusça olan nüfus konusunda da son derece hassas bir tutum takınmış vaziyettedir. Anadili Rusça olan nüfusu da Rus diasporasının bir parçası olarak değerlendiren Rusya özellikle Kazakistan, Moldova, Litvanya, Estonya ve Özbekistan’da yaşayan Rus nüfus konusunda son derece dikkatli bir politika izlemektedir.

Kaynak: https://www.rferl.org/a/25304924.html (Erişim Tarihi:07/08/2022).

iii. Ukrayna

Rusya’nın Yakın Çevre Doktrinini bugüne değin en sert uyguladığı ülke Ukrayna’dır. Bu durumun pek çok sebebi bulunmaktadır. Ukrayna, Rus kültürünün doğum yeri olarak kabul edilmektedir. Kiev, Rus şehirlerinin anası olarak isimlendirilmektedir. Tarihi ve kültürel bağlarının yanı sıra askeri, iktisadi ve jeopolitik boyutlarıyla Rusya-Ukrayna ilişkisi oldukça karmaşıktır. Ancak bu çalışmanın kapsamına giren asıl husus, Ukrayna’daki Rus varlığıdır. Ukrayna’nın nüfus yapısına bakıldığında, %40’nı Ukrainophone (Ukraynaca konuşan) Ukraynalıların, %34’nü Russophone (Rusça konuşan) Ukraynalıların, %21’ni Russophone Rusların ve geri kalan %5’lik kısmın ise diğer dilleri konuşan çeşitli etnik azınlıkların oluşturduğu görülmektedir.[36] Özellikle Kırım’da, Ukrayna’nın doğu ve güney bölgelerinde ciddi bir Rus nüfusun varlığından söz etmek mümkündür. Kırım’ın gayrimeşru bir şekilde ilhak edilmesi, sadece Kırım üzerindeki Rus emelleriyle açıklanamaz. Putin, uzun zamandır özellikle Rus azınlıkların haklarını korumak, asimilasyona engel olmak vb. amaçlar için harekete geçildiğini söylemektedir. Putin’in bu söylemleri ne yenidir ne de Kırım’in ilhakı (2014) esnasında ortaya çıkmış bir politika değişikliğini yansıtmaktadır. Bilakis, 2000’de Rus Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan Dış Politika Doktrini Belgesi çerçevesinde şekillenen bir süreçten bahsetmek mümkündür.

Şekil-5: Ukrayna’daki Rus nüfusun yoğunlaştığı bölgeler (Mavi rengi koyulaştıkça Rus nüfusu yoğunlaşmaktadır)

Kaynak: https://en.wikipedia.org/wiki/Russians_in_Ukraine#/media/File:Russians_Ukraine_2001.PNG

Ne yazık ki bu sürecin en önemli kurbanları Kırım ve Ukrayna olmuştur. Kırım’ın ilhakının ardında Putin, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Kruşçev tarafından Ukrayna’ya verilen Kırım’da etnik Rusların asimile edilmeye, dillerinin ve tarihlerini unutturulmaya çalışıldığını iddia etmiştir.[37] Rusya dışında en çok Rus’un ya da anadili Rusça olan nüfusun yaşadığı ülke Ukrayna’dır. Ukrayna’nın AB’ye ve NATO’ya üye olması, Ukrayna’da yaşayan Rus nüfusun Rusya ile kurduğu bağın zayıflaması ya da kopması anlamına da gelecekti. Rusya bu hamlesiyle aslında Avrupa tipi liberal demokratik değerleri benimsemek isteyen BDT üyelerine de bir mesaj vermiş oluyordu. Aslında Rusya 2014’ten beri BDT ülkelerine taraflarını seçmelerini için elinden geleni yapmaktadır. Rusya’nın bu konuda attığı askeri, siyasi ve ekonomik adımlar, başta Dugin olmak üzere Yeni Avrasyacıların görüşleri çerçevesinde şekillenmeye devam etmektedir.

Ukrayna’nın AB’ye ve NATO’ya karşı duyduğu güven, Putin’in ikazlarının yeterince ciddiye alınmamasına yol açmıştır. ABD’nin böyle bir savaşta NATO’nun askeri birliklerinin kullanılmayacağını açıkça belirtmiş olmasına rağmen Ukrayna, Rusya’nın yıllardır kararlı bir şekilde takip ettiği Yakın Çevre Doktrinini bir kenara bırakmıştır. Her ne kadar Rusya-Ukrayna Savaşı’nın arkasında yatan bir sürü sebepten söz edilebilirse de Ukrayna’daki Rus varlığının inkâr edilmesi, Putin’in eline önemli bir koz vermiştir. Zira, Rusya tarafından 2014 yılından beri kontrol edilen Donetsk ve Luhansk bölgeleri bir kenara bırakılacak olursa, Ukrayna Parlamentosu, 25 Nisan 2019’da ülkede yaşayan Rusça konuşan büyük azınlığın ayrımcılık olduğu gerekçesiyle karşı çıktığı, Ukraynacaya özel bir statü veren ve dili kamu çalışanları için zorunlu hale getiren yasayı onaylamıştır.[38] Ukrayna’da özellikle son 3 yıldır etnik Ruslara yapılan ayrımcılık artmaya devam etmiş ve Putin’in eline önemli bir koz verilmiştir. Putin’in Ukrayna’daki operasyonları milliyetçilik ve vatanseverlik kavramları altında meşrulaştırmaya çalışması boşuna değildir. Ukrayna Kilisesi’nin Rus Ortodoks Kilisesi’nden 2018’de resmen ayrılmasıyla birlikte Rusya ile Ukrayna arasındaki son kültürel bağlar da koparılmıştır. Rusya, bağımsız bir Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin kurulmasına şiddetli bir biçimde karşı çıkmıştır. Çünkü Ukrayna’nın ayrı bir kiliseye sahip olması, kendisini Ortodoksluğun hamisi ilan eden Rusya’yı oldukça öfkelendirmiştir. Ukrayna açısından ise Bağımsız Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin kurulduğu günün milli önemi Poroşenko’nun aşağıda yer alan sözleriyle çok net bir biçimde anlaşılmaktadır: “Bugün tarihe kutsal bir gün olarak geçecek. Bugün Rusya’dan nihai bağımsızlığın elde edildiği gün. Bu, Putinsiz ve Kirillsiz (Moskova Patriği) bir kilisedir[39]

IV. Sonuç

Ukrayna-Rusya Savaşı, belki de XXI. Yüzyılın en önemli siyasi ve askeri vakıası olarak tarihteki yerini almıştır. Lakin savaş kısa bir süre içinde sona erse bile, ufukta öyle bir ihtimal görünmemektedir, sonuçlarının uzun vadede kendisini göstereceği söylenebilir. Rusya’nın Ukrayna’yı güneyden ve doğudan sarmaya devam etmesi neticesinde Azak Denizi üzerinde Ukrayna’nın herhangi bir hak iddiası kalmayacağı gibi etnik Rusların çoğunlukta yaşadığı birçok bölge Rus kontrolü altına girmiş olacaktır. Kaldı ki Kırım 2014’ten beri Rus kontrolü altındadır ve Kırım’ın ilhakından sonra uygulanan yaptırımlar istenilen sonuçları verememiştir. Ukrayna- Rusya Savaşı’nın akabinde Rusya’ya yönelik çok sert yaptırımlar uygulanamaya başlanmıştır. Ancak bu tarz yaptırımların neticesinde Rusya’nın ne Yakın Çevre Doktrininden vazgeçmesi ne de etnik Ruslar konusundaki tezlerini bir kenara bırakması beklenmektedir. BDT ülkelerindeki Rus azınlıklar, Rusya’nın bir müddet daha en önemli kozu olarak kalmaya devam edecektir. Peki Ukrayna’dan sonra sıra hangi ülkeye gelecektir?

Her ne kadar Kazakistan, Litvanya ve Estonya gibi ülkelerde yaşayan Rusların sayısı özellikle Rusya’ya yapılan göçlerle birlikte önemli ölçüde düşmüş olsa da hala bu ülkelerin kamuoyunu meşgul etmektedir. Putin’in sürekli bir biçimde Rus azınlıkların sahipsiz olmadığını dile getirmesi, özellikle Kazakistan’ı rahatsız eden bir politik söylem haline gelmiştir. Ancak 2022’nin hemen başlarında Almatı’da başlayan ve tüm Kazakistan’a yayılan gösteriler, Kazakistan’ın Rus birliklerini ülkeye davetetmesiyle birlikte bastırılmıştır. Netice itibariyle Rusya, Kazakistan üzerindeki etkisini korumaktadır. Artık Kazakistan’a konuşlanmış düzenli Rus birliklerinin mevcudiyetinden bahsedilebiliyorsa Kazakistan’daki Rusların güvenliği(!) en azından şimdilik Rusya’nın teminatı altındadır. Rusya ile Kazakistan arasında her alanda giderek artan işbirliği, Kazakistan için işbirliğinden ziyade bir bağımlılık halini almıştır. Ancak son zamanlarda Rusya’nın sertleşen söylemleri Kazak yetkilileri de oldukça tedirgin etmektedir. Rusya, bu tarz söylemleri, Ukrayna’ya saldırmadan önce de kullanmaktaydı. Üstelik hemen belirtmek gerekir ki Kazakistan’da Rus Diasporasının yoğunlaştığı bölgeler, ülkenin doğal kaynaklar yönünden en zengin yöreleridir. Rusya’nın iktisadi çıkarları da Kazakistan üzerindeki emelleri için önemli bir sebeptir.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya başvurusu ise gözlerin bir kez daha Baltık Cumhuriyetlerine çevrilmesine yol açmıştır. Litvanya, Haziran 2022’den itibaren Rusya’dan yayın yapan tüm Rusça televizyon kanallarının erişimini engellemiş bulunmaktadır.[40] Litvanya’nın bu kararını Estonya da uygulamıştır. Geldiğimiz noktada henüz Baltık ülkelerinde etnik Rusların Rusya ile ilişkisini koparabilmek adına başka bir adım atılmamış bile olsa Ruslar için hayatın giderek daha da zorlaştığı söylenebilir. Üstelik Baltık ülkelerinde yaşayan Rusların önemli bir kısmı hâlâ Rus pasaportu taşımaya devam etmektedir.[41] Litvanya vatandaşı olmaktansa Rusya vatandaşlığını korumayı tercih eden önemli sayıda etnik Rus mevcuttur. Rusya, Litvanya ve Estonya’nın etnik Ruslara yönelik uygulamalarını dikkatle takip etmektedir. Rusya’nın sınırında Estonya’nın bir bölgesi olan Ida-Viru’nun nüfusu %73 etnik Rus, Ida-Viru’nun en büyük yerleşim yeri Narva’da ise %82’dir.[42] Ukrayna’daki Donetsk ve Luhansk bölgeleriyle karşılaştırıldığında Estonya’nın kuzey bölgelerindeki etnik Rusların toplam nüfusa oranı çok daha yüksektir.

Sonuç itibariyle, Putin’in bir sonraki hamlesini tahmin etmek kolay değildir. Ancak Rusya’nın Kazakistan üzerinde bir baskı kurmak isteyeceği, Rus nüfusu koruma bahanesiyle harekete geçeceği düşünülebilir. Ukrayna-Rusya Savaşı, tek kutuplu dünyanın sona ermesi, saldırgan realizmin uluslararası ilişkiler bilimi çerçevesinde yeniden ön plana çıktığı bir dönemin kapılarını aralamıştır. Aslında Rusya’nın 2000’de yayınladığı Dış Politika Doktrini Belgesi, Yakın Çevre Doktrini’nin Rusya’nın uluslararası arenadaki esas politikası haline geleceğini çok önceden bildirmişti. Rus milliyetçiliğinin yeniden dünyadaki dengeleri etkileyebilecek bir konuma yükselmesine şaşırmamak gerekir. Rusya’nın XVII. yüzyıldan beri Türk veya Müslüman nüfusun egemenliği altındaki toprakları ele geçirmek için kullandığı iki temel argüman bulunmaktaydı: Ortodoksluk ve Slavlık. Bugün ise Rusya’nın temel argümanları etnik Rusları korumak ve Rus çıkarlarının devamlılığını sağlayabilmektir. Yaklaşık üç yüz yıldır benzer doktrinleri hayata geçiren Rusya’nın bir sonraki adımı Kazakistan’a yönelik olursa şaşırmamak gerekir.

Dipnotlar:

[1] Özgün Sedal Dirik, Soğuk Savaş Sonrası Rus Dış Politikasında Avrasyacılık: Kırım Sorunu, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı, Kayseri, 2019, s. 19.

[2] Habibe Özdal, Rus Dış Politikasında Ukrayna, Usak Yayınları, 1. Baskı, 2016, Ankara, s. 22.

[3]Salih Yılmaz, Yeni Avrasyacılık ve Rusya, Sosyal ve Beşerî Bilimler Araştırmaları Dergisi, Bahar 2015, S. 34, s. 113.

[4] Aysel Mikayılzade, Çatışma ve İşbirliği Döngüsünde Rusya-Azerbaycan İlişkileri (1991-2018), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çanakkale, 2019, s. 5.

[5] Aysel Mikayılzade, Çatışma ve İşbirliği Döngüsünde Rusya-Azerbaycan İlişkileri (1991-2018), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çanakkale, 2019, s. 13.

[6] Kanat YDYRYS, “Rusya Federasyonu’nun “Yakın Çevre” Politikası Ve Orta Asya Güvenliği Üzerindeki Etkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Ankara, 2012, s. 38.

[7] Kanat YDYRYS, “Rusya Federasyonu’nun “Yakın Çevre” Politikası Ve Orta Asya Güvenliği Üzerindeki Etkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Ankara, 2012, s. 42.

[8] Nazakat Karimova, “Rusya`nın Kafkasya Politikası Ve Azerbaycan İle İlişkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Sakarya, 2019, s. 33.

[9] Özgün Sedal Dirik, Soğuk Savaş Sonrası Rus Dış Politikasında Avrasyacılık: Kırım Sorunu, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı, Kayseri, 2019, s. 22.

[10] Murat Saraçlı, “Rusya Federasyonu’nun Yakın Çevre Politikasında Dış Rusların Yeri Ve Kırım Meselesi”, Karadeniz Araştırmaları, Bahar 2015, Sayı 45, s.72.

[11] Ömer Göksel İşyar, Avrasya ve Avrasyacılık, Dora Yayınları, İkinci Baskı, Bursa, 2013, s. 30-36.

[12] Ömer Göksel İşyar, Avrasya ve Avrasyacılık, Dora Yayınları, İkinci Baskı, Bursa, 2013, s. 150.

[13] Özgün Sedal Dirik, Soğuk Savaş Sonrası Rus Dış Politikasında Avrasyacılık: Kırım Sorunu, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı, Kayseri, 2019, s. 26.

[14] Meşdi İsmayılov, Avrasyacılık Mukayeseli Bir Okuma Türkiye ve Rusya Örneği, Doğu-Batı Yayınları, Ankara, 2011. s.229.

[15] Aleksandr Dugin, Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklaşım, Çev. Vügar İmanov, Küre Yayınları, 9. Baskı, İstanbul, 2014. s.53.

[16] Dicle Sasaoğlu, “Rus Dış Politikasında Dış Ruslar Argümanının Kullanımı”, Bilgesam Analiz/Rusya, No:1186, 2015. s.2-3.

[17] Yusuf Yıldırım, Putin Dönemi Rus Dış Politikasında Bir Müdahalecilik Örneği Olarak Kırım’ın İlhak, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı, Bursa, 2020, s. 207.

[18] Burcu Degirmen Dysart (2021) The Politics of Russian ‘Diaspora’: From Compatriots to a Russian World, Turkish Journal of Diaspora Studies, 1(1), s. 52.

[19] Mehmet Yüce, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Türkiye İle İlişkileri, SETA, Ankara, 2022, s. 30.

[20] Okay Deprem, “Avrasya’da Yeni İttifaklar Peşinde”, Cenk Başlamış, Okay Deprem, Vladimir Vladimiroviç Putin: Rusya’yı Ayağa Kaldıran Lider, İstanbul: Doğan Yayıncılık, 2018, s. 200.

[21] Öncel Sencerman, “Russian Diaspora As a Means of Russian Foreign Policy”, Revista de Științe Politice. Revue des Sciences Politiques, S. 49, 2016, s. 102.

[22] Öncel Sencerman, “Russian Diaspora As a Means of Russian Foreign Policy”, Revista de Științe Politice. Revue des Sciences Politiques, S. 49, 2016, s. 103.

[23] Sinan Oğan, Demografinin Gölgesi Altında Rusya–Kazakistan İlişkileri, Avrasya Dosyası, Kazakistan-Kırgızistan Özel, Kış. 2001-2002, Cilt: 7, Sayı: 4, s. 134.

[24] Tarık Demir, “Yakın Çevre Doktrini Ve Orta Asya Cumhuriyetlerindeki Rus Azınlıklar”, Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl:5 Sayı:10 (2016), s. 60.

[25] Haluk Ölçekçi, “Tarihi Süreç İçerisinde Kazakistan’da Rus Varlığı”, Bilig-2, Yaz, 96, s. 71.

[26] Tarık Demir, “Yakın Çevre Doktrini Ve Orta Asya Cumhuriyetlerindeki Rus Azınlıklar”, Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl:5 Sayı:10 (2016), s. 64.

[27] Burak Çalışkan, “Rusya’nın Toprak İddiaları ve Kazakistan’ın Egemenliği”, İNSAMER, 2021, https://www.insamer.com/tr/rusyanin-toprak-iddialari-ve-kazakistanin-egemenligi_3677.html (Erişim Tarihi: 08/08/2022).

[28] Burak Çalışkan, “Rusya’nın Toprak İddiaları ve Kazakistan’ın Egemenliği”, İNSAMER, 2021, https://www.insamer.com/tr/rusyanin-toprak-iddialari-ve-kazakistanin-egemenligi_3677.html (Erişim Tarihi: 08/08/2022).

[29] Kayahan Uygur, “Dünya dengeleri değişti: Kazakistan’da kim kazandı“, ODA TV, 2022, https://www.odatv4.com/guncel/dunya-dengeleri-degisti-kazakistan-da-kim-kazandi-226086 (Erişim Tarihi: 09/08/2022).

[30]https://m5dergi.com/one-cikan/putinden-tehdit-sonunuz-ukrayna-gibi-olur/ (Erişim Tarihi:08/08/2022).

[31] Cian Srtyker, “Are Tensions Likely fort he Russian Diaspora in Kyrgyzstan?”, Geohistory, 2017, https://geohistory.today/russian-diaspora-kyrgyzstan/ (Erişim Tarihi: 08/08/2022).

[32] Sarah Coolican,” The Russian Diaspora in the Baltic States: The Trojan Horse that never was”, LSE IDEAS, 2021, s. 6, https://www.lse.ac.uk/ideas/Assets/Documents/updates/LSE-IDEAS-Russian-Diaspora-Baltic-States.pdf (Erişim Tarihi: 08/08/2022).

[33] Sarah Coolican,” The Russian Diaspora in the Baltic States: The Trojan Horse that never was”, LSE IDEAS, 2021, s. 10, https://www.lse.ac.uk/ideas/Assets/Documents/updates/LSE-IDEAS-Russian-Diaspora-Baltic-States.pdf (Erişim Tarihi: 08/08/2022).

[34]Andrew Higgins, “In City Where ‘Europe Starts,’ Ethnic Russians Start Questioning Putin’s War”,  The New York Times, https://www.nytimes.com/2022/07/02/world/europe/estonia-russia-war-putin.html (Erişim Tarihi: 08/08/2022).

[35] Pekka Vanttinen, “Russian minority in Estonia turns its back on Putin”, EURACTİV, 2022, https://www.euractiv.com/section/politics/short_news/russian-minority-in-estonia-turns-its-back-on-putin/ . (Erişim Tarihi: 07/08/2022).

[36] Murat Saraçlı, “Rusya Federasyonu’nun Yakın Çevre Politikasında Dış Rusların Yeri Ve Kırım Meselesi”, Karadeniz Araştırmaları, Bahar 2015, Sayı 45, s.75.

[37]Özgün Sedal Dirik, Soğuk Savaş Sonrası Rus Dış Politikasında Avrasyacılık: Kırım Sorunu, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı, Kayseri, 2019, s. 75.

[38]Sputnik Türkiye, Ukrayna’da Rus diline karşı mücadelenin başarısızlığı ortaya çıktı, 2021, https://tr.sputniknews.com/20211104/ukraynada-rus-diline-karsi-mucadelenin-basarisizligi-ortaya-cikti-1050487618.html (Erişim Tarihi: 03/08/2022).

[39] Sonat Kerem, “İstanbul’da imza atıldı: Ukrayna’da bağımsız kilise kurulması neden önemli?“, BBC Türkçe, 2018, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-46583594 (Erişim Tarihi: 08/08/2022).

[40] Baltic News Network, “Latvia shuts down broadcasts of all Russia-based television channels”, 2022, https://bnn-news.com/latvia-shuts-down-broadcasts-of-all-russia-based-television-channels-235253  (Erişim Tarihi: 04/08/2022).

[41]Reinhard Krum, “ The Baltic states want to strenghten their security and are prepared to make remarkable sacrifices.”, IPS, 2022, https://www.ips-journal.eu/interviews/the-baltic-identity-is-always-associated-with-its-aversion-towards-russia-5948/. (Erişim Tarihi: 05/08/2022).

[42] İlkay Türkeş, “Rusya’nın Baltık Ülkelerine Yönelik Siyasi, Askeri ve Ekonomik Stratejileri”, Europolitika, 2021, http://www.europolitika.com/baltik-bolgesinin-rusya-icin-onemi (Erişim Tarihi: 08/08/2022).

Kaynakça:

Aleksandr Dugin, Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklaşım, Çev. Vügar İmanov, Küre Yayınları, 9. Baskı, İstanbul, 2014.

Andrew Higgins, “In City Where ‘Europe Starts,’ Ethnic Russians Start Questioning Putin’s War”,  The New York Times, https://www.nytimes.com/2022/07/02/world/europe/estonia-russia-war-putin.html (Erişim Tarihi: 08/08/2022).

Aysel Mikayılzade, Çatışma Ve İşbirliği Döngüsünde Rusya-Azerbaycan İlişkileri (1991-2018), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çanakkale, 2019.

Baltic News Network, “Latvia shuts down broadcasts of all Russia-based television channels”, 2022, https://bnn-news.com/latvia-shuts-down-broadcasts-of-all-russia-based-television-channels-235253 .

Burak Çalışkan, “Rusya’nın Toprak İddiaları ve Kazakistan’ın Egemenliği”, İNSAMER, 2021, https://www.insamer.com/tr/rusyanin-toprak-iddialari-ve-kazakistanin-egemenligi_3677.html (Erişim Tarihi: 08/08/2022).

Burcu Degirmen Dysart (2021) The Politics of Russian ‘Diaspora’: From Compatriots to a Russian World, Turkish Journal of Diaspora Studies, 1(1), 49- 63, DOI: 10.52241/TJDS.2021.0004.

Cian Srtyker, “Are Tensions Likely fort he Russian Diaspora in Kyrgyzstan?”, Geohistory, 2017, https://geohistory.today/russian-diaspora-kyrgyzstan/.

Haluk Ölçekçi, “Tarihi Süreç İçerisinde Kazakistan’da Rus Varlığı”, Bilig-2, Yaz, 96, ss. 54-74.

Habibe Özdal, Rus Dış Politikasında Ukrayna, Usak Yayınları, 1. Baskı, 2016, Ankara.

İlkay Türkeş, “Rusya’nın Baltık Ülkelerine Yönelik Siyasi, Askeri ve Ekonomik Stratejileri”, Europolitika, 2021, http://www.europolitika.com/baltik-bolgesinin-rusya-icin-onemi/

Kanat Ydyrys, “Rusya Federasyonu’nun “Yakın Çevre” Politikası Ve Orta Asya Güvenliği Üzerindeki Etkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Ankara, 2012.

Kayahan Uygur, “Dünya dengeleri değişti: Kazakistan’da kim kazandı“, ODA TV, 2022, https://www.odatv4.com/guncel/dunya-dengeleri-degisti-kazakistan-da-kim-kazandi-226086

Mehmet Yüce, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Türkiye İle İlişkileri, SETA, Ankara, 2022.

Meşdi İsmayılov, Avrasyacılık Mukayeseli Bir Okuma Türkiye ve Rusya Örneği, Doğu-Batı Yayınları, Ankara, 2011.

Murat Saraçlı, “Rusya Federasyonu’nun Yakın Çevre Politikasında Dış Rusların Yeri Ve Kırım Meselesi”, Karadeniz Araştırmaları, Bahar 2015, Sayı 45, s.69-88.

Nazakat Karimova, “Rusya`Nın Kafkasya Politikası Ve Azerbaycan İle İlişkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Sakarya, 2019.

Pekka Vanttinen, “Russian minority in Estonia turns its back on Putin”, EURACTİV, 2022, https://www.euractiv.com/section/politics/short_news/russian-minority-in-estonia-turns-its-back-on-putin/ .

Reinhard Krum, “ The Baltic states want to strenghten their security and are prepared to make remarkable sacrifices.”, IPS, 2022, https://www.ips-journal.eu/interviews/the-baltic-identity-is-always-associated-with-its-aversion-towards-russia-5948/.

Okay Deprem, “Avrasya’da Yeni İttifaklar Peşinde”, Cenk Başlamış, Okay Deprem, Vladimir Vladimiroviç Putin: Rusya’yı Ayağa Kaldıran Lider, İstanbul: Doğan Yayıncılık, 2018.

Ömer Göksel İşyar, Avrasya ve Avrasyacılık, Dora Yayınları, İkinci Baskı, Bursa , 2013.

Öncel Sencerman, “Russian Diaspora As a Means of Russian Foreign Policy”, Revista de Științe Politice. Revue des Sciences Politiques, S. 49, 2016, ss. 97–107.

Özgün Sedal Dirik, Soğuk Savaş Sonrası Rus Dış Politikasında Avrasyacılık: Kırım Sorunu, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı, Kayseri, 2019.

Salih Yılmaz, Yeni Avrasyacılık ve Rusya, Sosyal ve Beşerî Bilimler Araştırmaları Dergisi, Bahar 2015, S. 34, s. 111-120.

Sarah Coolican,” The Russian Diaspora in the Baltic States: The Trojan Horse that never was”, LSE IDEAS, 2021, https://www.lse.ac.uk/ideas/Assets/Documents/updates/LSE-IDEAS-Russian-Diaspora-Baltic-States.pdf.

Sinan Oğan, Demografinin Gölgesi Altında Rusya–Kazakistan İlişkileri, Avrasya Dosyası, Kazakistan-Kırgızistan Özel, Kış. 2001-2002, Cilt: 7, Sayı: 4, s. 127-161.

Sputnik Türkiye, Ukrayna’da Rus diline karşı mücadelenin başarısızlığı ortaya çıktı, 2021, https://tr.sputniknews.com/20211104/ukraynada-rus-diline-karsi-mucadelenin-basarisizligi-ortaya-cikti-1050487618.html

Sonat Kerem, “İstanbul’da imza atıldı: Ukrayna’da bağımsız kilise kurulması neden önemli?“, BBC Türkçe, 2018, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-46583594.

Tarık Demir, “Yakın Çevre Doktrini Ve Orta Asya Cumhuriyetlerindeki Rus Azınlıklar”, Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl:5 Sayı:10 (2016), ss. 55-72.

Yusuf Yıldırım, Putin Dönemi Rus Dış Politikasında Bir Müdahalecilik Örneği Olarak Kırım’ın İlhak, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı, Bursa, 2020.

 

Bültenimize Abone Olun

En son haberler ve özel duyurulardan haberdar olmak için abone olun

Diğer Yazılar