Bültenimize Abone Olun

En son haberler ve özel duyurulardan haberdar olmak için abone olun

Tarih:

Gerçeğin Ta Kendisi Olarak Bilim Kurgu: Stanislaw Lem Ne Demeye Çalışıyordu?

Diğer Başlıklar

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin

ÖZET

Bu makalede, Stanislaw Lem’in hayatı ve eserleri üzerinden bir tahlil yapılmaktadır. Yazının amacı Lem’in tüm eserlerini teker teker tanıtmak ya da Lem reklamı yapmak değildir. Ancak edebiyatın, özellikle bilim kurgunun, bir itiraz ve başkaldırı mekanizması olarak yerini ve önemini kavrayabilmek bu yazının asıl hedefidir. Lem’in seçilmesinin nedeniyse hayatı boyunca itiraz ettiği ama açıkça eleştirilerini dile getiremediği her hususu bilim kurgu türünü kullanarak çok zekice işleyebilmiştir. Lem’in hayal gücü muazzam derecede geniştir. Birçok farklı bilim dalına duyduğu ilgi, onlarca eseri kaleme almasına yardım etmiştir. Siyaset, siyaset felsefesi, ahlak ve etik ile ilgili insanlara yönelttiği sorular oldukça düşündürücüdür. Lem’in sorduğu sorular hâlâ güncelliğini kaybetmemiştir.

Bu makale iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, edebiyatın aynı zamanda bir siyasi propaganda aracı olarak Türkiye’deki bilinirliğine değinilmiştir. Bir edebi tür olarak bilim kurgunun düşüncelerin ifade edilebilmesi için nasıl bir araç haline getirildiği kısaca analiz edilmiştir. İkinci bölümde ise Lem’in yaşamıyla birlikte çeşitli eserleri ele alınmıştır. Çünkü Lem’in yaşamına ait bazı biyografik bilgilere hâkim olmadan eserleri aracılığıyla hangi hususları eleştirdiğini keşfetmek mümkün değildir. Lem’in Aden, Gelecekbilim Kongresi ve Dünyada Barış isimli eserlerinden pasajlara yer verilmiş olup belli bir çerçeve içerisinde bu eleştirilerin hangi siyasi ve yönetimsel meselelere karşılık geldiği ele alınmıştır.

Gerçeğin Ta Kendisi Olarak Bilim Kurgu: Stanislaw Lem Ne Demeye Çalışıyordu

I. Bölüm: Bir Propaganda Aracı Olarak Edebiyat ve Bilim Kurgu

Edebiyat ile diğer sosyal bilimler arasındaki bağ genellikle görmezden gelinmektedir. Edebiyatın daha çok insanların ruhlarına, duygularına hitap etmesi gereken bir sanat olduğuna yönelik yaygın kanı aynı zamanda edebiyatın temel fonksiyonlarından birisinin ihmal edildiğini göstermektedir. Edebiyat çok kuvvetli bir propaganda aracıdır. Edebiyat toplumu şekillendirebilmek, sosyal sorunları anlatabilmek, kalabalıkların her gün yaşadığı ıstırabı somut şekilde gösterebilmek için çok kullanışlı bir makinedir. Üstelik sıkıntılar, ıstıraplar, doğal afetler, toplumu sarsan vakalar yetkin bir kalem tarafından şekillendirilmeye, baskı altındaki bir toplumun fikirleri can bulmaya başladığında edebiyatın tarihi şekillendirdiği de görülebilir.   Gerek Türk siyasetinde gerekse Türk edebiyatının tarihi seyri içerisinde yazar kimliği ile siyasetçi kimliğinin çok sık iç içe geçtiği de bilinmektedir. Türk-Osmanlı modernleşmesi, edebiyat ile siyasetin ya da yönetim bilimlerinin nasıl iç içe geçtiğini gösteren son derece önemli bir örnektir. Örneğin, Tercüman-ı Ahval gazetesiyle Türk fikir ve edebiyat hayatında yepyeni bir ufuk açmıştır.[1]

Tercümân-ı Ahvâl esasen çok bilindik bir örnektir. Gazetelerin toplum üzerindeki dönüştürücü etkisi zaten herkesin malumudur. Namık Kemâl’in şiirleri, piyesleri, romanları aracılığıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun Müslüman tebaası vatanseverlik duygusuyla tanışmıştır. Geleneksel Osmanlı dünyasında vatan; doğum yeri veya ikamet edilen yer anlamına gelmektedir.[2] Vatan kelimesinin ulusal bir içeriğe sahip olması için XIX. yüzyılın ikinci yarısını beklemek gerekmiştir. Aslında Namık Kemal’in Vatan yahut Silistre piyesinden çok daha önce Türk aydınları içerisinde toplumu şekillendirmek ve dönüştürmek için edebiyata sarılanlar olmuştur. Mesela, Ahmet Hamdi Tanpınar, Münif Paşa’nın Muhaverat-ı Hikemiye isimli çalışmasında vatan ve vatanseverliğe dair Namık Kemal’in fikirlerine benzeyen görüşlerin yer aldığını belirtmiştir.[3] Türk okuyucusu özellikle gazeteler, şiirler, piyesler, denemeler aracılığıyla edebiyatın toplumu değiştirme ve dönüştürme gücüne aşinadır. Ancak bilim kurgu aracılığıyla bir sistemi eleştirmek, totaliter rejimlere baş kaldırabilmek, ahlaki ve etik bir arayış içine girmek ayrı bir maharet gerektirmektedir.

Bilim kurgu edebiyat denilince insanların zihninde şekillenen sahneler üç aşağı beş yukarı aynıdır. Büyülerin havada uçuşması, asaları kırılan büyücüler, ejderhaları terbiye etmeye çalışan insanlar vs. aslında bilim kurgu edebiyatının çok küçük bir kısmını oluşturmaktadır. Bilim kurgu edebiyatının ortaya çıkmasının çok farklı sebepleri bulunmaktadır. Ancak bu edebi türün ortaya çıkmasının en önemli sebeplerinden biri; açık bir şekilde sistem eleştirisi yapamayan ve karşı çıktıkları her olgunun yanı sıra asıl meseleyi topluma anlatmak isteyen insanların gerçekliği alt üst ederek yapmalarıdır. Kısacası sansür, baskı, işkence, cezalandırma vb. birçok müeyyide ve psikolojik eziyetten kaçabilmek için gerçeğin altüst edilmesi gerekmektedir. Düşüncelerini, eleştirilerini, hislerini ve inandığı değerleri tamamen başka bir boyuta taşımak, bizimkiyle ilgisi olmayan bir evrende kafasının içindekilere can verebilmek yazarın temel önceliğidir. Bu noktadan bakılacak olursa aslında gerçeklik ile hayal gücü arasındaki bağ sonsuzdur.[4] Çünkü yazar kendi gerçekliğini herhangi bir sebeple anlatamadığı veya anlatmayı tercih etmediği için okuyucuyu bu gerçeklikle tanışacağı yeni bir evrene sürükler. Bu sebepten ötürü bilim kurgu, siyasetin, sosyolojinin, iktisadın, uluslararası ilişkilerin ve hatta tarihinde bir parçasıdır. Bir kişi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB’nin) bir vatandaşı olarak devlet güdümlü komünist bir sistemi, bu sistemdeki bürokratik çürümüşlüğü, toplumsal refahın sadece parti üyelerinde toplanmasını eleştiremeyebilir. Ancak bilim kurgu edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri yazdığı onlarca eserle tarihin gördüğü en dahiyane muhalefet yöntemini geliştirmişti: Stanislaw Lem.

Fotoğraf -1: Stanislaw Lem

Kaynak: https://culture.pl/en/artist/stanislaw-lem (Erişim Tarihi:10/09/2022)

II.Bölüm: Stanislaw Lem’in Hayatı ve Düşüncelerine Dair Genel Bir Değerlendirme

Stanislaw Lem, kendi çağındaki birçok düşünürden ve bilim kurgu yazarından farklı bir evrene sahiptir. Lem’in hayatını bilmek, onun yazdığı eserlerin muhtevasını anlayabilmek adına son derece mühimdir. Lem’i sadece bir yazar olarak değerlendirmek hata olur. Lem, vatandaşı olduğu SSCB’deki rejimin yıkılmasını isteyen, Sovyetler’deki bürokrasinin çürümüşlüğünü gören, bilimin kusursuz olmadığını söyleyen, insanlığı kendisini evrenin merkezine koymakla suçlayan bir düşünürdür. Lem ayrıca son derece üretken bir yazardır. Onlarca eseri kaleme alan Lem, neredeyse her bir kitabında yarattığı alternatif bir evrende eleştirilerini sistematik bir şekilde dile getirmeyi başarmıştır. Lem’in yaşamı, belki de neden kendi siyasi, ahlaki, etik ve felsefi düşüncelerini farklı bir gerçeklik aracılığıyla ifade etmeye çabaladığını en açık biçimde göstermektedir.

Lem, 12 Eylül 1921’de Lvov, Polonya’da (Bugün Ukrayna’nın sınırları içerisindedir), varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Sovyetlerin Polonya’yı işgal etmesi üzerine tıp eğitimine ara veren Lem, Yahudi kökenleri nedeniyle İkinci Dünya Savaşı boyunca sahte bir kimlikle yaşamak zorunda kaldı.[5] Lem’in çok genç bir yaşta saklanmayı öğrenmek zorunda kaldığı aşikardır. Nitekim hayatının geri kalan yıllarında ise kendi düşüncelerinin Sovyetler’deki bürokratik-totaliter rejimin kurbanı olmaması adına elinden gelen çabayı göstermiştir. Bu sebeple, birçok eserini maalesef SSCB’den başka ülkelerde yayınlamak zorunda kalmıştır. Lem için bilim kurgu son derece önemlidir ve bir edebi tür olarak kendine has standartları olmalıdır. Lem, Amerikan bilimkurgu edebiyatını -özellikle de Harlan Ellison’ın eserlerini- hiç önemsememişti; onun kötü düşünülmüş, kötü yazılmış ve yeni edebi formlar bulmaktan daha çok para kazanmaya odaklanmış olduğunu belirtiyordu.[6] Lem, bilim kurgunun metalaştırılmasına karşı çıkmıştır. Kendi içinde yaşadığı toplum ve rejim yüzünden düşüncelerini ve kurgularını ifade edebilmenin biricik yolu olarak bilim kurguyu gördüğü için son derece hassastır.

Lem, bilim kurgu ile siyasal düşünce arasında mükemmel bir uyum yakalamıştır. Çünkü siyasal düşünce, aslında genel olarak düşüncenin kendisi için de geçerlidir, hayali bir sıçramayı da içinde barındırır. Marcuse’a göre hayal gücü geleceği uzanan bir köprüdür. Bu noktada siyasal düşünce içinde farklı bir şey söylenemeyeceği açıktır. Lem siyasete, yönetime, bilime ve iktisada dair unsurlarla hayal gücünü birleştirmiş ve geleceğe uzanan bir köprü kurmuştur. Hem bilim kurgunun hem de siyaset ve yönetim bilimlerinin doğası gereği Lem bu köprüyü kurarken kendi geçmişini ve bugününü geleceğe götürmek zorunda kalmıştır. Çünkü eleştirdiği tüm yapısal unsurlara yer verebilmesinin biricik yöntemi budur. Üstelik Lem, bilim kurgunun kurucu babalarından biri olarak kabul edilmektedir. Ursula L. Guin ve Philip K. Dick ile birlikte bilim kurgunun ciddiye alınmasını sağlayan yazarlar arasında gösterilmektedir.[7] Ursula L. Guin ve Lem’in eserlerinde farklı toplumsal tahayyüllere yer verilmesi, yerginin ve politik eleştirinin son derece belirgin olması bilim kurguyu farklı bir noktaya taşımıştır.

Lem’in kitaplarının çoğunda montaj hattını ve kitlesel üretimi eleştirdiği görülmektedir. Lem’in eleştirileri iktisadi düzene ya da üretim şekillerine yönelik değildir. Lem temel itibariyle her işi en küçük parçalarına kadar ayırmak, insanların sadece bir işte uzmanlaşmasını sağlamak, her bir dakikayı verimli geçirebilmek adına bilimin şaşmaz bir rehber kabul edilmesine karşı çıkmaktadır. Çünkü bu sürecin sonunda insanın mankurtlaştığı ya da makineleştiğini gözlemlemiştir. Lem’in doğrudan eleştirdiği sistem Frederick Taylor’un ortaya attığı ve XX. yüzyılın şekillenmesinde önemli bir yeri olan bilimsel yönetim modelidir. Lem, Aden isimli eserinde, bilimsel yönetim modelinin zannedildiği kadar “bilimsel” olamayabileceğini, belli bir noktadan sonra söz konusu modelin gerçeklikle bağının kesilebileceğini çarpıcı bir biçimde anlatmıştır.[8] Üstelik Lem’in eserlerinin neredeyse tamamı bu şekilde örneklerle doludur. Aslında Lem bu düşünceyi eleştirirken sadece bilimsel yönetimi eleştirmekle kalmaz aynı zamanda SSCB’nin uygulamalarını da eleştirmektedir.

Lem, Aden’de çok ilginç bir fabrikanın varlığını anlatmıştır. Fabrikalarda üretilen ürünler, insanların ya da herhangi bir zeki canlının kullanabileceği tarzda ürünler değildir. Bu fabrikalarda üretilen “şeyler” zeki dünya dışı canlılardır. Ancak üretim esnasında ortaya çıkan bir teknik aksaklık ya da zeki canlıların istenilen fiziki ve zihinsel özellikleri taşımaması, bu canlıların itlafıyla sonuçlanmıştır.[9] Kısacası fabrika, tarımda ya da imalat sektöründe çalıştırılmak üzere canlı üretmektedir. Bu canlıların işe yaramayan kısımları ise itlaf edilmektedir. Aslında Lem’in kullandığı bu tema, oldukça tanıdıktır. İnsanların itlaf edildiği toplama kamplarının bu fabrikalardan farklı olduğu söylenebilir mi? İnsanlık, bu acı tecrübeyi daha önceden yaşamış olmasına rağmen pek ders almış gibi görünmemektedir.  Bu üretim, montaj hattı teknolojisi kullanılarak yapılmaktadır. Lem, fabrikayı ele aldığı satırlar boyunca, üretim sürecinin ne kadar gayriinsani olduğunu anlatmak istemiştir. Nitekim montaj hattı son derece eleştirilen bir metot haline gelmiştir. Montaj hattı aynı zamanda, işçiler üzerinde azami kontrol kurulmasına izin veren gayri insani bir teknolojidir. [10]

Montaj hattının, rasyonelleşmenin ve bürokratikleşmenin demir kafesinin vardığı son nokta kesinlikle toplama kamplarıdır. Lem’in birçok eserinde ele aldığı ve şiddetle eleştirdiği “canlı itlaf fabrikaları” ile toplama kampları arasında neredeyse fark yok gibidir. Nitekim toplama kamplarının çalışma prensiplerini anlatan “…modern fabrika sisteminin sıradan bir uzantısıydı; meta üretmek yerine, hammaddesi insan, çıktısı ölüm olan bir fabrikaydı…. Mühendisler krematoryumu, yöneticilerse neşe ve verimlilikle çalışan bir bürokratik sistemi tasarlamıştı…”[11] bu ifadeler, Lem’in özellikle Aden isimli eserinde çarpıcı bir şekilde işlenmiştir. Aden’deki düzeni anlamaya çalışan insanlar, ölümden başka bir şey göremedikleri bu fabrikalardan sonra konuşamaz hale gelmiştir. Ne yazıktır ki tam 77 yıl önce toplama kampında çalışan neşeli bürokratlar, tasarımlarını öven mühendisler de insanlığın bir gerçeğiydi. Lem, bir daha aynı utanç, rezalet ve yıkım yaşanmasın diye insanlığın bu sapkınlıklarını mümkün olduğunca açık seçik bir şekilde yazmış ve eleştirmiştir.

Fotoğraf-2: Aden’in Rusça baskısı.

Kaynak: https://stanislaw-lem.fandom.com/wiki/Eden_Russian_AST_2008_(1) (Erişim Tarihi:10/09/2022).

            Lem’in eserlerinde göze çarpan bir diğer unsur ise toplumu, doğayı, kültürü, ahlakı kısacası canlı ve cansız çevrenin tamamını merkezi bir planlama etrafındaki bir kurguya yerleştirebileceğini düşünen bürokrasinin acımasızca eleştirilmesidir. Nitekim SSCB tercih ettiği model, sadece Lem gibi rejimden zarar gören insanlar tarafından değil, Bukharin gibi dönemin önde gelen sosyalist düşünürleri tarafından da eleştirilmiştir. SSCB, İngiltere ve ABD gibi ülkeleri iktisadi, askeri ve toplumsal yönlerden yakalamak isterken son derece hızlandırılmış bir kalkınma-büyüme programı takip etti. Aşırı zorlanan koşullar içinde, ekonomik büyümenin inanılmaz ölçüdeki hızının kaçınılmaz sorunları ortaya çıktı: Devletin ekonomik rolünün büyük ölçüde artması, karar mekanizmasında aşırı merkezileşme ve nüfusun zor ile coğrafik hareketsizliğe sokulması gibi.[12] Bu durum Lem’in romanlarına nasıl yansımış olabilir? Mesela Lem dünyasının favori karakterlerinden Ijon Tichy, Dünyada Barış isimli romanda, iktisadi büyüme uğruna dünyanın katlandığı sıkıntılardan yakınmaktadır.[13] Sosyalizm, sanayi toplumu aşamasında iken, verimliliğin ön plana çıktığı dünya şartlarında tıkanıp kalmış; uzay yarışlarına katılan bir imparatorluğun insanları, dünya standartlarında ortalama bir hayat seviyesinden bile mahrum kalmışlardır.[14] İnsan düşünmeden edemiyor acaba Ijon Tichy, Lem’in kendisi miydi?

Lem’in başka bir kitabına göz atılacak olursa Ijon Tichy’nin belki de Lem olduğu iddia edilebilir. Gelecekbilim Kongresi isimli eser, çok farklı bir gelecek tasavvurunu ortaya koymaktadır. Yalanlarla dolu bir dünyada, ki bu dünyada insanlardan ziyade bürokratlar ve hükümetler yalan söylemektedir, hayatta kalmaya çalışan milyarlarca insan aslında halüsinasyon görmektedir. İnsanlık 2039 yılına ulaştığı vakit, tüm insanlar barış içerisinde, huzurla, son derece iyi yaşam standartlarına sahip bir yaşam sürmektedirler. Peki gerçekten de durum öyle midir? Aslında nüfusu neredeyse 50 milyara ulaşmış bir dünyada insanlara sunulacak hiçbir şey kalmamıştır. Son sülün bu dünyayı terk edeli 25 yıl olmuştur.[15] Sefalet, acı, yıkım, çevre felaketleri vs. anlaşılmasın, insanlık halüsinasyon görmeye devam etsin diye kimyasal maddelerin kitlesel bir üretimi ve tüketimi söz konusudur. Lem, bilimin insanları sadece hakikat denilen bir şeye yaklaştırdığını söylemiştir.[16] Gelecekbilim Kongresi’nde ise bilim, insanlara hiçbir zaman sahip olmadıkları ve olmayacakları bir hakikati bahşetmektedir. Bu kararı alan ve uygulayan insanların neredeyse tamamı, üst düzey bürokratlardır. Peki tüm dünya neden aynı rüyayı, belki de kâbus denilmelidir, görmeye zorlanmaktadır? Cevabı kitabın içindeki bir pasajda bulmak mümkündür: “Demek istediğim, kimsenin sana kötülük etme niyeti falan yok. Aksine derin bir şefkat duygusu ve en yüce insani gerekçeler için başvuruldu bu kimyasal aldatmacaya…[17]

Lem’in kaleminden dökülen bu satırlar, sadece Sovyetler’i eleştirmemektedir. Mesela “en yüce insani değerler” ifadesini ele almak gerekirse, temel insan haklarını bir kenarda tutarak,  insani değerlerin herkes için aynı olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Liberal demokrasilerin en temel insani değerlerden biri olarak gördüğü mülk edinme hakkı, SSCB gibi ülkelerde insanlar arasındaki eşitsizliklerin temel sebebi sayılmaktadır. Bu durumda yapılması gereken nedir? Lem kitaplarında bu sorunun cevabını doğrudan vermemekle birlikte kesinlikten ve ideal düzen arayışından uzak durulması gerektiğini açıkça ima etmektedir. Nitekim ideal düzen arayışının toplumları nereye sürükleyebileceği bilinmektedir. Bilim kurgu, Lem tarafından bir can simidiymişçesine kullanılmıştır. Bilim kurgu, insanlığın bir daha aynı hatalara sürüklenmemesi için bir uyarı sistemidir.

Sonuç itibariyle, edebiyat ile sosyal bilimler arasındaki bağ, elbette yazarların toplumsal ve siyasal konumu oldukça önemlidir bu noktada, açıkça görülmektedir. Lem ise bilim kurgu türünün en muazzam örneklerini vermiş bir yazar olarak aynı zamanda bu edebi türün yeni işlevler yüklenmesine de yardımcı olmuştur. Lem’in eserleri siyaset ve yönetim bilimlerinin aynı zamanda edebiyata ne kadar derinden sirayet ettiğini göstermektedir. Elbette, her şeyin siyasetle veya yönetim fikriyle kavranması mümkün değildir. Ancak Lem’in hayatına ve eserlerine bakılacak olursa, çoğu kişisel deneyimin siyasetten ayrı bir şekilde düşünülemeyeceği de açıktır. Lem hayatını kaybettiği 2006 yılına değin yirmiden fazla eseri kaleme almıştı. Belki de kitlelere mesaj vermenin, rejimleri ve sistemleri eleştirebilmenin en farklı yöntemlerinden birini seçmişti. Ancak Lem, bu sayede ölümsüzlüğü de yakalamış oldu. Ayrıca Lem’in bilim kurgu romanlarında internet, sesli kitaplar, uzay çöpleri, tablet vb. birçok yeni teknolojiye veya olası çevre sorunlarına değinmesi takdire şayandır. İnternet ve tablet bizim gündelik hayatımızın bir parçası hâline gelmiştir. Ancak 60’lı yılları tahayyül edersek Lem’in ne kadar çarpıcı bir hayal gücüne sahip olduğunu daha iyi idrak edebiliriz.

DİPNOTLAR:

[1] Ertuğrul Aydın, “Edebiyatın Siyasetle Kesişen Noktasında Yazar ve Şairlerin Tutumları”, Muhafazakâr Düşünce, Yıl: 4,- Sayı: 13-14, Yaz-Güz 2007, ss. 141-146.

[2] Celalettin Vatandaş, Türk Ulusçuluğunun Doğuşu, İstanbul, Açılım Kitap, 2004, s. 218.

[3] Didem Ardalı Büyükarman, “Vatan Kavramının Türk Tiyatro Edebiyatındaki Seyriüzerine Bir İnceleme”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 37, Erzurum, 2008, s. 131.

[4] Funda Özlem Şeran, Reflections of Political Ideologies and Changing Political Systems on Science Fiction Literature: Comparing Utopian and Dystopian Novels, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler (İng) Bilim Dalı, İstanbul, 2009, s. 5.

[5] https://iletisim.com.tr/kitap/aden/8863#Tab2 (Erişim Tarihi: 09/08/2022)

[6] https://tr.wikipedia.org/wiki/Stanis%C5%82aw_Lem (Erişim Tarihi: 09/08/2022).

[7]https://www.hurriyet.com.tr/gundem/bilim-kurgu-yazari-stanislaw-lem-hayatini-kaybetti-4155778 (Erişim Tarihi: 09/08/2022).

[8] Stanislaw Lem, Aden, Olgun Töman (çev.), 2. Baskı, Alfa Yayınları, 2021, İstanbul, ss. 260-280.

[9] Stanislaw L.iem, Aden, Olgun Töman (çev.), 2. Baskı, Alfa Yayınları, 2021, İstanbul, ss. 120-140.

[10] George Ritzer, Toplumun McDonaldlaştırılması, 7. Basım, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2020, s. 81.

[11] George Ritzer, Toplumun McDonaldlaştırılması, 7. Basım, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2020, s. 77.

[12] Nihat Erdoğan, Perestroyka Ve Sosyalizmin Geleceği-II,  Monthly Review, ”Review of the Monıth”, Vol. 41 , Number 11, 1990, ss. 264.

[13] Stanislaw Lem, Dünyada Barış, Sevil Cerit (çev.), 1. Baskı, İstanbul, Alfa Yayınları, 2020, s. 140-200.

[14] İsmail Özsoy, “Sovyet Sisteminin Çöküşünden Tarihî ve Evrensel Dersler”, Bilig, 2006 Ê sayı 39, s. 164.

[15] Stanislaw Lem, Gelecekbilim Kongresi, Ahmet Eliuz (çev.), 1. Basım, İstanbul, Alfa Yayınları, 2020, s. 149.

[16] https://youtu.be/3WmUoubAtsA  (Erişim Tarihi: 09/08/2022).

[17] Stanislaw Lem, Gelecekbilim Kongresi, Ahmet Eliuz (çev.), 1. Basım, İstanbul, Alfa Yayınları, 2020, s. 149.

KAYNAKÇA:

Celalettin Vatandaş, Türk Ulusçuluğunun Doğuşu, İstanbul, Açılım Kitap, 2004.

Didem Ardalı Büyükarman, “Vatan Kavramının Türk Tiyatro Edebiyatındaki Seyriüzerine Bir İnceleme”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 37, Erzurum, 2008, ss. 127-145.

Ertuğrul Aydın, “Edebiyatın Siyasetle Kesişen Noktasında Yazar Ve Şairlerin Tutumları”, Muhafazakâr Düşünce, Yıl: 4,- Sayı: 13-14,  Yaz-Güz 2007, ss. 141-146.

Funda Özlem Şeran, Reflections of Political Ideologies and Changing Political Systems on Science Fiction Literature: Comparing Utopian and Dystopian Novels, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler (İng) Bilim Dalı, İstanbul, 2009.

George Ritzer, Toplumun McDonaldlaştırılması, 7. Basım, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2020.

İsmail Özsoy, “Sovyet Sisteminin Çöküşünden Tarihî ve Evrensel Dersler”, Bilig, 2006. Sayı 39: 163-194.

Nihat Erdoğan, Perestroyka Ve Sosyalizmin Geleceği-II, Monthly Review, ”Review of the Month”, Vol. 41, Number 11, 1990, ss. 263-280.

Stanislaw Lem, Aden, Olgun Töman (çev.), 2. Baskı, İstanbul, Alfa Yayınları, 2021.

Stanislaw Lem, Dünyada Barış, Sevil Cerit (çev.), 1. Baskı, İstanbul, Alfa Yayınları, 2020.

Stanislaw Lem, Gelecekbilim Kongresi, Ahmet Eliuz (çev.), 1. Basım, İstanbul, Alfa Yayınları, 2020.

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/bilim-kurgu-yazari-stanislaw-lem-hayatini-kaybetti-4155778.

https://iletisim.com.tr/kitap/aden/8863#Tab2

https://tr.wikipedia.org/wiki/Stanis%C5%82aw_Lem

https://youtu.be/3WmUoubAtsA

Bültenimize Abone Olun

En son haberler ve özel duyurulardan haberdar olmak için abone olun