Bültenimize Abone Olun

En son haberler ve özel duyurulardan haberdar olmak için abone olun

Tarih:

İstiklal Harbi’ne Dair Çeşitli İddialar ve Çarpıtmaların Mahiyeti Üzerine Bir Değerlendirme

Diğer Başlıklar

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin

ÖZET

Bu yazının temel amacı, İstiklal Harbi’ne (Kurtuluş Savaşı’na) dair çeşitli iddialar üzerinden 1919-1923 arasındaki dönemin nasıl değerlendirilmesi gerektiğine dair bir çerçeve çizebilmektedir. Elbette bahsedilen çerçeve, son derece teferruatlı bir analizi zaruri kılmaktadır. Araştırmacıların ve yazarların dünya görüşleri, ister istemez İstiklal Harbi’nin yorumlanması aşamasında da etkilerini hissettirmektedir. Ancak İstiklal Harbi söz konusu olduğunda asıl odaklanılması gerekenler ise İstiklal Harbi’nin muhtevasına yönelik iddialar ve çarpıtmalardır. Bu yazı, İstiklal Harbi hakkında bazı iddialara cevap vermek suretiyle popüler tarih yazınındaki eğilimleri eleştirmektedir. Bir milletin kendi istiklali ve istikbali uğruna büyük acılara ve fedakârlıklara katlanmak zorunda olduğu bir dönemi ele almak oldukça hassas bir konudur. Popüler tarihin bir başka çetrefilli tartışma mevzusu ile Mustafa Kemal Atatürk ve etrafında gelişen iddialardır. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türk tarihindeki en önemli simalardan biri olarak halkın nezdindeki yerini korumaya devam etmektedir.

İstiklal Harbi’ne Dair Çeşitli İddialar ve Çarpıtmaların Mahiyeti Üzerine Bir Değerlendirme

I) Giriş

Türkiye’de son yıllarda yapılan tartışmaları değerlendirmek gerekirse İstiklal Harbi ile ilgili birçok iddianın dile getirildiği görülmektedir. İstiklâl Harbi’ne yönelik belli başlı iddialar şu şekilde sıralanabilir:

  • İstiklâl Harbi’nde İngilizlerle savaşılmamıştır.
  • Mustafa Kemal’i Samsun’a padişah Vahdettin göndermiştir.
  • Mustafa Kemal’i Samsun’a gönderen asıl güç İngilizlerdir.
  • Vahdettin, Mustafa Kemal’e İstiklal Harbi’ni devam ettirebilmek için kırk bin altın vermiştir.
  • İstiklâl Harbi sonuçları itibariyle Anadolu topraklarını etkileyen bir mücadeleden ibarettir.
  • İstiklal Harbi’ni Afganistan ve Pakistan’da Müslüman kadınlar bileziklerini satarak desteklemişlerdir.[1]
  • Büyük Taarruzun finansmanı, Hint Müslümanlarının Türkiye’ye gönderdiği yardımlar sayesinde sağlanmıştır.[2]
  • İstiklâl Harbi, Vahdettin tarafından düşünülmüş ve tasarlanmış bir operasyondur.
  • İzmir Yangını Türk ordusu tarafından çıkarılmıştır.
  • Falih Rıfkı Atay tarafından yazıldığı/söylendiği iddia edilen “Gerçekte İstiklâl Harbi diye bir şey olmadı, cumhuriyet kamuflajı içinde Ankara’ya kurulan paralel hükümet Osmanlı’yı yıkmak içindi…” ifadeler vs.

İstiklal Harbi’ne dair iddiaların bir kısmının ise itiraf niteliğinde olduğu belirtilmelidir. Kişilerin ideolojileri veya konumlandıkları siyasi alan, İstiklal Harbi’ni değerlendirirken kendini göstermektedir. Bu durum son derece normal karşılanabilir. Ancak tarihi hakikatleri farklı yorumlamak ile çarpıtmak veya alternatif bir gerçeklik yaratmak arasında dünya kadar fark bulunmaktadır. Bu nedenle İstiklal Harbi’ne dair bazı temel çarpıtmaların bilinmesi, bu çarpıtmaların kasti bir şekilde ortaya atıldığının anlaşılması ve tarih yazınının siyasi emeller doğrultusunda şekillenmemesi için bazı gerçeklerin ifade edilmesi gerekmektedir. Üstelik İstiklal Harbi ile ilgili bazı iddiaların ise bahsedilen konu hakkında detaylı araştırma yapılmaması, gündemdeki meseleler için meşruiyet sağlayabilmek, tarihi hakikatlerin yanlış veya eksik yorumlanması yüzünden kabul gördüğü de söylenebilir.

Fotoğraf-1: Anadolu’da Yunan işgal kuvvetleri.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_Kurtulu%C5%9F_Sava%C5%9F%C4%B1#/media/Dosya:Greek_occupation_troops_in_Anatolia.jpg (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

Bu yazıyı okuyanların aklında şöyle bir soru belirebilir: İstiklal Harbi kişinin dünyaya bakışına göre nasıl şekillenebilir? İngiltere, Yunanistan, Fransa ve Ermenistan gibi çeşitli devletlerin silahlı kuvvetlerine karşı savaşan ve emperyalizm ile mücadelede mazlum toplumlar için bir umut haline gelen bu dönem farklı bir şekilde değerlendirilebilir mi? Rumeli ve Anadolu’da yaşanan 10 yıllık savaşlar zinciri, birçok halkın zihninde çarpıcı izler bıraktığı gibi Anadolu’daki gayrimüslim nüfusun büyük oranda göç etmesiyle/mübadelesiyle sonuçlanmıştır. Bazı araştırmacılara veya akademisyenlere göre 1915-1922 arasındaki dönemde Anadolu’daki Müslümanlar Anadolu’yu muhafaza edebilmiş ve Anadolu’daki Gayrimüslimler çeşitli araçlarla temizlenmiştir.[3] Bu düşünceleri savunan kimseler, İstiklal Harbi’ni çok farklı bir yöntemle incelemeyi tercih eden ve hiç değilse ulusal kurtuluş mücadelesini küçümsemeyen insanlardır. Mesela Barış Ünlü, 1913-1922 arasında Türklerin ve Müslümanların kolektif şiddete maruz kaldığını da kabul etmiştir.[4]

İstiklal Harbi’ni Anadolu ve Rumeli’deki etnik çatışmaların bir uzantısı olarak görenlerin argümanları ve kullandıkları tarih metodu oldukça tartışmalıdır. Ünlü’nün Türklük Sözleşmesi isimli eseri incelendiğinde arşiv kaynaklarının kullanılmadığı görüldüğü gibi birçok konu hakkında yabancı elçilik raporlarını tenkit etmeden olduğu gibi almıştır. Türklere uygulanan şiddetten bahsetmek ile Türklerin maruz kaldığı şiddetin veya katliamın boyutlarını araştırarak bir karşılaştırma yapmak aynı kefeye konulabilir mi? Ya da bazı araştırmacıların ‘İzmir Yangını’ ile ilgili iddialarını ele almak gerekirse Selim Erdoğan’ın da belirttiği gibi yıllar sonra Housepian ya da Horton gibi isimlerin tümüyle varsayımlara ya da anonim görgü tanıklarına dayandırdıkları tezlerle Türk Ordusu’nun İzmir’i yakmakla suçladığı görülmektedir.[5]

Son zamanlarda İstiklal Harbi’ni farklı yönleriyle ele alan, çarpıtmaları, siyasi propaganda unsurlarını ve ideolojik ögeleri tarih yazınından çıkarmayı hedefleyen birçok araştırmacı ve akademisyen dikkatleri çekmektedir. Tarihçiler ve akademisyenler arasında gözlemlenen bu yeni tutum, İstiklal Harbi söz konusu olduğunda son derece değerlidir. Nitekim günümüze değin yapılan araştırmaların kimisinde duygusal öğeler ağır basar; bazıları kaynaklar itibarıyla yetersizdir, bir bölümü de aradan geçen yıllar içinde ortaya çıkan türlü kaynaklar ve bilgiler itibarıyla, yapılacak yeni çalışmalarla aşılma durumundadırlar.[6]

Fotoğraf-2: Bandırma’da Yunan kuvvetleri.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_Kurtulu%C5%9F_Sava%C5%9F%C4%B1_ve_Amerika_Birle%C5%9Fik_Devletleri#/media/Dosya:Greek_Landing_in_Bandirma_1.jpg (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

II) Mustafa Kemal’in Samsun’a Çıkışı

İstiklal Harbi’ne dair tartışmaların önemli bir kısmı, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkması ve İstiklal Harbi’nin kimler ya da hangi güçler tarafından başlatıldığı hususunda cereyan etmektedir. Bu konuda birçok iddia bulunmaktadır. Üstelik bu iddiaları çetrefilli hale getiren birçok unsur vardır. Bu yazı çerçevesinde tüm iddiaları ele almak ve teker teker cevap vermek mümkün değildir. Ancak gerek popüler tarih yazınına hâkim olan gerekse özellikle sosyal medyada dolaşıma sokulan bazı iddiaların ele alınması bu hassas konu çerçevesinde faydalı olacaktır. Zira Mustafa Kemal Paşa’yı kutsal bir varlıkmışçasına yüceltenlerin yanı sıra İstiklal Harbi’ni askeri ve siyasi zekasıyla nihayete erdiren kişinin Atatürk olduğunu kabul etmek istemeyenler de hem İstiklal Harbi’ne hem de Gazi Mustafa Kemal’e aynı derecede zarar vermektedir.

Mondros Ateşkes Anlaşması’nın 5’inci maddesine göre hudutların muhafazası ve iç asayişin sağlanması için lüzumlu askerin dışında kalan birliklerin tamamen terhis edilmesi ve 6.maddede Osmanlı karasularında inzibata memur küçük gemiler dışında bütün donanma, tersane, liman ve stratejik noktaların teslimi yer almaktaydı.[7] Türk Ordusu’nun terhis edilmeye başlanması, cephaneye el konulması, silahlı kuvvetlere ait stratejik noktaların zapt edilmesi ve işgallerin yayılması düzenli birliklerden geriye kalanların kurtarılmasını bir zaruret haline getirmiştir. Nitekim Mustafa Kemal’in Suriye Cephesi’nden İstanbul’a döner dönmez yürütmeye başladığı faaliyetler Osmanlı ordusundan geriye kalanların korunmasına yöneliktir. Bu dönemde Ahmet İzzet Paşa tarafından kurulacak olan hükûmette harbiye nazırı olarak görev almak ilk hedefi olmuştur.[8] Ancak Mustafa Kemal’in bu konudaki çabaları beyhude çıkmıştır. Harbiye Nazırı olma konusunda ümitlerini kesen Mustafa Kemal bu sefer Anadolu’da silahlı bir direniş hareketinin başlatılması için faaliyetlerini yoğunlaştırmak istemiştir.

Fotoğraf-3: Mustafa Kemal Paşa ve subayları.

Kaynak: https://www.ataturkinkilaplari.com/ar/101/ataturk-kurtulus-savasi-nda-subaylarla.html (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

Çabaları bir netice vermeyen Mustafa Kemal’in aklından geçen ilk düşünce, işgali sona erdirebilmek için gerilla mücadelesi vermek ve gerekirse illegal yöntemleri tercih etmektir. Mustafa Kemal, bir ihtilal ile yönetimi ele almayı bile düşünmüştür. Mustafa Kemal Paşa anılarında bu süreci şu şekilde ifade etmektedir: “Bir gün Fethi Bey ve dört müşterek arkadaşımızla birlikte bir hayli münakaşadan sonra, bir ihtilalci komite kurmaya karar verdik ve ihtilalci tedbirler düşünmeye başladık: Padişahı değiştirmek, kabineyi düşürmek, yeni bir kabine kurarak daha azimli hareketlere başvurmak gibi… Başka bir gün bizim Şişli’deki evde toplantımız nihayet bulduktan sonra dört kişiden biri, İsmail Canbulat Bey dedi ki: ‘Arkadaşlar, ben çok düşündüm. Namusumla söz veririm ki sırrınız gizli kalacaktır, fakat komitede çalışmaya devam edemeyeceğim.’ Hepimiz hayretler içinde birbirimize baktık, içimizden biri ‘Bu ne demek, muvaffakiyetimizden emin mi değilsiniz?’ diye sordu. ‘Hayır, bunu düşünmedim. Muvaffak olacaksınız. Fakat ihtilalciler muvaffak olsa bile birçok tehlike karşısındadırlar. Bunu da kabul etmelidirler. İşte o zaman ben ve benim gibiler, sizin kararlarınızı tatbik etmek üzere iktidara gelecek ihtiyat namzetleri oluruz.’ Fethi Bey’le ben gözlerimizle konuştuk. Derhâl dedim ki: ‘Beyefendinin iştirak etmeyeceği bir teşebbüs makul de olmayabilir. Onun için cemiyeti hemen feshetmeliyiz.’[9]Mustafa Kemal ve arkadaşları ihtilalci bir komite ile yönetimi devralma fikrinden vazgeçmişlerdir.

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’ a çıkışına dair birçok iddiaya teker teker cevap verebilmek elbette mümkün değildir. Zaten tüm iddialara teker teker cevap vermek, bu yazının sınırlarını da aşmaktadır. Aşağıda ele alınan iddialar ise özellikle son zamanlarda sosyal medyada veya popüler tarih yazınında sürekli dile getirilen iddialardır.

i) Birinci iddia:Mustafa Kemal, İstiklal Harbi boyunca yalnızdı.”

Mustafa Kemal’in İstiklal Harbi’ni baştan sona tek başına kurguladığı ve Samsun’a gidinceye kadar İstanbul’daki faaliyetlerini yalnız başına sürdürmek zorunda kaldığı gibi iddialar doğru değildir. Mustafa Kemal Paşa’nın İstiklal Harbi içerisindeki rolü, önemi, siyasi ve askeri dehasının yeri elbette tartışılamaz. Ancak İstanbul’daki ilk günlerinden itibaren Mustafa Kemal’in yakın arkadaşı Fethi Bey, Paşa’nın düşüncelerini desteklemekteydi. Nitekim Mustafa Kemal, Fethi Bey’in çıkardığı Minber isimli bir gazetede bazı yazılar kaleme almıştır. Anadolu’da yeni bir direnişin başlatılması, İstanbul’daki birçok subayın da zihnini meşgul etmekteydi.

Şakir Paşa’dan sonra Harbiye Nezaretine getirilen Şevket Turgut Paşa, Cevat (Çobanlı) Paşa ve Fevzi (Çakmak) Paşa -Anadolu’nun mütarekeden sonra mutlaka büyük güçler tarafından işgal edileceği görüşünden hareketle- vatanın kurtarılmasına yönelik olarak 1919 yılı Nisan ayı içerisinde İstanbul’da yaptıkları gizli toplantılarda, hâl çareleri aramaya koyulmuşlardı.[10] Bu toplantılar arasında en mühim olanları ise Mustafa Kemal’in de iştirake ettiği toplantılardır. Cevat, Fevzi ve Mustafa Kemal Paşalar tarafından yürütülen bu toplantıların neticesinde alınan kararlar şu şekilde sıralanabilir:[11]

  • Yapılan çalışmaların sonunda kararlaştırılmış olan üç ordu müfettişliğinin (Ordudan geriye kalan birlikler) bir an evvel teşkili ile ordunun emir ve kumandasının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
  • Mümkün olduğu kadar çok miktarda silah, cephane, mühimmat ve diğer malzemenin Anadolu’daki muhtelif depolarda toplatılarak İtilaf devletlerine teslim edilmemesi vatanî bir vazifedir.
  • İstanbul’daki hükûmet, İngiliz İşgal kuvvetlerinin elinde esir olduğundan buradan (İstanbul) verilen/verilecek emirlerin -icra ediliyormuş gibi gösterilerek- icra edilmemesi, Anadolu’da “millî bir idare vücuda getirilmesi” gerekli görülmektedir.
  • Millî galeyandan istifade edilerek, kuva-yı milliye teşkili ve millî iradenin buna dayandırılması gerekmektedir.
  • Bundan böyle mutlak müdafaada kalınmayarak, saldırgan düşmanlarımız üzerine karşı taarruza geçilmesi lâzımdır.

Görüldüğü gibi İstiklal Harbi’nin yol haritası, tarihe Üçler Misakı olarak geçen bu kararlarla birlikte şekillenmiştir. Türk Ordusundan geriye kalan birlikler, Üçler Misakı’nda öngörüldüğü gibi yeniden düzenlenmiştir. Bu yeni düzene göre I. Ordu Müfettişliğinin merkezi İstanbul olup başına Kavaklı Mustafa Fevzi (Çakmak) Paşa; Yıldırım Orduları (daha sonra II. Ordu) Müfettişliğinin merkezi Konya şehri olup başına Mersinli Cemal Paşa, Dokuzuncu Ordu Kıt’aatı (daha sonra III. Ordu) Müfettişliğinin merkezinin Erzurum şehri olup başına da Mustafa Kemal Paşa’nın atanması kararlaştırılmıştır. [12] Ordu yeniden düzenlenirken, Samsun ve civarında Rum çeteciler faaliyet göstermeye başlamıştır. Rum çetecilerin asıl amacı, Karadeniz sahil şeridinde müstakil bir devlet kurabilmektir. Müfettişlik teşkilatının kurulduğu sırada İngilizlerin, Anadolu’nun bazı bölgelerinde, Türklerin Rum ve Ermenilere yönelik saldırılarda bulundukları iddiasından hareketle, asayiş ve düzenin sağlanması yolunda Osmanlı hükümetine çektikleri ihtar ile İstanbul hükümetinin ordu müfettişliklerini kurma yolundaki çalışmaları biçim ve zaman açısından birbirine denk düşmüştür.[13] Yani IX. Ordu Müfettişliği özel olarak Mustafa Kemal için tahsis edilmiş bir makam değildir. İngilizlerin isteği üzerine bölgeye göndermek için uygun bir isim arayan hükûmet çevreleri, Mustafa Kemal Paşa üzerinde görüş birliğine varmış ve Harbiye Nazırı Şakir Paşa, Mustafa Kemal’i makamına davet ederek İngiliz isteklerinin bulunduğu dosyayı kendisine vermiş ve görev teklif etmiştir.[14]

ii) İkinci iddia: “Mustafa Kemal, Vahdettin tarafından İstiklal Harbi’ni başlatabilmek amacıyla Samsun’a göndermiştir.”

Mustafa Kemal’in Vahdettin tarafından Samsun’a gönderilmesi ise tamamen ayrı bir iddiadır. Aslında Mustafa Kemal ve Vahdettin arasındaki ilişkilerin değerlendirilmesi de genellikle kişinin kendisini konumladığı siyasi ve ideolojik zemine göre değişmektedir. Mustafa Kemal’in Anadolu’yu düşman çizmesinden arındırması için bilinçli bir şekilde gönderildiğini iddia etmek son zamanlarda moda olmuş bir çarpıtmadır. Mustafa Kemal’in Samsun’a gönderildiğini iddia edenler sadece Yeni Akit’in meşhur muhabirlerinde Hacı Yakışıklı ile de sınırlı değildir. Özellikle Murat Bardakçı’nın yayınladığı belgelerin ve kitapların çarpıtılması neticesinde bu iddia defaten dile getirilmiştir. Bardakçı, Fatih Altaylı’nın yönettiği Teke Tek isimli bir televizyon programında ise “… Elini kolunu sallayarak bir adam gelip de ben geldim hadi organizasyon yapalım diyemez. Bir resmi tayin lazım. Sultan Vahdettin imzalamıştır… Tayin kararnamesinin altında Damat Ferit Paşa, Şakir Paşa ve Sultan Vahdettin imzası var. Ama bu Vahdettin bu kararnameyi iradeyi daha doğrusu git memleketi kurtar diye yapmıyor. Bunu Mustafa Kemal de söylemiyor kendisi de söylemiyor. Bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Vahdettin bir prosedürü yerine getirmiştir. Son imza sahibidir. Şimdi Vahdettin’in imzaladığı irade ile gitmesi başka şeydir ama Vahdettin’in git Paşa memleketi kurtar İstiklal Harbi bir mücadele başlat düşmanı kov demesi başka şeydir. Böyle bir şey yok”.[15] ifadeleriyle söz konusu iddialara yanıt vermiştir.

Fotoğraf-4: Vahdettin, tahminen Cuma selamlığına gitmektedir.

Kaynak: https://haber.sol.org.tr/toplum/mustafa-kemalin-el-yazilarinda-vahdettin-yaratik-asagilik-196424 (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

Nitekim Bardakçı’nın belirttiği gibi Mustafa Kemal Paşa da kendisine müfettişlik görevinin neden verildiğini şöyle ifade etmektedir:

“…Bu geniş salahiyetin, beni İstanbul’dan sürmek ve uzaklaştırmak maksadıyla Anadolu’ya gönderenler tarafından, bana nasıl verildiği garibinize gidebilir! Derhal ifade etmeliyim ki, bana bu salahiyeti onlar bilerek ve anlayarak vermediler. Ne olursa olsun benim İstanbul’dan uzaklaşmamı arzu edenlerin icat ettikleri sebep, “Samsun ve havalisindeki asayişsizliği mahallinde görüp tedbir almak için Samsun’a kadar gitmek” idi. Ben, bu vazifenin yerine getirilmesinin bir makam ve salahiyet sahibi olmaya bağlı olduğunu ileri sürdüm. Bunda hiçbir beis görmediler. O tarihte Erkânıharbiyei Umumiye’de bulunan ve benim maksadımı bir dereceye kadar sezen zevat ile görüştüm…”[16]

Vahdettin, Mustafa Kemal’i Anadolu’ya neden göndermiştir? Bardakçı’ya göre bu soruya iki şekilde cevap verilebilir[17]:

  • Samsun ve civarında yaşanan çatışmalar sebebiyle İtilaf Devletleri’nin Samsun’u ve hatta İstanbul’u işgal etmesini engellemek,
  • Görev yerinde kendi başına harekete geçerek silahlı bir mukavemet oluşturacağından emin olduğu Mustafa Kemal’in bu gücünü yeri geldiği zaman kullanmak.

Ancak burada bile Anadolu’yu işgalden kurtarmak maksadıyla Samsun’a gönderilen bir Mustafa Kemal imajı bulunmamaktadır. Daha çok kendi konumunu güçlendirmek ve barış masasına otururken daha fazla kazanım elde edebilmek Vahdettin’in temel gayeleri olarak görünmektedir. Elbette Vahdettin’in ileri görüşlü bir insan olduğu varsayımı altında yukarıdaki seçenekler bir anlam kazanmaktadır. Oysa Vahdettin tarafından kaleme alınan bir bildiride “Mustafa Kemal’i Anadolu’ya gönderen ve daha sonra devlete başkaldırdığı için bastırılması için üzerine askeri kuvvet gönderilmesine gerek duyan kabinelere uymamda, sorumlu hükümet ile padişah arasındaki karşılıklı ilişkiye ait meşrutiyet yönetiminin gereklerinden ayrılmamak isteği ve bazı zorunlu nedenler rol oynamıştır.” ifadeleri kullanılmıştır.[18] Belki de ilerleyen yıllarda Osmanlı arşivlerinde yapılacak yeni araştırmalar, Vahdettin ve Mustafa Kemal Paşa arasındaki birçok mevzunun aydınlatılmasına yardımcı olacaktır.

Vahdettin’in Mustafa Kemal’e Anadolu’daki mücadelenin finansmanı için kendi kesesinden 40.000 devlet hazinesinden de 360.000 olmak üzere toplam 400.000 altın lira verdiğine dair iddia ise akıllara ziyan bir çarpıtmadan ibarettir. Alptekin Müderrisoğlu, Vahdettin’in kendi kesesinden 40.000 altın lira verecek kadar servet sahibi olmadığını vurguladığı gibi İngiliz zırhlısıyla yurt dışına kaçarken, yanında götürebildiği bütün paranın 8.300 altın civarında olduğunu belirtmiştir.[19] Bardakçı ise Vahdettin’in Mustafa Kemal’e yaptığı bir başka ödemeden bahsetmektedir ve bu ödeme belgelendirilmiş vaziyettedir. Bardakçı’ya göre Vahdettin’in beslediği cins atların satılması sonucunda elde edilen 30.000 liralık (Altın değildir) bir meblağ Mustafa Kemal Paşa’ya parça parça gönderilmiştir.[20] Mustafa Kemal’e Samsun’a giderken yapıldığı bilinen tek resmi ödeme ise Harbiye Nezareti’nden verilen 1.000 liradır ve Mustafa Kemal ile arkadaşlarının Samsun’dan sonra çektiği parasızlık birçok kaynağa yansımıştır.[21] Ayrıca söz konusu altın liraların taşınması için her biri yaklaşık 80 kilo taşıyabilen 36 sandığa ihtiyaç duyulmaktadır ve böyle bir meblağın İngilizler tarafından fark edilmeden İstanbul’dan çıkarılması mümkün değildir.[22] Müderrisoğlu’na göre Kurtuluş Savaşı’na karşı olmadığını ve elinden geldiğince zafere katkıda bulunduğunu vurgulamaya çalışan Vahdettin böyle bir yardımda bulunsaydı dile getirmekten çekinmezdi.[23]

Fotoğraf-5: Vahdettin ve Mustafa Kemal, Veliaht Vahdettin’in Almanya ziyareti esnasında.

Kaynak: https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/1974048-iste-mustafa-kemal-pasaya-verilen-samsun-talimatinin-sultan-vahideddin-imzali-orijinal-nushasi (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

iii) Üçüncü iddia:Mustafa Kemal İngilizlerin Anadolu’ya gönderdiği bir ajandı.”

Mustafa Kemal’in İngilizler tarafından Samsun’a yollandığı ve halifeliğin lağvedilmesi için seçilen bir “ajan” olduğu iddiası da yaygındır. Aslında bu konuda uzun uzun yazmak bile Mustafa Kemal’in hatıralarına hakaret etmek demektir. İngilizler, kendi kontrolleri altındaki güdümlü bir halifeyi yönlendirme düşüncesini oldukça çekici bulmuşlardır. İstiklal Harbi esnasında İngilizlerin en büyük korkularından biri Türk bağımsızlık mücadelesinin Hindistan’a da sıçramasıydı. Nitekim Hindistan kamuoyu, Hindu ya da Müslüman fark etmeksizin, Mustafa Kemal’e büyük bir sempati beslemekte ve Ankara Hükümetini İngiliz emperyalizmine karşı savaşan bir hareket olarak tahayyül etmekteydi. İngiltere, İstiklal Harbi müddetince Hindistan Müslümanlarının tepkilerini her zaman endişeyle beklemiştir.[24] Nitekim İngiltere’nin Hindistan Naibi, Hindistan Bakanlığı’na gönderdiği ivedi ve gizli telgrafta şöyle demektedir[25]:

Türkiye’nin Hristiyan devletler tarafından tamamen parçalanmış olduğu görünümü, Müslümanları, İslam adına cihat başlatmada Emir’i desteklemeye sevk edebilir. Bir İslam ayaklanması olasılığı ihtimal dışı sayılmamalıdır. Türkiye’ye ne kadar küçük bir bölge bırakılırsa bırakılsın, Padişah, bağımsız bir Sultan olarak kalmalı; ona, Arabistan, Mezopotamya (Irak) ve Filistin üzerinde değilse bile Kutsal Yerler’de biraz egemenlik bırakılmalıdır. Onun başkenti İstanbul olmalıdır. Bu koşullar yalnız Hindistan’a değil, Asya’daki tüm İslam ülkelerine de uygulanmalıdır.”

İngiltere için kendi güdümünde bir halifelik, çok daha kullanışlı bir siyasi araç anlamına gelmektedir. Bu nedenle İngilizlerin halifelik kurumunun lağvedilmesinden memnun olabileceklerini düşünmek çok gerçekçi değildir.

Hemen bu noktada Mustafa Kemal’in İngilizler tarafından tutuklanmak istendiğine yönelik İtalya Dışişleri Bakanı Kont Sforza’nın iddialarına değinmekte fayda var. Kont Sforza hatıralarında, 1919 yılının hemen başlarında “Babıâli ve İngiliz memurlarının Mustafa Kemal’in adı ile bir kuvvet doğacağını hissetmeleri üzerine” İngiliz ajanlarının onu tevkif edip Türkiye’den Malta’ya sürgüne göndermeyi tasarladıkları söylentisine değinmiştir.[26] Bu iddia, Kont Sforza’nın hayal gücünün bir parçası olarak görülmektedir. Mustafa Kemal’in IX. Ordu Müfettişliği ’ne atanması İngilizlerin bilgisi dahilinde olmuştur. Ayrıca bazı İngilizler, Mustafa Kemal’in İstanbul’daki faaliyetlerinden de son derece rahatsızdır. Öyle ki İngiliz haber alma örgütünde görevli olan Yüzbaşı Hoyland, 28 Şubat 1919’da İstanbul’daki İngiliz Askerî Haber Alma Merkezine verdiği raporda; Mustafa Kemal, Fevzi, Halil ve Kâzım Karabekir Paşalar ile İsmet Bey’in içinde bulunduğu bazı kişilerin İstanbul’dan uzaklaştırılmasını istemiştir.[27] Mustafa Kemal’in özellikle İttihat ve Terakki önderlerinin hareket etme usulünü tasvip etmemesi, İngilizlerin güvenini kazanmasına zemin hazırlamış olabilir. Nitekim Sir Andrew Ryan (İngiliz Sefareti Baştercümanı) şu ifadelere yer vermiştir:

1919 ilkbaharında Türk Hükümeti Anadolu’da merkez tarafından kontrolü daha iyi düzenlemek amacıyla birkaç umumi müfettişlik kurulmasına karar verdi. Tayin ettiği ilk ve güvenilir tek müfettiş Mustafa Kemal’di. Kendisini en seçkin asker olarak göstermiş, fakat bu zamana kadar göze çarpan hiçbir siyasi rol oynamamıştı. İtiraf etmeliyim ki, Damat Ferit benimle Müfettişliğin şeması hakkında konuştuğunda onun adı bana hiçbir şey ifade etmedi. Tasarıya bile güvenmedim ve onun bilgisi üzerinde şüphem olduğunu beyan ettim. Damat Ferit Mustafa Kemal’le yemek yediğini ve ondan memnuniyet verici sadakat vaatleri aldığını ve bunları bir subayın ve centilmenin yemini olarak kabul ettiğini anlatarak beni temin etti. Ferit’in vaziyetinin çok açık ve samimi olduğunu zannediyorum.”[28]

İngilizlerin Mustafa Kemal’e vize vermeleri üzerinden yapılan çıkarımlar ise son derece ilginçtir. Nitekim İstanbul’un işgal edildiği dönemde İngiliz vizesi olmadan İstanbul’u terk edebilmek mümkün değildir. O zamanki Pasaport Talimatnamesi ’ne göre vize almak herkes için bir zorunluluktur.[29] Mustafa Kemal ve karargâh kadrosunda yer alan askeri personele vize veren John Godolphin Bennett anılarında bu süreçte şöyle bahsetmektedir:

“…bir Türk kurmay subayı çalışma odama geldi ve M. Kemal Paşa ve arkadaşları için vize rica etti. Listeye bakınca 35 faal kurmay general ve albay fark ettim. Vize vermek istemedim ve talimat rica ettim. İngiliz Karargahında görevli kurmay subayına, listenin bende sulh değil, daha ziyade harp yapacak bir heyet tesiri bıraktığını söyledim. İngiliz Yüksek Komiserliğine soruldu. Tahminen bir saat sonra vizelerin yapılması için talimat aldığımda bana: “M. Kemal Paşa Padişahın tam güvenine sahiptir” dendi…” [30]

İngilizler yakın zaman içerisinde Anadolu’daki milliyetçi hareketin kendi çıkarlarını tehdit eder bir boyuta geldiğini fark etmiştir. Nitekim bir İngiliz istihbarat raporunda “…Mustafa Kemal, mayıs ayında (1919 yılı) müfettiş olarak Samsun’a gönderildi. Smyrna’da (İzmir’de) uykuda yakalanan Türkler canlandı. Bir Ermeni devletinin kurulacağını düşünmek için çok neden vardı ve birçokları da bir Pontus Rum devletinin oluşacağını konuşuyordu. Ordu da yeni bir darbeyi engellemeye kararlıydı. Mustafa Kemal gelir gelmez bu bölgeyi hareketlendirmek için faaliyete geçti. İtilaf Devletleri’nin kontrolü dışında kalan Amasya’yı karargâh olarak belirledi. Bu hareket devrimci ve tehlikeli bir niteliğe sahip gibi görünüyor…[31] ifadeleri geçmektedir. İngiltere, Mustafa Kemal ver arkadaşlarını küçümsemenin bedelini ağır bir şekilde ödemiştir. Görüldüğü üzere en azından İstanbul’da görevli bazı İngilizlerin Mustafa Kemal’den şüphelenmeleri için hiçbir sebep bulunmamaktaydı. Mustafa Kemal’in tayini hakkında tam bir bilgiye sahip olmak ile birlikte Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından Anadolu’da bir direniş mücadelesinin başlatılacağına dair bir şüphe beslemedikleri aşikardır.

III) İstiklal Harbi’nin Finansmanı

Türkiye’nin yönetici elitlerinin son zamanlarda sıklıkla dile getirdiği bir başka iddia ise İstiklal Harbi’nin birçok aşamasında Hindistan Müslümanlarının gönderdiği yardımlar hakkındadır. Mesela İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Pakistan ve Afganistan’da yaşayanların bileziklerini satarak İstiklal Harbi’ni desteklediğini söylemiştir.[32] Sinan Meydan ise söz konusu yardımların Hindistan Müslümanları tarafından gönderildiğini öne sürmüştür. Bir başka tarihçi yazar Mustafa Solak “Pakistan, 15 Ağustos 1947’de bağımsızlığını kazandığı için ortada Pakistan yok iken Pakistanlıların bileziklerini satmalarından söz edilemez”[33] düşüncesine sahiptir. Siyaset ile meşgul olan bireyler için bu nüanslar pek bir önem arz etmeyebilir. Ancak tarihçiler veya araştırmacılar için İstiklal Harbi esnasında henüz kurulmamış olan bir devletten bahsetmek pek mümkün değildir. Söz konusu dönemde ise Afganistan’ın Türkiye’ye yardım etmesi mümkün değildir. Zira Afganistan henüz kurumsallaşmasını tamamlayamamış bir devlet olduğu için 1 Mart 1921 tarihli Türk-Afgan Antlaşması’yla Afganistan’ın modernleşmesi için Türkiye, Afganistan’a eğitim ve kültür alanında yardım yapmayı taahhüt etmiştir.[34]

Öncelikle Hindistan’dan Ankara Hükümeti’ne gönderilen maddi yardım gerçekten de yabana atılacak cinsten değildir. Ancak Hindistan’dan Türkiye’ye gönderilen yardım üzerinden İstiklal Harbi’ndeki zaferlerin özellikle bu yardım sayesinde elde edildiğini düşünmek ulusal mücadelenin küçümsenmesini de beraberinde getirir. Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirttiği gibi Millî Mücadele sırasında Hindistan’dan doğrudan doğruya Mustafa Kemal Paşa’nın şahsına gönderilen paralardan 600.000 lirası Büyük Taarruz öncesi Türk ordusunun ihtiyaçlarının karşılanması için Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım (Özalp) Paşa’ya emanet edilmiştir.[35] Ancak bu para ile ancak iki tümenin ihtiyaçları karşılanabilmekteydi. Yani Büyük Taarruz öncesinde Türk Ordusu’nun mevcudu düşünüldüğü vakit Hindistan’dan gelen meblağ ile İstiklal Harbi’nin kazanıldığını söylemek doğru olmayabilir.

Harita-1: Sevres Antlaşması’na göre Türkiye’nin sınırları.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Sevr_Antla%C5%9Fmas%C4%B1#/media/Dosya:The_Treaty_of_S%C3%A8vres_1920.png (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

İstiklal Harbi esnasında Ankara Hükümeti’ne en çok yardımda bulunan devlet ise sırasıyla Sovyetler ve Azerbaycan’dır. Sovyet Rusya’dan gelen 100 milyon altın ruble aslında Buhara Cumhuriyeti tarafından temin edilmiştir.[36] İstiklal Harbi boyunca Sovyet Rusya’dan Ankara Hükümeti’ne yapılan cephane yardımı ise, Solak’a göre, şu şekildedir: 37  bin 812 adet tüfek, 324 adet ağır ve hafif makineli tüfek, 44 bin 587 sandık mermi, 66 adet top, 141 bin 173 adet top mermisi, 3 bin adet süngü, Bin 500 adet kılıç, 20 bin gaz maskesi ve 4 bin adet el bombası.[37] 4 Aralık 1920 tarihli TBMM oturumunda okunan Kazım Karabekir Paşa’nın telgrafında Rusya namına Erzurum’daki askeri mektepler ve sanayi gürbüzleri müessesesi için 50.000 altın ruble ve Azerbaycan namına 500 adet yüzlük Osmanlı altını bağışlandığı bildirilmektedir.[38] Rusya’nın ve Azerbaycan’ın Ankara Hükümeti’ne yaptığı yardımların niteliği ve miktarı hala tartışmalıdır. Mesela söz konusu yardımların günümüzdeki para birimleri üzerinden değerlendirilebilmesi için ayrı bir çalışma yapılması gerektiği düşünülmektedir. Ayrıca Sovyet Rusya’nın Ankara Hükümeti’ne yaptığı yardımların bir kısmı gizli yapılmış ve tam manasıyla kayıt altına alınmamıştır.

IV) İstiklal Harbi’nde Kimlerle Mücadele Edilmiştir?

İstiklal Harbi ile ilgili en garip iddialardan arasında aslında böyle bir mücadelenin yaşanmadığı, İstiklal Harbi’nin birkaç çatışmadan ibaret olduğu veya İstiklal Harbi’nde hayatını kaybeden insanların olmadığı gibi önermeler yer almaktadır. Bu yazının amacı, iddialara tam anlamıyla cevap verebilmek değildir. Zaten böyle bir yazıda İstiklal Harbi’nin özellikle muharebeler kısmına dair detaylı bir inceleme yapabilmek de mümkün değildir. Özellikle askeri coğrafya ve harp tarihi üzerinde uzmanlaşmış Selim Erdoğan’ın bu konudaki çalışmaları Türk kamuoyu tarafından dikkatlice takip edilmektedir. Erdoğan, İstiklal Harbi ile ilgili ortaya atılan iddiaları çürütebilmek ve bilgi-belgeye dayalı bir şekilde İstiklal Harbi’ni her yönüyle aydınlatabilmek için elinden gelen çabayı göstermektedir. Erdoğan’ın Kronik Yayınları’ndan çıkan Sakarya, Büyük Taarruz ve İstiklal isimli kitaplarında birçok iddiaya cevap verdiği görülmektedir. Üstelik söz konusu iddialara cevap verirken birçok arşivi taramış ve belgelere dayalı bir şekilde araştırmalarını devam ettirmiştir. Erdoğan’ın tespitlerine göre sadece Sakarya Meydan Muharebesi’nde Türk Ordusu’nun kayıpları neredeyse 14.500 civarındadır.[39]

Fotoğraf-6: Yunan kuvvetleri tarafından yakılmış Alaşehir.

Kaynak: https://www.alasehirmanset.com/alasehir-de-yunan-mezalimi/10191/ (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

Türkiye, “… keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdır ne şeriat kaldırılırdı…” diyen insanları görmüş bir memlekettir. [40] Başka bir konuşmasında ise Kadir Mısırlıoğlu “…Yunan’ın bile yapmayacağı kötülükler Türkiye’de yapıldı…” diyerek kendisini açıklama gayretine girişmiştir.[41] Peki, Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu ve Trakya’da yaptığı mezalimi Türk Devrimleri ile karşılaştırmak ne kadar doğru olabilir? Yunan kuvvetleri tarafından Trakya’da yapılan işkence ve mezalimleri ele almak yerinde olabilir. Saray ve Vize’de bulunan 200 hâne Müslüman evlerinden zorla çıkarılarak, buralara Rum ahali yerleştirilmiştir.[42] Yunan kuvvetleri tarafından tevkif edildikten sonra Çorlu Hapishanesi’ne gönderilen ve orada hayatlarını kaybeden Türklerden isimleri bilinenler şu şekilde sıralanabilir[43]:

  • Emir-zâde Halit Bey,
  • Arnavut Ali Bey,
  • Ressam Niyazi Bey,
  • Temel Efendi-zâde Zeki,
  • Bakkal Mehmet Ağa,
  • Hacı Osman kalfa (İşkence neticesi vefat etmiştir),
  • Bakkal Mehmet Ağa damadı Hakkı Bey,
  • Süleyman Çavuş,
  • Ali Pehlivan-zâde Hüseyin,
  • Kalleş Recep(işkence neticesi vefat etmiştir,)
  • Kalleş Recep biraderi Halil,
  • İzzet oğlu Emin,
  • Müslim Kâhya,
  • Arnavut Ali Kâhya,
  • Uzun Hacılı Bakkal Kâzım,
  • Ferhat oğlu İbrahim,
  • Emir Efendi zabitlikten mütekait,
  • Hoca Hüseyin Efendi oğlu Faik Efendi,
  • Reji memuru Fevzi Efendi,
  • Mehmet Bey’in kâtibi Mustafa Efendi (Kırkkilise hapishanesinde Yunanlılar tarafından katledilmiştir),
  • Kırkkilise’nin Kavakdere’li Yusuf Ağa…

Yukarıda listede yer alan isimler, Yunan işkencesi altında hayatını kaybeden Türklerin sadece bir kısmıdır. Keza Erdoğan’ın İstiklal isimli kitabında Fransız Yüksek İşgal Komiseri General Pelle’nin bir telgrafına yer verilmiştir. Bu telgrafa göre:

“…Yunan kuvvetlerinin sistematik katliamı gerçeği Avrupalı görgü şahitlerince onaylanmıştır. Misyoner ve din adamlarımızın ifadeleriyle sabittir ki düşman baskısı ya da herhangi bir muharebe olmaksızın, Eskişehir Yunanlar tarafından çekilme öncesinde sistematik şekilde yakılmıştır…”[44]

Yunan kuvvetlerinin Anadolu’da yaptığı katliamları araştırmak için Tetkik-i Mezalim Heyeti kurulmuştur. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar ve Asım Us gibi ünlü yazarların yer aldığı heyete Türk Ordusu’nun işgalden kurtardığı her yerden raporlar gönderilmiştir. Yakup Kadri’nin ya da Halide Edip’in romanlarına aşina olan okuyucular, Sıdıka’nın hayatını nasıl kaybettiğini belki de hatırlarlar. Maalesef Sıdıka, Yunan askerlerinin tacizinden ve tecavüzünden kurtulabilmek için kendi hayatını feda etmiş bir kadındır. Yani Sıdıka’nın hikâyesi romanlarda yer alan bir anlatı değildir. Aşağıda yer alan satırlar, olayın aktarıldığı askeri rapordan alınmıştır[45]:

“…İsmi Sıdıka: Zevci (Kocası) asker. Esasen Bilecekli ise de muhacereten Horti Karyesi’nde sâkine (köyünde oturuyor). Her iki sâkinin sülüs-i süflisinin kademe (baldırının üçte birinin aşağıya) kadar olan akşamında birinci derecede harka (yanık) mevcut.

Vakanın tarzı cereyanı: Horti Karyesi’ne gelen Yunanlılar ekmek pişirtmek üzere Sıdıka’ya otuz okka un bırakmışlar. Sıdıka bunu pişirmekte iken başka Yunan efradı gelerek pişirilen ekmekleri kapışmışlar, bir taraftan da orada bulunan kadın ve kızlara tasallut etmişler. Sıdıka ise korkusundan dama çıkmış, bu esnada Yunanlılar otluğu tutuşturmuşlar, birkaç Yunan neferi de Sıdıka’ya tasallut için dama çıkmağa başlamış, Sıdıka bunların ellerinden kurtulmak için kendisini ateşe atmış ve tekrar ateşten kendi kendine çıkarak validesinin yanına gelmiş, yangının tesiriyle feryada başlamış, Yunanlılar artık ilişmeyeceklerini söyleyerek teselli etmişler.

 Yunanlıların ricati üzerine 2’nci Seyyar Hastanesi araba ile Sıdıka’ yı Sivrihisar’a nakletmiş, Yenice Mahalle’de Şamdanların hanesinde Çiftlik Karyesi’nden muhacire Kalmenoğlu Mustafa’nın zevcesi tarafından bir odada yatırılmış. Bu hanede hastanece tedavi ve iaşe edilmiş ve takriben beş gün mukaddem (önce) 2’nci Seyyar Hastane arabasıyla Ankara’ya gönderilmek üzere Polatlı’ya sevk olunmuştur…”

Fotoğraf-7: Yunan subayları köylerdeki kadınlara eziyet ederken.

Kaynak: https://www.tarihistan.org/bati-anadoluda-yunan-mezalimi-izmir-manisa/13356/ (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

Erdoğan’ın kitaplarını okuyanlar bilir ki Türk Ordusu’nun İzmir’e olan yürüyüşü sadece bir işgali sona erdirmek amacıyla yapılmamıştır. Türk Ordusu’nun hızlı bir şekilde İzmir’e ilerlemesi, Batı Anadolu’da yaşayan yüz binlerce Türk’ün muhtemel bir katliamdan veya başka savaş suçlarından kurtarılması amacına da hizmet etmektedir. Türk Ordusu’nun neferleri, kendi canlarını kurtarmaktan ziyade Batı Anadolu’daki tüm Türklerin hayatını kurtarabilmek, onlara başlarını sokabilecek bir çatı sağlamak ve mezalimleri engellemenin derdine düşmüştür. Erdoğan’ın tahminlerine göre sırf Yunan işgalinin ilk haftasında Menemen’de 1.700, Urla ve çevresinde 3.000 Türk katledilmiştir.[46] Tetkik-i Mezalim Heyeti’nin üyelerinden Us, kiliselerde içtimalar yapılarak yangın kararlarının alındığını belirtirken, Salihli kasabası örneğinde olduğu gibi bir kısım fakir Rumların bu duruma itiraz etseler de etkili olamadıklarını, hatta bazı Hıristiyanların Türkler arasındaki kimi dostlarını yangınlar hususunda uyardıklarını söylemektedir.[47] Us’un bu gözlemleri ise Anadolu’da yaşayan Hristiyanların tamamıyla Yunan işgalini desteklediğine dair iddiaları çürütmektedir. Anadolu’da yaşayan birçok Rum ve Ermeni, Yunan işgalinden son derece rahatsızdır ve Türk komşularını korumaya çalışmıştır.

Ankara Hükümeti, aynı zamanda Fransa ve Ermenistan ile de çarpışmıştır. İstanbul Hükümeti tarafınca Kemalist Hareketi bastırmak için kurulan Kuvay-ı İnzibatiye ya da Çerkes Ethem gibi daha sonra Ankara Hükümeti’nden ayrılan isyancı grupların Mustafa Kemal ve arkadaşlarına ne kadar zor anlar yaşattıkları aslında herkes tarafından bilinmektedir. İstiklal Harbi’nde Anadolu’yu düşman çizmesinden ve bir ailenin tahakkümünden kurtarmak isteyen tek bir insan vardır: Mustafa Kemal. Türk Ordusu, yedi düvele karşı savaşırken, Mustafa Kemal belki tüm işgal güçlerinden daha kuvvetli olan bir anlayışa karşı mücadele etmek zorunda kalmıştır: Bir ailenin yüzlerce yıllık tahakkümünü olağan gören her türlü adet, uygulama ve insan.

V) İstiklal Harbi Nasıl İncelenmeli ve Değerlendirilmelidir?

İstiklal Harbi’nin incelenmesi ve değerlendirilmesi, araştırmacının dünya görüşünden bağımsızmış gibi düşünülemez. Ancak çarpıtmaların ve temelsiz iddiaların artık bir kenara bırakılması gerektiği düşünülmektedir. Anadolu, yaklaşık dört yıl boyunca çok ağır bir sınav vermiş ve bu topraklarda yaşayan Türkler sistematik bir mezalimin kurbanı haline gelmişlerdir. İstiklal Harbi’nin yöntemi ve amaçları farklı yorumlanabilir. Hatta İstiklal Harbi’nde kullanılan retorik bile eleştirilebilir. Ancak böyle bir savaşın olmadığı, Mustafa Kemal’in İngilizler tarafından görevlendirilmiş bir ajan olduğu, ulusal mücadelede şehit verilmediği, Türk halkının mezalimden dolayı acı çekmediği, Anadolu’daki şehirlerin işgalden kurtuluşunun bir anlam ifade etmediği[48], bu ülkede yaşayan tüm Gayrimüslimlerin işgali desteklediği vb. iddiaların, çarpıtmaların ve hatta yalanların artık İstiklal Harbi ile ilgili tartışmaların bir parçası olmaması gerektiği düşünülmektedir.

İstiklal Harbi’nin bir de Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından nasıl nitelendirildiği de mühimdir. İstiklal Harbi’ni yöneten kadrolar, anavatanlarını yabancı kuvvetlere terk etmek zorunda kalmış, işgalin ne demek olduğunu iyi bilen, Anadolu’daki insanları aynı akıbetten kurtarmak isteyen kimselerdir. Mustafa Kemal gibi devrimci önderler ise Anadolu’daki Türklerin ne bir hanedana ne de bir halifeye hiçbir borcunun ya da yükümlülüğünün olmadığını düşünmektedir. Mustafa Kemal Atatürk, üç-buçuk yıllık silahlı mücadele dönemini, Türklerin “millet” olarak yaşadıkları bir dönem olarak yorumlar ve bu dönemi, Türk İnkılâbı’nın başlangıç aşamasındaki “ihtilâl” evresi olarak görür.[49] Nitekim Vahdettin de zaman içerisinde Mustafa Kemal’in devrimci yönünü görmüştür. Vahdettin için Mustafa Kemal bir devrimci ve haindir.[50]Nitekim elinden tahtı alınmış, ağabeyi II. Abdülhamit gibi mutlak bir yetkiyle ülkeyi yönetebilmeyi düşleyen, tahtı muhafaza edebilmenin yolunu İngiltere ile kayıtsız şartsız bir ittifak kurmakta arayan bir insanın böyle düşünmesi belki de olağandışı değildir. Vahdettin, geçmişte kalmış bir insandı. Mustafa Kemal ise ileriye bakan ve Türk milleti için farklı bir gelecek tahayyülü olan bir devrimci idi. Feroz Ahmed’in “Mustafa Kemal’in yeni Türkiye’si Osmanlı’dan devrimci bir kopuşu simgeliyordu. Vahdettin ise hanedanının derdindeydi.” şeklindeki yorumu, belki de bu süreci anlatan en doğru değerlendirmelerden biridir.[51]

Mustafa Kemal ve arkadaşlarının hatıraları, olayları değerlendirme biçimleri ve ortaya koydukları eserler bu minvalde değerlendirilmelidir. Mesela Nutuk, sadece bir siyasetname değildir aynı zamanda bir hatırattır. Mustafa Kemal, yeni bir rejimin kurucusu olarak kendi meşruiyetini sağlama almak zorundaydı. O sebeple Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yazdıkları da arşivler, diğer resmi evrak, hatıralar ve mektuplar eşliğinde tetkik edilmeli, tenkitten geçirilmeli ve değerlendirilmelidir. İstiklal Harbi’ne daha objektif bakmaya çalışan birçok akademisyen de bu durumun farkındadır. Murat Sevinç, aslında hepimizin gözden kaçırdığı bir gerçeği çok yalın bir şekilde dile getirmiştir. Bu çalışmanın yazarı Sevinç’in bazı ifadelerinin çarpıcılığını belirtmeden edememiştir. Sevinç 19 Eylül 2022 tarihli bir yazısında bu ifadelere yer vermiştir[52]:

“…Burada Sultan Vahdettin, Damat Ferit, Sevr gevezelikleri yapacak değilim. Savaş, aynı zamanda Sevr’i kabul edenler ile reddedenler arasındaydı ve reddedenler kazandı. İyi ki kazandı…”

Anadolu, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının rehberliğinde Sevres Antlaşması’nı reddettiği su götürmez bir gerçektir ve iyi ki bu belgeyi yırtıp tarihin karanlık bir köşesine gönderebilmişlerdir.

VI) Sonuç

İstiklal Harbi, son derece karmaşık sosyal, askeri, siyasi ve iktisadi olayların toplamından ibarettir. Araştırmacının ya da kişinin dünya görüşü elbette İstiklal Harbi’nin incelenmesi ve değerlendirilmesi esnasından kendini gösterebilir. Ancak İstiklal Harbi ile ilgili iddiaların dile getirilmesi esnasında oldukça hassas davranılması gerektiği düşünülmektedir. Bilinçli yapılan çarpıtmaların veya İstiklal Harbi ile ilgili göz göre göre söylenen yalanların kendine bu kadar yer bulması son derece acıdır. Bahar Akpınar’ın da dediği gibi yüzyıllardır kendini yönetenlerin kaçıp giderek kendi kaderine bıraktığı bir halkın, böylesi büyük bir zaferi nasıl bir inanç ve azimle kazandığı anlaşılmalıdır.[53] İstiklal Harbi, çok büyük kişisel ve toplu kayıplar, acılar ve fedakârlıklar sayesinde kazanılmıştır.

Kaynakça

Ali Kemal Erdem, “Kimi silah ve para gönderdi, kimi dua etti…Kurtuluş Savaşı’nda en çok yardımı Sovyetler mi, Hintli Müslümanlar mı yaptı?”, Independent Türkçe, 30 Ağustos 2022, https://www.indyturk.com/node/547161/haber/kimi-silah-ve-para-g%C3%B6nderdi-kimi-dua-ettikurtulu%C5%9F-sava%C5%9F%C4%B1nda-en-%C3%A7ok-yard%C4%B1m%C4%B1.

Ali Kemal Erdem, “Kurtuluş Savaşı’nda hangi ülkelerden yardım geldi? İşgalci hangi devletler, neler gönderdi?”, Independent Türkçe, 30 Temmuz 2021, https://www.indyturk.com/node/392841/haber/kurtulu%C5%9F-sava%C5%9F%C4%B1nda-hangi-%C3%BClkelerden-yard%C4%B1m-geldi-i%CC%87%C5%9Fgalci-hangi-devletler-neler.

Alptekin Müderrisoğlu, “Vahdettin’in Kurtuluş Savaşını Başlatması İçin Mustafa Kemal Paşa’ya 400.000 altın ve 400.000 Kâğıt Lira Verdiği Gerçek Dışı Bir İddiadır”, Atatürk Yolu, S 15, Mayıs 1995, s. 291-303.

Bahar Akpınar, “Kurtuluş Savaşı’nda İnsani Yardımlar”, Şalom, 3 Eylül 2020, https://www.salom.com.tr/haber/115731/kurtulus-savasinda-insani-yardimlar.

Barış Ünlü, Türklük Sözleşmesi, 12. Baskı, Dipnot Yayınları, Ankara, 2022.

Can Uğur, “Vahdettin hanedanının derdindeydi, Mustafa Kemal Cumhuriyet’in…”, Birgün, 28 Ekim 2019, https://www.birgun.net/haber/vahdettin-hanedaninin-derdindeydi-mustafa-kemal-cumhuriyet-in-274260.

Gotthard Jaeschke, “Mustafa Kemal’i Alıp Götürmek İsteyenler”, Belleten, 1968, C. 32, S. 128, s. 499-508.

Hakkı Mümin May, Türk Kurtuluş Savaşı’nın Finansmanı, https://www.mevzuatdergisi.com/2009/01a/01.htm.

Hikmet Bayur, Atatürk Hayatı ve Eserleri, Güven Basımevi, Ankara, 1963.

“İsmail Kahraman: Şehirlerin kurtuluş yıldönümleri kutlanmasına karşıyım”, Gazete Duvar, 29 Ağustos 2022, https://www.gazeteduvar.com.tr/ismail-kahraman-sehirlerin-kurtulus-yildonumleri-kutlanmasina-karsiyim-haber-1579155.

Vehbi Tanfer, Türk Kurtuluş Savaşı: Kapsamı ve Yöntemi Sorunu, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 1991, C. 7, S. 20, s. 323-330.

İrem Köker, “Mustafa Kemal İngiliz istihbarat raporlarında: Tehlikeli biri ve zıtları desteklenmeli, rakipleri bir araya getirilmeli”, BBC Türkçe, 10 Kasım 2019, https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-50348221.

Meltem Tekerek, “Kurtuluş Savaşı’nda Azerbaycan ve Rusya’nın Türkiye’ye Maddi Yardımları”, Uluslararası Medeniyet Çalışmaları Dergisi, 2021, Cilt 6, Sayı 2, s. 165-179.

Murat Bardakçı, Şahbaba, İkinci Baskı, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2006.

Murat Sevinç, “Mustafa Kemal’e söylenemeyenleri, diğerlerine söylemek…”, Diken, 19 Eylül 2022, https://www.diken.com.tr/mustafa-kemale-soylenemeyenleri-digerlerine-soylemek/.

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, 1. Basım, Kaynak Yayınları, Ankara, 2015.

Olkan Özyurt, “Sakarya’nın 99 yıl boyunca kefensiz yatan kayıp şehitleri”, Sabah, 22 Mart 2020,

https://www.sabah.com.tr/pazar/2020/03/22/sakaryanin-99-yil-boyunca-kefensiz-yatan-kayip-sehitleri.

Salâhi R. Sonyel, Gizli Belgelerde Mustafa Kemal, Vahdettin Ve Kurtuluş Savaşı, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu, Ankara, 2010.

Sedef Bulut, “Tetkik-i Mezalim Heyeti’nin Faaliyetleri”, Sakarya Meydan Muharebesi Ve Haymana Uluslararası Sempozyumu, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yayın No: 55, Ankara, 2017, s. 297-313.

Selim Erdoğan, İstiklal: Vatanımda Bir Tek Düşman Kalmasın, 1. Baskı, Kronik Yayınları, İstanbul, 2022.

Sivrihisar’ın Horti Köyü’nde Yunanlılar tarafından yakılan Sıdıka’nın tedavisini yapan Doktor Abdülkadir Bey’in olay hakkında Halide Edip (Adıvar) Hanım’a gönderdiği mektup, 4 Ekim 1921, Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, 1992, Yıl: 41, Sayı 93, https://www.msb.gov.tr/Content/Upload/Docs/askeritariharsiv/ATBD_93.pdf.

“Soylu: “Pakistan ve Afganistanlı kardeşlerimiz kollarındaki bilezikleri sattılar ve Türkiye’ye gönderdiler”, Politikyol, 29 Temmuz 2021, https://www.politikyol.com/soylu-pakistan-ve-afganistanli-kardeslerimiz-kollarindaki-bilezikleri-sattilar-ve-turkiyeye-gonderdiler/.

Süleyman Külçe, Mareşal Fevzi Çakmak, İstanbul, 1958.

Şule Sevinç Kişi, “Hint Müslümanlarının Osmanlı Devleti ve Türkiye’ye Yardımları (1911-1923)”, CTAD, 2020, Yıl 16, Sayı 32, s 747-777.

Temuçin Faik Ertan, “Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’dan Hareketi Ve Samsun’a Çıkışı”, Mütareke Dönemi Ve İstanbul’dan Samsun’a Uzanan Yolda Mustafa Kemal, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2012, s. 47-73.

Türkmen Töreli, “Trakya’nın İşgali ve Yunan Mezalimi (1919-1922)”, Tarih Araştırmaları Dergisi, 2012, C. 31, S.  51, s. 237-252.

Zekeriya Türkmen, “30 Ekim 1918 Tarihli Mondros Ateşkes Antlaşmasına Göre Türk Ordusunun Kuruluş Ve Kadrosuna Bir Bakış”, OTAM Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, 2000, C. 11, S. 11, s. 615-632.

Zekeriya Türkmen, “Dönemle İlgili Belgelere Ve Kendi Yazdıklarına Göre Samsun’dan Amasya’ya, IX. Ordu Kıt’aatı Müfettişi Mirliva Mustafa Kemal Paşa”, IX. Uluslararası Atatürk Kongresi, Amasya 12-15 Kasım 2019, IX. Uluslararası Atatürk Kongresi Bildirileri, c. III, Ankara 2021, s. 2712-2766.

https://www.dailymotion.com/tr

 

 

[1] “Soylu: “Pakistan ve Afganistanlı kardeşlerimiz kollarındaki bilezikleri sattılar ve Türkiye’ye gönderdiler”, Politikyol, 29 Temmuz 2021, https://www.politikyol.com/soylu-pakistan-ve-afganistanli-kardeslerimiz-kollarindaki-bilezikleri-sattilar-ve-turkiyeye-gonderdiler/ (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

[2] Ali Kemal Erdem, “Kimi silah ve para gönderdi, kimi dua etti…Kurtuluş Savaşı’nda en çok yardımı Sovyetler mi, Hintli Müslümanlar mı yaptı?”, Independent Türkçe, 30 Ağustos 2022, https://www.indyturk.com/node/547161/haber/kimi-silah-ve-para-g%C3%B6nderdi-kimi-dua-ettikurtulu%C5%9F-sava%C5%9F%C4%B1nda-en-%C3%A7ok-yard%C4%B1m%C4%B1 (Erişim Tarihi: 17/10/2022).

 

[3] Barış Ünlü, Türklük Sözleşmesi, 12. Baskı, Dipnot Yayınları, Ankara, 2022, s. 155.

[4] Barış Ünlü, Türklük Sözleşmesi, 12. Baskı, Dipnot Yayınları, Ankara, 2022, s. 158.

[5] Selim Erdoğan, İstiklal: Vatanımda Bir Tek Düşman Kalmasın, 1. Baskı, Kronik Yayınları, İstanbul, 2022, s. 211.

[6] M. Vehbi Tanfer, Türk Kurtuluş Savaşı: Kapsamı Ve Yöntemi Sorunu, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 1991, C. 7, S. 20, s. 323.

[7] Zekeriya Türkmen, “30 Ekim 1918 Tarihli Mondros Ateşkes Antlaşmasına Göre Türk Ordusunun Kuruluş ve Kadrosuna Bir Bakış”, OTAM Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, 2000, C. 11, S. 11, s. 617

[8] Temuçin Faik Ertan, “Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’dan Hareketi ve Samsun’a Çıkışı”, Mütareke Dönemi ve İstanbul’dan Samsun’a Uzanan Yolda Mustafa Kemal, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2012, s. 48.

[9] Temuçin Faik Ertan, “Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’dan Hareketi ve Samsun’a Çıkışı”, Mütareke Dönemi ve İstanbul’dan Samsun’a Uzanan Yolda Mustafa Kemal, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2012, s. 48-49.

[10] Zekeriya Türkmen, , Zekeriya Türkmen, “Dönemle İlgili Belgelere Ve Kendi Yazdıklarına Göre Samsun’dan Amasya’ya, IX. Ordu Kıt’aatı Müfettişi Mirliva Mustafa Kemal Paşa”, IX. Uluslararası Atatürk Kongresi, Amasya 12-15 Kasım 2019, IX. Uluslararası Atatürk Kongresi Bildirileri, c. III, Ankara 2021, s. 2721.

[11] Süleyman Külçe, Mareşal Fevzi Çakmak, İstanbul, 1958, s. 108.

[12] Zekeriya Türkmen, Zekeriya Türkmen, “Dönemle İlgili Belgelere ve Kendi Yazdıklarına Göre Samsun’dan Amasya’ya, IX. Ordu Kıt’aatı Müfettişi Mirliva Mustafa Kemal Paşa”, IX. Uluslararası Atatürk Kongresi, Amasya 12-15 Kasım 2019, IX. Uluslararası Atatürk Kongresi Bildirileri, c. III, Ankara 2021, s. 2723.

[13] Zekeriya Türkmen, Zekeriya Türkmen, “Dönemle İlgili Belgelere ve Kendi Yazdıklarına Göre Samsun’dan Amasya’ya, IX. Ordu Kıt’aatı Müfettişi Mirliva Mustafa Kemal Paşa”, IX. Uluslararası Atatürk Kongresi, Amasya 12-15 Kasım 2019, IX. Uluslararası Atatürk Kongresi Bildirileri, c. III, Ankara 2021, s. 2724.

[14] Hikmet Bayur, Atatürk Hayatı ve Eserleri, Güven Basımevi, Ankara, 1963, s. 293.

[15] https://www.malumatfurus.org/murat-bardakci-sultan-vahdettin-ataturk/ (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

[16] Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, 1. Basım, Kaynak Yayınları, Ankara, 2015, s. 36.

[17] Murat Bardakçı, Şahbaba, İkinci Baskı, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2006, s. 140-141.

[18] Alptekin Müderrisoğlu, “Vahdettin’in Kurtuluş Savaşını Başlatması İçin Mustafa Kemal Paşa’ya 400.000 altın ve 400.000 Kâğıt Lira Verdiği Gerçek Dışı Bir İddiadır”, Atatürk Yolu, S 15, Mayıs 1995, s. 294.

[19] Alptekin Müderrisoğlu, “Vahdettin’in Kurtuluş Savaşını Başlatması İçin Mustafa Kemal Paşa’ya 400.000 altın ve 400.000 Kâğıt Lira Verdiği Gerçek Dışı Bir İddiadır”, Atatürk Yolu, S 15, Mayıs 1995, s. 293.

[20] Murat Bardakçı, Şahbaba, İkinci Baskı, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2006, s. 140.

[21] Murat Bardakçı, Şahbaba, İkinci Baskı, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2006, s. 140.

[22] Zekeriya Türkmen, Zekeriya Türkmen, “Dönemle İlgili Belgelere Ve Kendi Yazdıklarına Göre Samsun’dan Amasya’ya, IX. Ordu Kıt’aatı Müfettişi Mirliva Mustafa Kemal Paşa”, IX. Uluslararası Atatürk Kongresi, Amasya 12-15 Kasım 2019, IX. Uluslararası Atatürk Kongresi Bildirileri, c. III, Ankara 2021, s. 2734.

[23] Alptekin Müderrisoğlu, “Vahdettin’in Kurtuluş Savaşını Başlatması İçin Mustafa Kemal Paşa’ya 400.000 altın ve 400.000 Kâğıt Lira Verdiği Gerçek Dışı Bir İddiadır”, Atatürk Yolu, S 15, Mayıs 1995, s. 294.

[24] Murat Bardakçı, Şahbaba, İkinci Baskı, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2006, s. 102.

[25] Salâhi R. Sonyel, Gizli Belgelerde Mustafa Kemal, Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu, Ankara, 2010, s. 29.

[26] Gotthard Jaeschke, “Mustafa Kemal’i Alıp Götürmek İsteyenler”, Belleten, 1968, C. 32, S. 128, s. 499.

[27] Temuçin Faik Ertan, “Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’dan Hareketi ve Samsun’a Çıkışı”, Mütareke Dönemi ve İstanbul’dan Samsun’a Uzanan Yolda Mustafa Kemal, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2012, s. 55.

[28] Gotthard Jaeschke, “Mustafa Kemal’i Alıp Götürmek İsteyenler”, Belleten, 1968, C. 32, S. 128, s. 500-501.

[29] Temuçin Faik Ertan, “Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’dan Hareketi ve Samsun’a Çıkışı”, Mütareke Dönemi ve İstanbul’dan Samsun’a Uzanan Yolda Mustafa Kemal, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2012, s. 5.

[30] Gotthard Jaeschke, “Mustafa Kemal’i Alıp Götürmek İsteyenler”, Belleten, 1968, C. 32, S. 128, s. 502.

[31] İrem Köker, “Mustafa Kemal İngiliz istihbarat raporlarında: Tehlikeli biri ve zıtları desteklenmeli, rakipleri bir araya getirilmeli”, BBC Türkçe, 10 Kasım 2019, https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-50348221 (Erişim Tarihi: 18/10/202).

[32] “Soylu: “Pakistan ve Afganistanlı kardeşlerimiz kollarındaki bilezikleri sattılar ve Türkiye’ye gönderdiler”, Politikyol, 29 Temmuz 2021, https://www.politikyol.com/soylu-pakistan-ve-afganistanli-kardeslerimiz-kollarindaki-bilezikleri-sattilar-ve-turkiyeye-gonderdiler/ (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

[33] Ali Kemal Erdem, “Kurtuluş Savaşı’nda hangi ülkelerden yardım geldi? İşgalci hangi devletler, neler gönderdi?”, Independent Türkçe, 30 Temmuz 2021, https://www.indyturk.com/node/392841/haber/kurtulu%C5%9F-sava%C5%9F%C4%B1nda-hangi-%C3%BClkelerden-yard%C4%B1m-geldi-i%CC%87%C5%9Fgalci-hangi-devletler-neler (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

[34] Ali Kemal Erdem, “Kurtuluş Savaşı’nda hangi ülkelerden yardım geldi? İşgalci hangi devletler, neler gönderdi?”, Independent Türkçe, 30 Temmuz 2021, https://www.indyturk.com/node/392841/haber/kurtulu%C5%9F-sava%C5%9F%C4%B1nda-hangi-%C3%BClkelerden-yard%C4%B1m-geldi-i%CC%87%C5%9Fgalci-hangi-devletler-neler (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

[35] Şule Sevinç Kişi, “Hint Müslümanlarının Osmanlı Devleti ve Türkiye’ye Yardımları (1911-1923)”, CTAD, 2020, Yıl 16, Sayı 32, s 771.

[36] Hakkı Mümin May, Türk Kurtuluş Savaşı’nın Finansmanı, https://www.mevzuatdergisi.com/2009/01a/01.htm (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

[37] Ali Kemal Erdem, “Kurtuluş Savaşı’nda hangi ülkelerden yardım geldi? İşgalci hangi devletler, neler gönderdi?”, Independent Türkçe, 30 Temmuz 2021, https://www.indyturk.com/node/392841/haber/kurtulu%C5%9F-sava%C5%9F%C4%B1nda-hangi-%C3%BClkelerden-yard%C4%B1m-geldi-i%CC%87%C5%9Fgalci-hangi-devletler-neler (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

[38] Meltem Tekerek, “Kurtuluş Savaşı’nda Azerbaycan Ve Rusya’nın Türkiye’ye Maddi Yardımları”, Uluslararası Medeniyet Çalışmaları Dergisi, 2021, Cilt 6, Sayı 2, s. 174.

[39] Olkan Özyurt, “Sakarya’nın 99 yıl boyunca kefensiz yatan kayıp şehitleri”, Sabah, 22 Mart 2020,

https://www.sabah.com.tr/pazar/2020/03/22/sakaryanin-99-yil-boyunca-kefensiz-yatan-kayip-sehitleri (Erişim Tarihi: 18/10/2020).

[40] https://www.dailymotion.com/video/x6hwkd0 (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

[41] https://www.youtube.com/watch?v=PhRh3okgCXk&ab_channel=%C3%9CstadKadirM%C4%B1s%C4%B1ro%C4%9FluResm%C3%AEYoutubeSayfas%C4%B1d%C4%B1r%21 (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

[42] Türkmen Töreli,  “Trakya’nın İşgali ve Yunan Mezalimi (1919-1922)”, Tarih Araştırmaları Dergisi, 2012, C. 31, S.  51, s. 248.

[43] Türkmen Töreli,  “Trakya’nın İşgali ve Yunan Mezalimi (1919-1922)”, Tarih Araştırmaları Dergisi, 2012, C. 31, S.  51, s. 245.

[44] Selim Erdoğan, İstiklal: Vatanımda Bir Tek Düşman Kalmasın, 1. Baskı, Kronik Yayınları, İstanbul, 2022, s. 163.

[45] Sivrihisar’ın Horti Köyü’nde Yunanlılar tarafından yakılan Sıdıka’nın tedavisini yapan Doktor Abdülkadir Bey’in olay hakkında Halide Edip (Adıvar) Hanım’a gönderdiği mektup, 4 Ekim 1921, Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, 1992, Yıl: 41, Sayı 93, s. 188-189, https://www.msb.gov.tr/Content/Upload/Docs/askeritariharsiv/ATBD_93.pdf (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

[46] Selim Erdoğan, İstiklal: Vatanımda Bir Tek Düşman Kalmasın, 1. Baskı, Kronik Yayınları, İstanbul, 2022, s. 209.

[47] Sedef Bulut, “Tetkik-i Mezalim Heyeti’nin Faaliyetleri”, Sakarya Meydan Muharebesi Ve Haymana Uluslararası Sempozyumu, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yayın No: 55, Ankara, 2017, s. 306.

[48] “İsmail Kahraman: Şehirlerin kurtuluş yıldönümleri kutlanmasına karşıyım”, Gazete Duvar, 29 Ağustos 2022, https://www.gazeteduvar.com.tr/ismail-kahraman-sehirlerin-kurtulus-yildonumleri-kutlanmasina-karsiyim-haber-1579155 (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

[49] M. Vehbi Tanfer, Türk Kurtuluş Savaşı: Kapsamı Ve Yöntemi Sorunu, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 1991, C. 7, S. 20, s. 323.

[50] Murat Bardakçı, Şahbaba, İkinci Baskı, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2006, s. 214.

[51] Can Uğur, “Vahdettin hanedanının derdindeydi, Mustafa Kemal Cumhuriyet’in…”, Birgün, 28 Ekim 2019, https://www.birgun.net/haber/vahdettin-hanedaninin-derdindeydi-mustafa-kemal-cumhuriyet-in-274260 (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

[52] Murat Sevinç, “Mustafa Kemal’e söylenemeyenleri, diğerlerine söylemek…”, Diken, 19 Eylül 2022, https://www.diken.com.tr/mustafa-kemale-soylenemeyenleri-digerlerine-soylemek (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

[53] Bahar Akpınar, “Kurtuluş Savaşı’nda İnsani Yardımlar”, Şalom, 3 Eylül 2020, https://www.salom.com.tr/haber/115731/kurtulus-savasinda-insani-yardimlar (Erişim Tarihi: 18/10/2022).

Bültenimize Abone Olun

En son haberler ve özel duyurulardan haberdar olmak için abone olun