ÖZET
Bu yazıda, özellikle düzensiz göç ve düzensiz göçmen kavramlarının üzerinde durulmuştur. Türkiye’de, farklı statüde birçok göçmen/sığınmacı grubu bulunmaktadır. Mesela düzensiz göçmeler ile mülteciler veya sığınmacılar farklı grupları işaret etmektedir. Belki de düzensiz göçmenlerin de gerekli yasal korumadan faydalanabilmesi için mülteci olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Ancak bu yazının bir başka amacı, Türkiye’nin 1970’li yılların sonundan beri düzensiz/yasadışı göçmenlerin tercih ettiği ülkelerden biri olduğunu göstermektir. Türkiye, düzensiz göç konusunda kendine has eğilimleri olan ve çeşitli düzensiz göçmen gruplarının hedefinde yer alan bir ülkedir. Üstelik farklı dönemlerde Türkiye, sadece transit ülke olarak görülmemiş aynı zamanda hedef ülke haline de gelmiştir. Bu yazıyla birlikte, düzensiz göç ile ilgili Türkiye’nin gündemini meşgul eden hususlar ele alınmış ve düzensiz göç ile mücadelede dikkat edilmesi gereken bazı temel noktalara değinilmiştir.
Türkiye ve Düzensiz Göç
1) Giriş
Göç, sadece Türkiye’yi değil tüm dünyayı ilgilendiren bir süreç olarak gündemdeki yerini korumaktadır. Aslında okuyucunun göz attığı akademik ya da yarı-akademik çoğu yazıda bu ifadenin yer alması son derece olağandır. Göçün bir türü olan düzensiz göç, Türkiye’nin de karşı karşıya kaldığı göç hareketleri arasında yer almaktadır. Kamuoyundaki genel görüş, Türkiye’nin özellikle son yıllarda artan sayıda düzensiz göçmenle tanıştığına yöneliktir. Oysa Türkiye 1970’li yılların sonundan itibaren düzensiz göçmenlerin uğrak noktası haline gelmiştir. Türkiye, aslında düzensiz göç gerçeğiyle erken bir dönemde tanışmış olmasına rağmen son yıllarda bu gerçeği kabullenmek zorunda kalmıştır. Türkiye’nin düzensiz göç ile mücadele edebilmesi ve gerekli tedbirleri alabilmesi için öncelikle kavramların ele alınması ve tarihi süreçlerin dikkatli bir şekilde tetkik edilmesi gerekmektedir.
2) Düzensiz Göç Nedir? Yasadışı Göç ile Düzensiz Göç Kavramları Birbirinin Yerine Kullanılabilir mi?
Düzensiz göç kavramının tam olarak anlaşılabilmesi için öncelikle söz konusu kavramın oldukça muğlak olduğunun belirtilmesi gerekmektedir. Uluslararası Göç Örgütü (IOM), yasadışı (düzensiz) göçün net veya evrensel olarak kabul görmüş bir tanımı olmadığını belirtmiştir.[1] Aslında düzensiz göç kavramının muğlaklığı, söz konusu kavramı kullanan kişilerin amaçlarıyla da doğru orantılı bir şekilde değişmektedir.
Taner Akpınar’ın yayınlanmamış doktora tezinde, düzensiz göçmen olarak kabul edilen bireylerin 3 kategori altında değerlendirildiği ifade edilmiştir. Söz konusu sınıflandırmaya göre düzensiz göçmenler aşağıdaki koşullara uyan bireylerdir[2]:
- Sınır kontrollerinden kaçarak ya da sahte belge kullanarak bir ülkeye yasadışı yollardan girenler.
- Yasal yollardan giriş yapıp sonradan yasadışı bir konuma gelenler. Turist olarak giriş yapıp, süresi içinde geri dönmeyenler ya da mülteci olarak giriş yapıp başvuruları reddedilmesine rağmen geri dönmeyenler bu duruma örnektir.
- Yasal yollardan giriş yapıp, yasal olarak kalmalarına rağmen kaçak olarak çalışanlar.
Yasadışı göç ve düzensiz göç kavramlarının birbirinin yerine kullanılabileceğine dair bazı görüşler bulunmaktadır. Akpınar, doktora tezinde bu konuyu oldukça detaylı bir şekilde ele almıştır. Akpınar’a göre kaçak göçmenlik, bu konumdaki göçmenlerin kendi eylemleri (yasadışı olarak sınırları geçmek, yasadışı olarak çalışmak vb.) sonucu düştükleri bir durum olarak tanımlanmaktadır.[3] Üstelik Akpınar’a göre yasadışı göç ve düzensiz göç gibi bir ayrıma gidilmesi, göçmenlere açısından arzu edilir bir durum değildir. Akpınar’ın itiraz ettiği noktanın daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle Akpınar’ın tezinde “düzensiz göçmen” sayılan bireylere dair yer verilen sınıflandırmaya dönmek gerekir. Bu sınıflandırmada özellikle göçmenlerin yasadışı konumu ya da emek piyasasına yasal olmayan yollarla katılma süreçleri vurgulanmıştır. Kaçak göçmenler, bu konumları nedeniyle hiçbir yasal korumadan yararlanamamakta ve her türlü sömürüye açık bir durumda bulunmaktadır.[4]
Akpınar’ın yukarıda yer alan tespitleri, birçok ülkedeki ve elbette Türkiye’deki güncel durumun anlaşılması bakımından önemlidir. Üstelik farklı sınıflandırmaların tek bir kavramın, düzensiz göç veya göçmen, çatısı altında birleştirilmesi, farklı göçmen topluluklarının karşı karşıya kaldığı zorlukların çözülmesini güçleştirmektedir. Kaçak göçmen, mülteci ve sığınmacı gibi kavramların net bir şekilde ortaya koymasının neden önemli olduğu, PİTGEM’in önceki yazılarında da ortaya konulmuştur.[5][6] Ancak Akpınar’ın çekincelerine belli bir ölçüde katılmakla birlikte, düzensiz göç ile yasadışı göç arasında bazı nüans farklılarını da vurgulamak gerekmektedir. Düzensiz göç ile transit göç arasında da önemli bir bağ bulunmaktadır. Aslında Türkiye gibi geçiş ülkeleri, göç güzergahı üzerindeki ilk duraktır ve hedef ülke için kullanılan bir araçtır. Bazı göçmenler ise hedef ülkeye varmak isterken karar değiştirebilir ve transit ülkede kalmayı seçebilirler. Türkiye’deki düzensiz göçmenlerin bir kısmı bu şekilde hareket etmektedir.
1999 Nisan ayında Bangkok’ta gerçekleştirilen Uluslararası Göç Sempozyumu’nda, içinde suç fikrini barındırdığı ve kötü çağrışımlara sebebiyet verdiği gerekçesiyle, “düzensiz göç / göçmen” (irregular migration) kavramının; “yasadışı göç / göçmen” ya da kaçak göç / göçmen” kavramlarının yerine kullanılmasının önerildiği ve kavramın kabul gördüğü görülmektedir.[7] Aynı şekilde IOM tarafından hazırlanan Göç Terimleri Sözlüğü’nde ise yasadışı göç teriminin yaptığı olumsuz çağrışımlar ön plana çıkmaktadır. ‘Yasadışı göç’ terimini göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretiyle kısıtlamak gibi bir eğilim söz konusudur.[8] Bu nedenle ‘yasadışı göç’ ya da ‘yasadışı göçmen’ kavramları genellikle literatürde aforoz edilen kavramlar olarak belirmektedir. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun (YUKK) 3’üncü maddesinde yer alan tanımlamaya göre düzensiz göç; “yabancıların yasadışı yollarla bir ülkeye girişini, ülkede kalışını, ülkeden çıkışını veya yasal yollarla girip yasal süresi içerisinde çıkmamasını ve ülkede izinsiz çalışmasını” ifade etmektedir.[9]Sınırlardan yasadışı geçiş için “yasadışı göç” kavramı sıklıkla kullanılırken, bu durumun çoğunlukla çaresizlikten meydana geldiğini dikkate alan bazı bilim insanları “düzensiz göç” kavramını tercih etmektedirler.[10] Hukuki boyutta da düzensiz göç, farklı yasadışı olguları içermesi, sığınmacıların belge veya kayıtlarının tam olmaması ya da devletlerin bu konuya farklı yaklaşımlar sergilemesi gibi nedenlerle, coğrafyalara veya küresel dinamiklere göre değişkenlik gösteren bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.[11]
Düzensiz/Belgesiz/Kayıt dışı/Yasadışı Göçmen, transit veya nihai hedef olan bir ülkeye yasadışı yollardan giriş yapan, çıkan veya vizesi bittikten sonra yasadışı yollardan kalan kimsedir.[12] Uluslararası Göç Sözlüğü’ne göre ise düzensiz göçmen, yasadışı giriş, giriş koşullarının ihlali veya vizenin geçerlilik tarihinin sona ermesi yüzünden transit veya ev sahibi ülkede hukuki statüden yoksun kişi anlamına gelmektedir.[13] Düzensiz göçmen kavramı üzerine yapılan bir başka tanımlama ise Kızılay tarafından hazırlanan bir raporda yer almaktadır. Kızılay’ın raporuna göre düzensiz göçmen maddi imkânsızlık ya da suç kaydı olması sebebiyle vatandaşı olduğu ülkeden diğer bir ülkeye yasa dışı yollardan ulaşmaya çalışan, göç ettiği ülkede kalmak için yasal bir hakkı bulunmayan ve o ülkenin yasalarını ihlâl ederek giriş yapan kişilere düzensiz (yasadışı) göçmen denir.[14] Bu tanımlamada yer alan “suç kaydı” ibaresi ise anlaşılamamıştır. Suç kaydı bulunan insanların düzensiz göçmen olarak kabul edilip edilemeyeceği bir tartışma mevzudur. Çünkü bu noktada ülkelerin birbirleriyle imzalamış bulunduğu suçluların iadesi anlaşmaları devreye girmektedir. Cezai bir anlam taşıması ve göçmenlerin insanlığını göz ardı etmesi bakımından ‘yasadışı’ ifadesinden ziyade ‘düzensiz’ ifadesi tercih edilmektedir.[15]
Göç literatüründe “transit göç” de dâhil hâlihazırdaki pek çok kavram ve sınıflandırma, ulus devletler ve kapitalist ekonomi odaklarında belirlenen çıkarlar ve iktidar mücadelesi içinde yer alan güçlü aktörler tarafından geliştirilerek dolaşıma sokulmakta ve bu nedenle de temel olarak göç alan ülkelerin perspektiflerini yansıtmakta, gelen göçmenler üzerine odaklanmaktadır. [16]İnsan hareketliliğinin tüm biçim ve türlerinin, hangi kavramlarla ve sınıflandırmalarla ele alındığı ve nasıl açıklandığı tarihsel olarak değişen politik bir olgu olarak ortaya çıkar.[17] Türkiye, her ne kadar Avrupa Birliği’nin (AB’nin) bakış açısıyla “transit ülke” olmaktan kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmeye çalışıyor olsa da Türkiye’nin kendi bakış açısından transit/geçiş ülkesi olmak nasıl bir deneyimdir? Türkiye, Avrupa’ya ulaşmak isteyen düzensiz göçmenler için, bir transit ülke veya geçiş ülkesi haline gelmiştir. Bu göçmenler çoğunlukla göçmen kaçakçılarının yardımıyla Türkiye’ye yasadışı yollarla girmekte ve benzer yollarla ayrılmakta ya da ayrılmayı denemektedirler.[18] Sadece 2015 içerisinde bir milyondan fazla düzensiz göçmenin herhangi bir AB ülkesine yasa dışı yollarla giriş yaptığı AB resmi makamları tarafından sürekli ifade edilmiştir.[19] Türkiye’nin transit ülke konumunda olduğunu belirten çoğu Avrupalı lider, Türkiye’nin üzerindeki bu yükü almak yerine kendi ülkelerinde düzensiz göçün artmasını önlemek için Türkiye gibi transit ülkelere yapılan mali yardımları arttırmayı amaçlamaktadır.[20] Düzensiz göçün önlenmesi ise aynı zamanda Türkiye’nin “transit ülke” niteliğinin zayıflaması anlamına gelebilir. Bu durum, özellikle ilerleyen senelerde Türkiye üzerindeki göç baskısının hafiflemesine vesile olabilir.
Tablo-1: Düzensiz Göçmen Hareketlerinde Ülkelerin Sınıflandırılması
Kaynak: Sündüs Öksüz, Nedenleri ve Sonuçları Bakımından Türkiye’de Düzensiz Göç: 2000 – 2015 Yılları Arasında Bir Değerlendirme, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, 2019, s. 46.
3) Genel İtibariyle Türkiye’de Düzensiz Göç
Türk makamları tarafından yakalanan göçmenler arasında başlıca üç grup insan bulunmaktadır; bunlar, başta Avrupa olmak üzere batıdaki bir ülkeye göç etmek amacıyla Türkiye’yi transit bir ülke olarak kullanmak niyetinde olan düzensiz göçmenler, geçerli belgeleri olmadan Türkiye’de yaşamak ve çalışmak için Türkiye’ye gelen düzensiz göçmenler ve son olarak ülkeden ayrılması beklenen ancak ülkeden ayrılmayıp mültecilik talepleri reddedilmiş sığınmacılardır.[21] Yani söz konusu kişilerin yasadışı bir şekilde Türkiye’ye gelmesi veya yasadışı yollarla Türkiye’de kalması esas meseledir. Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler SASMUS Göçmen Kaçakçılığı Ek Protokolü’nün 3’üncü maddesinin (b) fıkrasında “Yasadışı giriş”, giriş yapılan devletin yasal giriş için gerekli şartlarına uymaksızın, sınırı geçmek anlamına gelir.” ibaresi yer almaktadır. [22] Türkiye’de ülkeye giriş yasal çerçevesi 5682 sayılı Pasaport Kanunu ile belirlenmiştir. Pasaport Kanunu’nun bazı maddelerinde yer alan yükümlülükleri yerine getirmeden Türkiye’ye girenlerin eylemleri “yasadışı” olarak tanımlanmaktadır.
Türkiye’de düzensiz göçün bir diğer biçimi ise yasadışı yollarla Türkiye’de çalışmak biçiminde gerçekleşmektedir. Yabancılar Türkiye’de çalışabilmek için birtakım yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır. Yabancıların Türkiye’de yasal olarak çalışabilmesi ise, 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkındaki Kanun (YÇİHK) çerçevesinde, Türkiye’nin taraf olduğu ikili ya da çok taraflı sözleşmelerde aksi öngörülmedikçe, izin almak yoluyla gerçekleşebilmektedir.[23] Bir yabancının çalışma izni alabilmesi için ise öncelikle 5683 sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunu’nun 3’üncü maddesinde “İş tutmak maksadıyla Türkiye’ye gelen yabancılar geldikleri tarihten itibaren bir ay zarfında ve her halde çalışmaya başlamazdan evvel ikamet tezkeresi almış bulunmalıdırlar.” hükmü bulunmaktadır.[24] Kısacası teorik anlamda bir yabancının ikamet izni almadan Türkiye’de çalışması mümkün değildir. Ancak iş uygulamaya geldiğinde çok sayıda yabancının ikamet izni bulunmadan çalıştığı ve Türk işverenlerin ise kendi yasal yükümlülüklerini (sigorta, SGK primi vs.) yerine getirmeden çalıştırdıkları yabancı emek gücünden memnun oldukları söylenebilir.
Peki bu insanlar Türkiye’ye neden gelmektedir? Ahmet İçduygu, Türkiye’ye göçün sebepleri ve tarihçesi ile ilgilenen önde gelen akademisyenler arasında sayılmaktadır. İçduygu’ya göre Türkiye’ye gelen göçmenler üç kategori altında toplanabilir: Birincisi, Batı Avrupa’daki, kısıtlayıcı göç ve mülteci politikaları ve uygulamalarına yol açan göç krizidir. 1980’ler ve 1990’larda binlerce göçmen Avrupa’ya gitmek üzere ülkelerini terk etmiş ve kendilerini Türkiye gibi transit ülkelerde bulmuşlardır.[25] İkinci düzensiz göçmen grubunda ise Moldova, Ukrayna, Rusya ve Romanya gibi ülkelerden yasal yollarla (Turistik vize) Türkiye’ye gelen kadınlar ve erkekler genellikle kayıt dışı ekonomide istihdam edilmişlerdir.[26] Üçüncü göçmen grubu ise İran-İslam coğrafyasında ya da Türkiye’ye yakın sayılabilecek ülkelerde görülen darbeler, yabancı askeri müdahaleler, iç savaşlar ve diğer siyasi ya da askeri krizler yüzünden Türkiye’ye yönelen/sığınan insanların oluşturduğu topluluktur.[27] Türkiye’ye giriş yapan düzensiz göçmenlerin büyük çoğunluğu artık birinci ve üçüncü gruba ait bireylerdir. İkinci grubun Türkiye’deki düzensiz göçmenler içindeki oranı bir hayli düşmüştür denebilir.
Türkiye’yi transit ülke olarak kullanan düzensiz göçmenlerin önemli bir kısmı, daha sonra başka bir ülkeye geçebilmek amacıyla, uluslararası koruma veya iltica başvurusunda bulunmaktadır. Türkiye’de Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK-UNHCR) ilgi alanına giren yaklaşık 368.230 şartlı mülteci/sığınmacı (Afganistan, Irak, İran, Somali vb.) vardır.[28] Türkiye’deki sığınmacıların ve/veya düzensiz göçmenlerin sayısı, varmak istedikleri hedef ülke, göçe dair genel eğilimleri vs. hakkında genelleme yapabilmek son derece güçtür. Göç İdaresi Başkanlığı (GİB), İçişleri Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hazine ve Maliye Bakanlığı vb. çeşitli kamu kurumlarının düzensiz göçmenlere dair tuttukları kayıtlar bir kıyaslama da yapılamamaktadır. Mesela TÜİK 2019 verilerine göre Türkiye’ye 677.042 kişinin göç ettiği gözlemlenirken[29] GİB’in verilerinde ise genel itibariyle düzensiz göçmenlere yer verildiği görülmektedir. Bu nedenle TÜİK ile GİB’in kayıtları karşılaştırıldığında mesela Türkiye’ye 2019 yılında gelen düzensiz /düzenli göçmenlerin sayısına dair net bir fikir edinmek imkansızdır.
i) Suriye İç Savaşı’na Kadar Düzensiz Göç
Türkiye, Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte genelde akraba ve soy ilişkisine dayanan göç akınlarına maruz kalmışken, 1960’lardan sonra işçi göçleriyle birlikte göç veren bir ülke haline gelmiş, 1980’lerden itibaren çevresinde yaşanan çeşitli krizlerden şiddetli biçimde etkilenerek geçiş ülkesi olmuştur.[30] 1980 yıllarına kadar Türkiye’ye gerçekleşen göçler ulus devlet inşası kapsamında özellikle Türkiye’ye komşu bölgelerden gelen Müslüman ve Türk soyluların göçü şeklinde gerçekleşmiştir. [31] Türkiye’ye yönelen özellikle Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavya doğumlu Türkler, daha çok mülteci statüsüyle göç etmişlerdir. Bu nedenle mülteci olarak Türkiye’ye göç eden bireylerin hukuki statüsü bu yazı kapsamında değerlendirilmeyecektir.[32]Türkiye’nin bir geçiş ülkesi olarak göç coğrafyasındaki yerini pekiştiren iki olaydan bahsetmek gerekmektedir: Afganistan’ın Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) tarafından işgal edilmesi (1979) ve İran İslam Devrimi (1978). Ayrıca Irak’taki Saddam Hüseyin rejiminin Orta Doğu’da yol açtığı hukuki kargaşa ve savaşlar (1980lerin sonu ve 1990ların başı) ve son olarak Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği’ndeki komünist rejimin çöküşü (1980lerin sonu ve 1990ların başı) dâhil olmak üzere, Türkiye’ye komşu ülkelerdeki bir dizi olayın, bu ülkelerden daha istikrarlı ülkelere geniş çaplı göçe yol açmasıydı.[33] Türkiye bu göçlerin neticesinde sadece transit ülke olmakla kalmamış aynı zamanda hedef ülke haline de gelmiştir.
1970’lerden sonra yaşanan düzensiz göçü ise İçduygu dört ayrı dönem halinde açıklamıştır[34]:
- 1979-1987 yılları ortaya çıkış dönemi: Bu dönemde; 1979 yılında İran devrimi ve Afganistan’ın SSCB tarafından işgali sonrası özellikle, 1985-1986 yıllarında 1.000.000 civarında transit göç yaşanmıştır. Bu dönemde Türkiye’ye yönelen/sığınan insanların önemli bir kısmı yukarıda da belirtildiği gibi Avrupa’ya yönelmiştir. Bir kısmı ise Türkiye’de kalmaya karar vermiştir. Son bir buçuk yıldır ülke gündemini belirleyen bazı göç hareketleri, mesela Afgan göçü veya İran’dan Türkiye’ye yönelen göç, bu dönemde de etkisini göstermekteydi. Bu nedenle, Afganistan’dan ya da İran’dan insanların Türkiye’ye kitleler halinde gelmesi aslında yeni bir olgu değildir.
- 1988-1993 yılları olgunlaşma dönemi: Bu dönemde; Irak ve Bulgaristan’dan gerçekleşen mülteci ve sığınmacı göçü, Ortadoğu, Asya ve Afrika ülkelerinden gelen transit göçler ile Sovyet Cumhuriyetleri’nden gelen döngüsel göçler yaşanmıştır.
- 1994-2000/2001 yılları doygunluk dönemi: Bu dönemde; 1994 yılında sığınma yönetmeliği ortaya çıkmış, transit göçler artmıştır.
- 2001 yılından günümüze kadar devam eden kuramsallaşma dönemi: Bu dönemde; Türkiye göç ve iltica sistemini AB müktesebatına uyumlaştırmak için çaba göstermiştir. Göçmen kaçakçılığı suçunu bu dönemde yasallaştırmıştır.
İçduygu tarafından bahsedilen son dönem yani kurumsallaşma dönemi, kendi başına tamamen ayrı bir çalışma konusu olabileceği için bu bölüm kapsamında değerlendirilmemiştir.
İçduygu tarafından da belirtildiği gibi Türkiye’ye özellikle Romanya, Bulgaristan, Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Moldova gibi ülkelerden, 2000’li yıların başına kadar, çok yoğun bir düzensiz göçmen girişi yaşanmıştır. Bu ülkelerden Türkiye’ye çalışmak amacıyla gelen çoğu kişi yasal yollarla Türkiye’ye giriş yapmış olmasına rağmen, daha sonra vizelerinin süresi bitmiş ve ikamet izni almadan çalışmaya başlamışlardır. 1989 yılında Berlin Duvarı’nın ve ardından 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin yıkılması sonrasında geçici işçilik amacıyla Türkiye’ye yüzbinlerce kişi hücum etmiştir. Sayılara bir göz atmak gerekirse, Türkiye’ye Bulgaristan’dan 1989 yılında gelen turist sayısı 33 bin iken, bu sayı 1992 yılında 819 bine yükselmiştir.[35] Ayrıca Romanya’dan gelen turist sayısı 1989 yılında 12 binken, 1992 yılında 567 bin olmuştur.[36] Rusya Federasyonu’nun ve Ukrayna’nın zaman içerisinde iktisadi koşullarında gözlemlenen iyileşmeyle birlikte Bulgaristan ve Romanya’nın AB’ye üye olması, bu ülkelerden Türkiye’ye gelen düzensiz göçmenlerin/kaçak işçilerin sayısını bir hayli azaltmıştır.
1990’lar boyunca Türkiye’ye çalışmak için gelenler sadece eskiden sosyalizmle yönetilen ülkelerin vatandaşları da değildi. Portekiz, Polonya, Filipinler ve Güney Kore gibi ülkelerden Türkiye’ye gelen birçok düzensiz göçmen, Türkiye’de iş bulmak ve kendi ülkelerine nazaran daha yüksek aylık ücretler karşılığında çalışabilmek ümidine kapılmışlardı. Üstelik düzensiz göçmenlerin haksız olduğu söylenemez. Özellikle 1990’lı yılların başında, Türkiye’de kazanılabilecek aylık ücret birçok Asya ve Avrupa ülkesindekilere nazaran daha yüksekti. Belçika’da yayınlanan “The European “isimli gazetede yapılan bir haber düzensiz göçmenlerin neden Türkiye’ye geldiğini kaleme almıştır:
“Para kazanmak amacıyla akın akın Türkiye’ye gelen binlerce Doğu Avrupalı, çağdaş köle pazarlarında açık artırmayla satılıyor. Avrupa’nın yeni köle işçileri genç Rus, Rumen ve Polonyalılar, yasadışı yollardan İstanbul’un inşaatlarında amelelik yapıyor. Türkiye’ye kamyonlarla sokuluyor, pasaportları ellerinden alınıyor ve organizatörlere belli bir komisyon ödendikten sonra yerel amelelere oranla 3 katı düşük ücretlerle çalıştırılıyorlar. Bugüne dek İstanbul’a yaklaşık 5 bin Doğu Avrupalı gelmiş bulunuyor ve önümüzdeki aylarda iki katına çıkması bekleniyor. Köle işçiler, gazete ilanları ve Türk işverenler adına çalışan acenteler aracılığıyla işe alınıyor….”[37]
Gazete haberinden de anlaşılacağı üzere, Türkiye’de özellikle düzensiz göçmen çalıştırmak isteyen işverenler, aslında düzensiz göçün organize bir biçimde teşvik edilmesinden sorumludur. Nitekim işverenlerde yaygın şekilde görülen bu eğilim, Suriye İç Savaşı’ndan sonra da devam etmiştir.
Doğu Avrupa ve Afrika’nın çeşitli ülkelerinin yanı sıra Filipinler, Gürcistan, Ermenistan, Portekiz gibi ülkelerden 1990’lı yıllarda Türkiye’ye gelen bu düzensiz göçmenler, döngüsel göçün içerisinde değerlendirilmelidir. Döngüsel göç, göçmen işgücünün yalnızca belirli bir süre geçici olarak bir ülkede yaşaması ve çalışması; daha sonra elde ettiği tüm ekonomik, sosyal ve mesleki kazanımları menşe ülkesine dönerek aktarması olarak tanımlanmaktadır.[38] Döngüsel göçün kalkınmayı hızlandırdığı yönünde bazı görüşler bulunmaktadır. Mesela Uluslararası Göç Sözlüğü’ne göre döngüsel göç, gönüllü olarak gerçekleştiğinde ve hem menşe ülke hem de hedef ülkenin işgücü ihtiyaçları ile ilişkilendirildiğinde ilgili herkes için yararlı olabilmektedir.[39] İçduygu ve Aksel döngüsel göçü nedenlerine göre ikiye ayırmıştır: Bunlar döngüsel ticaret, bavul ticareti, ticaret turizmi ve alışveriş turizmini içeren döngüsel göç ile göçmenlerin hizmetçi, seks işçisi, inşaat işçisi, tarım işçisi ya da sağlığa zararlı koşullar altında düşük ücretli çalışan işçiler olarak kayıt dışı bir şekilde istihdam edildikleri döngüsel göçtür.[40] Son yıllarda çok sayıda ülke, göç ile birlikte kalkınmanın ancak döngüsel göç ile çözülebileceği ve böylece tüm tarafların kazançlı çıkacağı düşüncesine sahip olmaya başlamıştır.[41]
Peki Türkiye için döngüsel/düzensiz göçmenlerin kalkınma üzerinde bir katkı yaptığı söylenebilir mi? Döngüsel ya da dairesel düzensiz göçmenler; Türkiye’ye genellikle yasal olarak giriş çıkış yaparak yasadışı şekilde çalışanlar ve ekonomik gelir elde etmek amacıyla, gerek enformel istihdam alanlarında çalışarak gerekse bavul ticareti, ev içi işler (bakıcılık, hizmetçilik), mevsimlik işçi gibi düşük gelirli işlerde çalışan işçilerdir.[42]Bu nedenle özellikle Suriye İç Savaşı’ndan hemen önce Türkiye’ye döngüsel göçlerle gelen düzensiz göçmenlerin kalkınmaya ne oranda katkı sağladığını ölçebilmek neredeyse imkansızdır. Çoğu herhangi bir şekilde kayıt altına alınmadığı için bir çıkarımda bulunmak uygun değildir. Ancak yine de Türk işverenlerin bu durumdan memnundur. Mesela Cemtaş Konfeksiyon Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti.’nin sahibi Abdullah Taşçı, Filipinli işçileri şöyle anlatmıştır[43]:
“Bizim Türk işçilerimiz çok tembel. Ben Filipinli işçilerden çok memnundum ve bu işi Filipinlilerle götürmeye kalktım. İş ahlakı bakımından çok daha üstün olan bu insanlar, verdiğiniz işi yaparken çok dikkatli. Aralarında birkaç tanesi tekstil mühendisi olan beş Filipinli işçim için lojman bile tutmuştum. Yetkili yerlere başvurmama rağmen onlar için gerekli izni alamadım. Bu insanlar, önce vize almak umuduyla Bulgaristan’a gitti. Vize alamayınca da ülkelerine geri döndüler. Şimdi birisini geri getirttim. (..). Filipinli işçiler, ‘Türk işçiler bu kadar yüksek maaş alıyor, bu kadar güzel yemekler yiyorlar; buna rağmen neden çalışmıyorlar?’ diye soruyorlar bize.”
İran- İslam coğrafyasından Türkiye’ye gelen düzensiz göçmenlerin ise bakış açısı daha farklı gibi görünmektedir. 1995 yılında IOM tarafından yayınlanan Türkiye Transit Göç Raporu’nda düzensiz transit göçmenlerin daha çok İran ve Irak’tan ekonomik nedenlerle göç ettiklerini ve Türkiye’ye kaçakçıların yardımıyla geldiklerini ortaya koymaktadır. [44] Söz konusu araştırma, Türkiye’de bulunan düzensiz göçmenlere sorulan sorular ve yapılan anketlerle daha da ilginç bir hal almıştır. Ankete katılan ve İran-İslam coğrafyasından Türkiye’ye gelen düzensiz göçmenlerin asıl amacı, 1995 itibariyle, Avrupa, ABD, Kanada veya Avustralya istikametine doğru göç edebilmek olup sadece %8’i Türkiye’ye kalıcı bir şekilde yerleşmeyi düşünmüştür.[45] 2000 yılı öncesinde Türkiye, düzensiz göçmenler tarafından genellikle “göç geçiş ülkesi” olarak görülmüş ve sınırları yasa dışı olarak geçmeye çalışan göçmen sayıları da azımsanmayacak bir miktara ulaşmıştır.[46] 2000’li yıllara doğru Türkiye’ye yönelen göçün artmasının birçok nedeni bulunmaktadır. Yukarıdaki açıklamalarda da değinilen askeri ve siyasi krizlerin yanı sıra küreselleşme, bu göç dalgasının önemli bir sebebidir. Türkiye’nin Avrupa göç rejimiyle bağlantısının niteliğini de değiştirecek şekilde, Türkiye’nin uluslararası göç sistemlerindeki konumunu değiştiren küreselleşme sürecinin yoğunlaşmasıdır.[47] Ayrıca zengin ülkeler ile yoksul ülkeler arasındaki gelir uçurumunun giderek artması, düzensiz göçmenlerin sayısını arttıran başka bir unsur olarak değerlendirilebilir.
ii) Suriye İç Savaşı’ndan Sonra Düzensiz Göç
Suriye İç Savaşı’ndan sonra Türkiye’deki düzensiz göç, İçduygu’nun ortaya koyduğu göçmen kategorilerindeki, birinci ve üçüncü kategorilere uygun bir şekilde ilerlemeye başlamıştır. Yani Doğu Avrupa’dan Türkiye’ye çalışmak için gelmek isteyenlerin oluşturduğu ikinci gruptan 2011’den sonra bahsetmek mümkün değildir. Suriye İç Savaşı’ndan sonra Türkiye tarafından geçici korumaya alınan ve buna uygun bir şekilde hukuki statüleri belirlenen Suriyeliler, çok daha geniş bir çalışmanın konusu olabilir. Yakalanan düzensiz göçmenlerin sayıca fazlasını Suriyeli göçmenlerin oluşturması, aslında Türkiye’de geçici koruma altında olmanın yanında, yine de refah düzeyi ve insan hakları standartları yüksek Avrupa ülkelerine göç etmeyi düşünmelerinden kaynaklanmaktadır.[48] Ancak bu bölümde, genel itibariyle Türkiye’ye tüm ülkelerden gelen düzensiz göçmenlerden bahsedilecektir. Üstelik son yıllarda GİB’in verilerinden yola çıkılarak söylenebilir ki Türkiye’deki Afganistan uyruklu düzensiz göçmenlerin sayısı Suriye’den gelenleri geçmiştir.
Türkiye’de özellikle Afganistan uyruklu düzensiz göçmenlere yönelik birçok iddia bulunmaktadır. Bu iddialara teker teker cevap vermek son derece güç olsa da İran’daki Afgan göçmenlere değinmek yerinde olacaktır. İran İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 2016 yılı itibariyle, ülkede 1.583.979 kayıtlı Afgan göçmen bulunmakta olup bunun yanı sıra İran’da 800.000-1.000.000 arası yasa dışı Afgan göçmenin de yaşadığı tahmin edilmektedir.[49] Yani İran üzerinde de çok önemli bir kayıtlı ve kayıtdışı/düzensiz göçmen baskısı bulunmaktadır. İran’a Afgan göçleri, İran İslam Devrimi’nin başlangıcına denk geldiği için söz konusu göçler dönemin atmosferine uygun olarak “Ensar-Muhacir” söylemleri öne çıkarılarak değerlendirilmiştir.[50] Söylem Türkiye için oldukça tanıdıktır. Çünkü Türkiye’de, tıpkı İran gibi, aynı hataya düşerek Suriye İç Savaşı’ndan hemen sonra kontrolsüz bir biçimde açık kapı politikası uygulamış ve savaştan kaçanları “muhacir” olarak nitelendirmiştir. Nitekim şu an İran’da yaşayan kayıtlı Afganların önemli bir kısmı, Afganistan’ın SSCB tarafından işgalinden beri yani neredeyse 43 yıldır İran’dadır. Türkiye’deki bazı siyasetçilerin belirttiği gibi gönüllü geri dönüş veya savaşın hemen bitiminde Suriyelilerin ülkelerine gönderilmesi, İran’daki Afganistan asıllıların durumu düşünüldüğünde, gerçekçi görünmemektedir. İran’ın yeniden imarı ve inşasında insan gücü olarak da kullanılan Afganlar, zamanla artık birer “muhacir” olarak değil, ülkenin ekonomisi için ciddi bir yük ve sorun olarak görülmeye başlanmıştır.[51] Türkiye’de de son zamanlarda Suriyelilere yönelik benzer tepkiler yükselmektedir.
Belirtmek gerekir ki İran ve Pakistan’daki Afgan sayısının Türkiye’deki Suriyeli sayısından fazla olduğu tahmin edilse de bu kişilere resmi statü tanınmadığı için istatistiklere yansımamaktadır.[52] Bu sebeple birçok istatistikte Türkiye’deki düzensiz Afgan göçmenlerin sayısı hem Pakistan’dan hem de İran’dan daha yüksek görünmektedir. Türkiye, son yıllarda çok farklı milletlerden düzensiz göçmenlere ev sahipliği yapmaya başlamıştır. Mesela 2018 yılında İsrail ve Filistin Devleti arasında sorunların artarak devam etmesiyle birlikte, 2017 yılında yakalanan 832 Filistin uyruklu düzensiz göçmen sayısı, 2018 yılında 10.545’e ulaşmıştır.[53] GİB’in verilerine (Tablo-4) dayanarak denilebilir ki Irak, Afganistan, Pakistan, Suriye, Moldova, Filistin, Myanmar, Gürcistan ve İran düzensiz göçmenlerin en çok geldiği ülkelerdir. GİB’in verilerine bakılarak Türkiye’yi transit ülke olarak kullanmak isteyen Afganistan uyruklu düzensiz göçmenlerin 2017 yılından itibaren yükselişe geçtiği görülmektedir. Taliban ile Afganistan’daki önceki rejim arasında yaşanan çatışmalar, 2017 yılında şiddetlenmeye başlamıştır. Her ne kadar Türk kamuoyunda Afganistan’dan Türkiye’ye yönelen düzensiz göç 2021 itibariyle dikkatleri çekmiş olsa da bu süreç 6-7 yıldır devam etmektedir.
Tablo-2: Yıllara göre deniz yoluyla Yunanistan’a geçen düzensiz göçmen sayısı.
Kaynak: United Nations High Commissioner for Regufes, 2021, https://data.unhcr.org/en/situations/mediterranean/location/5179 (Erişim Tarihi: 25/10/2022).
2019 ile 2020 yılları karşılaştırıldığı vakit, Türkiye’yi transit ülke olarak kullanarak AB’ye gitmek isteyen düzensiz göçmenlerin sayısının özellikle Mart 2020’den itibaren ciddi bir düşüş gösterdiği anlaşılmaktadır. AB-Türkiye sınırında alınan tedbirlerin arttırılmasının bu düşüşteki payı bilinmemektedir.2019 yılında 60.802 sayısını bulan düzensiz göçmen sayısı, 2020 yılında meydana gelen Covid-19 salgını nedeniyle %66 oranında azalmıştır. [54] Avaner ve Ocaklı’nın bir makalesinden alınan yukarıdaki tablo, söz konusu düşüşü net bir şekilde göstermektedir. Pandeminin etkisini kaybetmesiyle birlikte Türkiye’ye yönelen düzensiz göçmen sayısı artmaya başlamıştır. GİB’in verilerinden de benzer bir sonuç çıkarılabilmektedir. 2019-2020 itibariyle düzensiz göçmen sayısının düşmesinin bir başka nedeni ise Suriye’de Esad rejimi ve muhalif gruplar arasında belli bir dengenin sağlanmasından da kaynaklanmaktadır. Suriye’deki çatışmaların zamanla şiddetinin azalması düzensiz göçmen sayısına da yansımıştır. Suriye’den Türkiye’ye sığınanların çok önemli bir kısmı geçici koruma statüsünde olduğu için zaten düzensiz göçmen olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Tablo-3: Yıllara Göre Yakalanan Düzensiz Göçmen Sayısı.
Kaynak: https://www.goc.gov.tr/duzensiz-goc-istatistikler (Erişim Tarihi: 27/10/2022).
Türkiye, İran’daki rejimden kaçmak isteyenlerin de ilk durak noktasıdır. Söz konusu kişiler ister Avrupa’ya geçerken Türkiye’yi transit ülke olarak kullanmak istesin isterse Türkiye’de kalmayı tercih etsin netice itibariyle ilk uğramak zorunda oldukları ülke Türkiye’dir. İran’ın karışması ise Türkiye’ye yönelen İran uyruklu düzensiz göçmenlerin sayısını yakın zamanda etkileyebilir. Bu konuya dair henüz net bir verinin olmadığını belirtmek gerekir. Ancak İran-İslam coğrafyasında patlak veren hemen her krizden Türkiye de özellikle düzensiz göçmen akımları vasıtasıyla etkilenmiştir. Bu nedenle belki de Türkiye’nin şimdiden gerekli tedbirleri almaya başlaması tavsiye edilmektedir.
Belirtilmesi gereken bir başka nokta, Türkiye’den AB’ye gitmek isteyen düzensiz göçmenlerin bir kısmı daha sonra karar değiştirip Türkiye’de kalabilmektedir. Özellikle Yunanistan tarafından yakalanma korkusu ve Yunanistan’daki mülteci kamplarının veya geri gönderme merkezlerinin çok kötü koşullarda olması düzensiz göçmenlerin bu kararını pekiştirmiştir. Düzensiz göçmenlerin bazıları tarafından pervasızlık denebilecek bir rahatlık içerisinde Türkiye’ye gelebilmesi, geri kabul anlaşmalarının ne kadar gerekli olduğunu da göstermiştir. Türkiye halihazırda Suriye, Yunanistan, Kırgızistan, Romanya, Ukrayna, Pakistan, Rusya, Nijerya, Bosna Hersek, Yemen, Moldova, Belarus ve Karadağ ile ikili geri kabul anlaşmalarını imzalamış vaziyettedir. Özellikle Yunanistan, Suriye, Kırgızistan, Ukrayna ve Romanya ile olan anlaşmalar ise uygulanmaktadır. Suriye ile diplomatik ilişkilerin kesilmesi ise söz konusu geri kabul anlaşmasının uygulanmasını imkânsız hale getirmiştir. Zaten Suriye’den Türkiye’ye gelenler “geçici koruma” statüsünde oldukları için geri kabul anlaşmalarında belirtilen özellikleri de taşımamaktadırlar.
Tablo-4: Yıllara göre yakalanan düzensiz göçmenlerin uyruk dağılımı.
Kaynak: https://www.goc.gov.tr/duzensiz-goc-istatistikler (Erişim Tarihi: 27/10/2022).
4) Düzensiz Göçün Etkileri Üzerine Genel Bir Değerlendirme
Askeri olmayan olaylar veya unsurlar da toplumların düzenini ve devletlerin güvenliğini tehdit edebilmektedir. Askeri olmayan tehditler arasında yer alan düzensiz göç aynı zamanda “yumuşak güvenlik” tabiri ile de ifade edilmektedir. Düzensiz göç, farklı yönlerden toplumsal ve bireysel güvenliği etkileyebilir. 11 Eylül saldırılarını gerçekleştiren teröristlerin olaydan sonra düzensiz göçmen ya da henüz kimlik almamış sığınmacılar olduklarının ortaya çıkmasıyla birlikte, düzensiz göç olgusuna bakış ve algı tamamen değişerek, göç kurumları güvenlik kuruluşlarının yapısı içine dâhil edilmiştir.[55] Türkiye’de de son zamanlarda benzer bir algı söz konusudur. Düzensiz göçmenlerin çoğu potansiyel bir tehdit unsuru olarak değerlendirilmektedir. Söz konusu değerlendirme, özellikle bazı popülist siyasetçilerin ve partilerin temel gündem maddesi haline gelmiştir. Mesela Ümit Özdağ, göç sürecinin Türkiye’nin demografik yapısını değiştirdiğini sürekli vurgulamaktadır.[56] Göç sürecinin Türkiye’deki nüfus yapısını değiştirdiğini kabul etmekle birlikte Türk nüfusunun asimile edileceğini ileri sürmek yerine düzensiz göçün kültürel, iktisadi, toplumsal ve siyasi sonuçlarının üzerine odaklanmak daha doğru olabilir.
Türkiye’de düzensiz göç, politik gündemin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Artık gündelik siyasi tartışmaların en revaçta konularından biri olan düzensiz göç, bu çalışmanın yazarına göre, son derece kullanışlı bir manevra alanı sağlamaktadır. Tanju Özcan gibi popülist siyasetçilerin yanı sıra Zafer Partisi gibi Türkiye siyasetinde kendisine bir alan açmak isteyen partiler de düzensiz göçmenlerle ilgili her türlü propaganda, iddia veya iftirayı Türk siyasetindeki gündelik atışmaların bir parçası haline getirmiştir. Öncelikle Türkiye’nin düzensiz göçe yönelik bir siyasa belirleyebilmesi için düzensiz göçmenleri potansiyel suçlu olarak gören düşünceleri bir tarafa atmak gerekmektedir. Düzensiz göçün engellenmesine dair akılcı politikaları saptayabilmek, “düzensiz göçmenlerin tamamını ülkelerine geri göndermek” iddiasından çok daha fazlasını gerektirmektedir.
Türkiye’nin düzensiz göç ile mücadeledeki en büyük noksanlarından birisi, düzensiz göçün daha çok AB eksenli bir süreçmiş gibi değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu eleştiri ile anlatılmak istenen temel durum, Türkiye düzensiz göç ile mücadelede ederken dahi AB’ye erişmek isteyen düzensiz göçmenleri engellemek, Türkiye ile AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması’nın koşullarını yerine getirmek, AB’nin sınırlarını koruyabilmek vb. söz konusu olduğu vakit Türkiye merkezli değil AB eksenli bir politikanın uygulandığı görülmektedir. AB ile Geri Kabul Anlaşması ve Vize Muafiyeti Yol Haritası eş zamanlı olarak 16 Aralık 2013 tarihinde Ankara’da imzalanarak 25 Haziran 2014 tarihinde TBMM tarafından onaylanmıştır. Ancak söz konusu Geri Kabul Anlaşması’nın sadece Türkiye’yi bağlayan bazı sonuçları olduğu açıktır. Geri Kabul Anlaşması’nın Türkiye’yi nasıl etkilediği ise ayrıca ve teferruatlı bir şekilde değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Düzensiz göçmen akışının engellenebilmesi için Türkiye’nin diğer birçok ülkeyle daha geri kabul anlaşması imzalaması gerektiği düşünülmektedir. Mesela Türkiye özellikle Afganistan’dan gelen düzensiz göç hareketlerini durdurabilmek amacıyla İran ve Afganistan ile geri kabul anlaşmaları imzalayabilir. Böylelikle hem Afganistan’dan gelip İran’ı transit geçen Afgan göçmenlerin hem de hâlihazırda İran’da yaşayan ancak Türkiye’ye gelmeye veya Türkiye’yi transit geçerek Avrupa ülkelerine geçmek isteyen Afgan göçmenlerin büyük oranda önü alınmış olacaktır.[57] Ayrıca Türkiye’nin Ermenistan, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Özbekistan, Bulgaristan, Makedonya Cumhuriyeti ve Irak gibi ülkelerle de ikili geri kabul anlaşmaları imzalaması gerektiği düşünülmektedir. Türkiye, AB’nin dışında da geri kabul anlaşmaları aracılığıyla kendine bir set çekmelidir.
GİB, düzensiz göç ile mücadelenin araçları olarak gönüllü geri dönüş, uluslararası işbirliği, geri kabul anlaşmaları ve son zamanlardaki yasal gelişmeleri saymaktadır.[58] Ancak sınır güvenliğinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Düzensiz göçmenlere yönelik Türk kamuoyundaki tepkilerin önemli bir kısmı aslında sınır güvenliğiyle de doğrudan ilgilidir. Sınır güvenliği konusunda Türkiye’nin sergilediği zafiyet, düzensiz göçün temel sebebi olarak görülmektedir. Ancak düzensiz göçün en temel sebeplerini Türkiye’nin dışında aramak gerekir. Özellikle düzensiz göçmenlerin geldiği ülkelerde siyasi, askeri ve iktisadi istikrar sağlanamadığı müddetçe göç artarak devam edecektir. Reuters’ın konuyla ilgili bilgisi olan üç AB yetkilisine dayandırdığı bir haberinde, Afganistan, Pakistan ve İran’a mali yardım yapılması ihtimalinin görüşüldüğü, Türkiye’nin de daha fazla Afgan’a ev sahipliği yapmakta bir rol oynayabileceği öne sürülmüştü.[59] Ancak bu ülkelere maddi yardımda bulunmak ile bu ülkelerdeki istikrarın sağlanması aynı anlama gelmemektedir. Özellikle yoksulluk ve iç çatışmalar sona ermediği müddetçe düzensiz göç artarak devam edecektir.
Düzensiz göçün kaynağını kurutabilmek mümkün değilse Türkiye’nin ne yapması gerekmektedir? Mesela özellikle Türkiye’nin doğu sınırlarına bir güvenlik duvarının inşa edilmesi gerektiğini savunanlar bulunmaktadır. Oysa Türkiye’nin doğu ve güney sınırlarını bir güvenlik duvarıyla çevirme fikri yeni değildir. Kara sınırlarının doğu ve güneyinde yer alan Suriye sınırının 828 kilometrelik kısmı ile İran sınırının 86 kilometrelik (toplam 888 kilometre) kısmına Sınır Güvenlik Duvarı yapımı tamamlanmıştır.[60]Ancak söz konusu güvenlik duvarına rağmen sınırların ne kadar kontrol edilebildiği ya da düzensiz göçlerin ne kadar engellenebildiği hala bir muammadır. Güvenlik tedbirlerinin arttırılmasının yerine alınması gereken asıl tedbir, Türkiye’nin özellikle AB ve BM ile birlikte kriz bölgelerine doğrudan yardım etmesidir. Yardımlar kalkınma için uygun bir altyapının kurulması, temel eğitim hizmetlerine herkesin ulaşılması, daha çok istihdam yaratılması gibi öncelikli hedefler çerçevesinde gerçekleştirilmelidir. Nitekim BM Afganistan Özel Temsilcisi Alekberov Nagehan Alçı’ya verdiği bir röportajda Afganistan’da yeni istihdam olanaklarının yaratılmasının ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır.[61] Elbette bu durum, Türkiye’nin kendi sınırlarındaki güvenlik tedbirlerini bir tarafa bırakması anlamına gelmemektedir. Ancak kabul etmek gerek ki Türkiye’nin bu noktada çok ciddi bir dış politika değişikliğine gitmesi şarttır.
Türkiye’nin özellikle güney, güneydoğu ve doğu sınırlarındaki insan kaçakçılığının ve düzensiz göçün önlenebilmesi veya kontrol altına alınabilmesi için öncelikle Suriye yönetimiyle diyalog kurması gerekmektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın özellikle son zamanlarda yumuşamaya başlayan söylemleri ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamaları[62] beraber değerlendirildiğinde Türkiye’deki yönetici elitlerin söz konusu durumun farkında olduğu söylenebilir. Türkiye’nin özellikle komşu ülkelerle, kendi milli çıkarları çerçevesinde, sağlıklı bir ilişki kurabilmesi bir mecburiyettir. Geçmişte Türkiye özellikle Irak, Suriye ve İsrail temelinde bir değerlendirme yapmak gerekirse, İhvan hareketine beslenen sempatinin bir neticesi olarak birçok çatışmanın ve mücadelenin tarafı haline gelmiştir. Bu durum, Türkiye’yi özellikle Arap coğrafyasında siyasi, iktisadi veya toplumsal nedenlerle ülkesinden ayrılmak isteyen çoğu kişinin bir sonraki hedefi haline getirmiştir. Birçok düzensiz göçmenin Türkiye’de kalmayı tercih etmesinin bir diğer sebebi de Türkiye’nin kendisini geçmişte konumlandırdığı alandı. Türkiye, çatışmalara taraf olmadan, İran-İslam coğrafyasındaki ülkelerle sağlıklı bir ilişki tesis etmelidir.
Türkiye, maalesef düzensiz göç ile mücadele etmeyi bir kolluk meselesi gibi ele almaktadır. Elbette düzensiz göçün kolluk faaliyetlerini ilgilendiren bir yönü bulunmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü, Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü, Jandarma, Türk Silahlı Kuvvetleri, Sahil Güvenlik Komutanlığı vb. birimler bu konuda canla başla mücadele etmektedirler. Ancak Türkiye’nin düzensiz göçe dair alması gereken tedbirler ve uygulaması gereken politikalar belirli bir plan çerçevesinde yürütülememektedir. Bu da çok dağınık ve parçalı bir yapının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Türkiye’nin göçü eğitim, adalet ya da savunma gibi artık devletin üstlenmesi gereken temel bir alan olarak benimsemesi, düzensiz göçe yönelik daha sağlıklı bir politikanın tespit edilmesine zemin hazırlayabilir.
5) Sonuç
Bu yazıda, düzensiz göç, transit göç, düzensiz göçmen gibi bazı kavramlar ele alınarak Türkiye’deki düzensiz göçün işleyişi, tarihsel dönemleri, bu tarihsel dönemlerde görülen farklı eğilimler ve başka ülkelerle olan benzerlikler (İran-Türkiye karşılaştırması gibi) ele alınmıştır. Genel olarak Türkiye’nin hangi önlemleri alabileceğini tespit etmek oldukça mühimdir. Netice itibariyle Türkiye’nin iktisadi, toplumsal ve siyasi yapısına uygun önlemler alınması, Türkiye’nin menfaatlerini kollayacak şekilde yeni politikaların tespit edilmesi ve uluslararası işbirliğinin pekiştirilmesi gereklidir. Türkiye’nin özellikle sınır komşularının yanı sıra Afganistan, Türkmenistan veya Özbekistan gibi göç veren ülkelerle de geri kabul anlaşması imzalaması gerektiği düşünülmektedir. Ayrıca Türkiye’nin düzensiz göç ile mücadele eden kurumları arasında koordinasyonun sağlanması, sağlıklı kayıtların tutulması ve tek merkezden daha etkili politikalar üretmesi günümüz itibariyle bir zaruret haline gelmiştir.
DİPNOTLAR:
[1] Sündüs Öksüz, Nedenleri ve Sonuçları Bakımından Türkiye’de Düzensiz Göç: 2000 – 2015 Yılları Arasında Bir Değerlendirme, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, 2019, s. 41.
[2] Taner Akpınar, Türkiye’ye Yönelik Düzensiz Göçler ve Göçmenlerin İnşaat Sektöründe Enformel İstihdamı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2009, s. 7.
[3] Taner Akpınar, Türkiye’ye Yönelik Düzensiz Göçler ve Göçmenlerin İnşaat Sektöründe Enformel İstihdamı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2009, s. 7.
[4] Taner Akpınar, Türkiye’ye Yönelik Düzensiz Göçler ve Göçmenlerin İnşaat Sektöründe Enformel İstihdamı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2009, s. 7.
[5] Zeynep Korkmaz & Ozan Önel, “Uluslararası Hukukun Kapsamına Giren Bazı Kavramlar: Mülteci mi Muhacir mi?”, 20 Ekim 2022, PİTGEM, https://pitgem.org/2022/10/uluslararasi-hukukun-kapsamina-giren-bazi-kavramlar-multeci-mi-muhacir-mi/ (Erişim Tarihi: 10/11/2022).
[6] Ayşegül Balaban, “Çeşitli Kavramlar Üzerine Bir Deneme: Göç Olgusu ve Türkiye”, 04 Kasım 2022, PİTGEM., https://pitgem.org/2022/11/cesitli-kavramlar-uzerine-bir-deneme-goc-olgusu-ve-turkiye/ (Erişim Tarihi: 10/11/2022).
[7] Sündüs Öksüz, Nedenleri ve Sonuçları Bakımından Türkiye’de Düzensiz Göç: 2000 – 2015 Yılları Arasında Bir Değerlendirme, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, 2019, s. 39.
[8] Richard Perruchoud & Jillyanne Redpath – Cross (ed.), Göç Terimleri Sözlüğü, İkinci Baskı, Uluslararası Göç Hukuku, S. 31, Uluslararası Göç Örgütü, s. 26.
[9] Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.6458.pdf (Erişim Tarihi: 25/10/2022).
[10] Marella Bodur Ün & Anış Paydak, “Küreselleşen Dünyada Düzensiz Göç ve Türkiye: Adana İli Yabancılar Misafirhanesi Çalışması”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 17, Sayı 3, s. 190.
[11] Bülent Atasever, Düzensiz Göç Hareketleri Çerçevesinde Türkiye Rotasındaki Göçmen Kaçakçılığı, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir, 2021, s. 14.
[12] Marella Bodur Ün & Anış Paydak, “Küreselleşen Dünyada Düzensiz Göç ve Türkiye: Adana İli Yabancılar Misafirhanesi Çalışması”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 17, Sayı 3, s. 191.
[13] Richard Perruchoud & Jillyanne Redpath – Cross (ed.), Göç Terimleri Sözlüğü, İkinci Baskı, Uluslararası Göç Hukuku, S. 31, Uluslararası Göç Örgütü, s. 27.
[14] Göç İstatistik Raporu, Kızılay, 2017, https://www.kizilay.org.tr/Upload/Dokuman/Dosya/38492657_2017-yili-goc-istatistik-raporu-ocak-2018.pdf (Erişim Tarihi: 27/10/2022).
[15] Richard Perruchoud & Jillyanne Redpath – Cross (ed.), Göç Terimleri Sözlüğü, İkinci Baskı, Uluslararası Göç Hukuku, S. 31, Uluslararası Göç Örgütü, s. 27.
[16] Yener Şiman& Bora Balun, “Transit Göç ve Türkiye”, Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 21, S. 2, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1154243, s. 64.
[17] Yener Şiman& Bora Balun, “Transit Göç ve Türkiye”, Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 21, S. 2, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1154243, s. 64.
[18] Hakan Bostan & Deniz Kuş Demiray, Türkiye’de Düzensiz Göçle Mücadelede Yeni Bir Yaklaşım: Sınır Güvenlik Duvarı, Türk İdare Dergisi, Yıl: 91, 2019, S. 488, s. 133.
[19] Ahmet Apan, Türkiye’de Ve Avrupa’da Düzensiz Göç Gerçeği: Türk Göç Politikasının Evrimi, Türk İdare Dergisi, 2018, S. 486, s. 15.
[20] Gülseren Üst Polat, “Düzensiz göç sosyo-kültürel ve ekonomik yapıyı değiştiriyor”, Dünya Haber, 28 Ağustos 2021, https://www.dunya.com/ekonomi/duzensiz-goc-sosyo-kulturel-ve-ekonomik-yapiyi-degistiriyor-haberi-632119 (Erişim Tarihi: 27/10/2022).
[21] Ahmet İçduygu & Damla B. Aksel, Türkiye’de Düzensiz Göç, Uluslararası Göç Örgütü Türkiye, Ankara, 2012, s. 21.
[22] https://diabgm.adalet.gov.tr/arsiv/adli_yardimlasma/adli_isbirligi_ceza/cz_istinabe_ek/sozlesmeler/s%C4%B1n%C4%B1ra%C5%9Fan%20%C3%B6rg%C3%BCtl%C3%BC%20su%C3%A7lara%20kar%C5%9F%C4%B1%20bm%20s%C3%B6zle%C5%9Fmesine%20ek-%20g%C3%B6%C3%A7men%20ka%C3%A7ak%C3%A7%C4%B1l%C4%B1%C4%9F%C4%B1na%20ili%C5%9Fkin%20protokol.pdf (Erişim Tarihi: 25/10/2022).
[23] Sündüs Öksüz, Nedenleri ve Sonuçları Bakımından Türkiye’de Düzensiz Göç: 2000 – 2015 Yılları Arasında Bir Değerlendirme, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, 2019, s. 42.
[24] Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun, s. 2377, https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.5683.pdf (Erişim Tarihi: 25/10/2022).
[25] Marella Bodur Ün& Anış Paydak, “Küreselleşen Dünyada Düzensiz Göç ve Türkiye: Adana İli Yabancılar Misafirhanesi Çalışması”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 17, Sayı 3, s. 192.
[26] Ahmet İçduygu, Turkey and International Migration, SOPEMI Report for Turkey, İstanbul, 2005, s. 31.
[27] Ahmet İçduygu, Turkey and International Migration, SOPEMI Report for Turkey, İstanbul, 2005, s. 31.
[28] Hakan Bostan & Deniz Kuş Demiray, Türkiye’de Düzensiz Göçle Mücadelede Yeni Bir Yaklaşım: Sınır Güvenlik Duvarı, Türk İdare Dergisi, Yıl: 91, 2019, S. 488, s. 133.
[29] Türkiye İstatistik Kurumu, https://data.tuik.gov.tr/ (Erişim Tarihi: 10/11/2022).
[30] Ahmet Apan, Türkiye’de ve Avrupa’da Düzensiz Göç Gerçeği: Türk Göç Politikasının Evrimi, Türk İdare Dergisi, 2018, S. 486, s. 14.
[31] Hakan Bostan & Deniz Kuş Demiray, Türkiye’de Düzensiz Göçle Mücadelede Yeni Bir Yaklaşım: Sınır Güvenlik Duvarı, Türk İdare Dergisi, Yıl: 91, 2019, S. 488, s. 131.
[32] Bu konuda daha geniş bilgi için Zeynep Korkmaz & Ozan Önel, “Uluslararası Hukukun Kapsamına Giren Bazı Kavramlar: Mülteci mi Muhacir mi?”, 20 Ekim 2022, PİTGEM, https://pitgem.org/2022/10/uluslararasi-hukukun-kapsamina-giren-bazi-kavramlar-multeci-mi-muhacir-mi/ (Erişim Tarihi: 25/10/2022) isimli yazı okunabilir.
[33] Ahmet İçduygu & Damla B. Aksel, Türkiye’de Düzensiz Göç, Uluslararası Göç Örgütü Türkiye, Ankara, 2012, s. 20.
[34] Ahmet İçduygu, “Türkiye’ye Yönelen Düzensiz Göç Dalgaları İçinde Transit Göç”. Türkiye’nin Göç Tarihi: 14.Yüzyıldan 21.Yüzyıla Türkiye’ye Göçler, M. Murat Erdoğan ve Ayhan Kaya Der. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2015, 279-285.
[35] “Türkiye’de Yabancı İşçiler”, Tek-Gıda İş Sendikası, 03 Mayıs 2021, https://www.tekgida.org.tr/turkiyede-yabanci-isciler-54626/ (Erişim Tarihi: 25/10/2022).
[36] “Türkiye’de Yabancı İşçiler”, Tek-Gıda İş Sendikası, 03 Mayıs 2021, https://www.tekgida.org.tr/turkiyede-yabanci-isciler-54626/ (Erişim Tarihi: 25/10/2022).
[37] Türkiye’de Yabancı İşçiler”, Tek-Gıda İş Sendikası, 03 Mayıs 2021, https://www.tekgida.org.tr/turkiyede-yabanci-isciler-54626/ (Erişim Tarihi: 25/10/2022).
[38] Emine Özmete & Ezgi Arslan, “Göç: Transnasyonalizm ve Transnasyonal Sosyal Hizmet”, Toplum ve Sosyal Hizmet, 2018, C. 29, S. 1, s. 187.
[39] Richard Perruchoud & Jillyanne Redpath – Cross (ed.), Göç Terimleri Sözlüğü, İkinci Baskı, Uluslararası Göç Hukuku, S. 31, Uluslararası Göç Örgütü, s. 24.
[40] Nihan Ciğerci Ulukan, “Tarımda Yabancı Göçmen Emeği Üzerine Notlar”, Çalışma Ortamı Dergisi, https://calismaortami.fisek.org.tr/icerik/tarimda-yabanci-gocmen-emegi-uzerine-notlar (Erişim Tarihi: 26/10/2022).
[41] Emine Özmete & Ezgi Arslan, “Göç: Transnasyonalizm ve Transnasyonal Sosyal Hizmet”, Toplum ve Sosyal Hizmet, 2018, C. 29, S. 1, s. 187.
[42] Fatih Özkarslı, Suriye’den Türkiye’ye Göç ve Suriyelilerin Enformel İstihdamı, Artuklu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Ana Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Mardin, 2014, s. 13.
[43] Türkiye’de Yabancı İşçiler”, Tek-Gıda İş Sendikası, 03 Mayıs 2021, https://www.tekgida.org.tr/turkiyede-yabanci-isciler-54626/ (Erişim Tarihi: 25/10/2022).
[44] Marella Bodur Ün & Anış Paydak, “Küreselleşen Dünyada Düzensiz Göç ve Türkiye: Adana İli Yabancılar Misafirhanesi Çalışması”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 17, Sayı 3, s. 192.
[45] Marella Bodur Ün & Anış Paydak, “Küreselleşen Dünyada Düzensiz Göç ve Türkiye: Adana İli Yabancılar Misafirhanesi Çalışması”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 17, Sayı 3, s. 192.
[46] Tekin Avaner& Leyla Ocaklı, “Suriye Krizinin Ardından Türkiye’de Meydana Gelen Düzensiz Göç ve Covid-19 Salgınının Düzensiz Göç Üzerindeki Etkisi”, Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2021, S. 39, s. 3.
[47] Ahmet İçduygu &Damla B. Aksel, Türkiye’de Düzensiz Göç, Uluslararası Göç Örgütü Türkiye, Ankara, 2012, s. 20.
[48] Hakan Bostan & Deniz Kuş Demiray, Türkiye’de Düzensiz Göçle Mücadelede Yeni Bir Yaklaşım: Sınır Güvenlik Duvarı, Türk İdare Dergisi, Yıl: 91, 2019, S. 488, s. 133.
[49] Mehmet Koç, Türkiye’ye Düzensiz Afgan Göçü ve İran’ın Göç Politikaları, İRAM, Ankara, 2019, s. 5-6.
[50] Mehmet Koç, Türkiye’ye Düzensiz Afgan Göçü ve İran’ın Göç Politikaları, İRAM, Ankara, 2019, s. 9.
[51] Mehmet Koç, Türkiye’ye Düzensiz Afgan Göçü ve İran’ın Göç Politikaları, İRAM, Ankara, 2019, s. 9.
[52] Ahmet Apan, Türkiye’de ve Avrupa’da Düzensiz Göç Gerçeği: Türk Göç Politikasının Evrimi, Türk İdare Dergisi, 2018, S. 486, s. 17.
[53] Hakan Bostan & Deniz Kuş Demiray, Türkiye’de Düzensiz Göçle Mücadelede Yeni Bir Yaklaşım: Sınır Güvenlik Duvarı, Türk İdare Dergisi, Yıl: 91, 2019, S. 488, s. 134.
[54] Tekin Avaner & Leyla Ocaklı, “Suriye Krizinin Ardından Türkiye’de Meydana Gelen Düzensiz Göç ve Covid-19 Salgınının Düzensiz Göç Üzerindeki Etkisi”, Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2021, S. 39, s. 5.
[55] Bülent Atasever, Düzensiz Göç Hareketleri Çerçevesinde Türkiye Rotasındaki Göçmen Kaçakçılığı, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir, 2021, s. 14.
[56] Kaan Ulu& Oğuz Demir, “Ümit Özdağ: Göç süreci ülkemizin demografik yapısını değiştirdi”, 18 Eylül 2021, Milliyet, https://www.milliyet.com.tr/siyaset/umit-ozdag-goc-sureci-ulkemizin-demografik-yapisini-degistirdi-6600917 (Erişim Tarihi: 26/10/2022).
[57] Mehmet Koç, Türkiye’ye Düzensiz Afgan Göçü ve İran’ın Göç Politikaları, İRAM, Ankara, 2019, s. 11.
[58] https://www.goc.gov.tr/turkiyenin-duzensiz-gocle-mucadelesi (Erişim Tarihi: 27/10/2022).
[59] Gülseren Üst Polat, “Düzensiz göç sosyo-kültürel ve ekonomik yapıyı değiştiriyor”, Dünya Haber, 28 Ağustos 2021, https://www.dunya.com/ekonomi/duzensiz-goc-sosyo-kulturel-ve-ekonomik-yapiyi-degistiriyor-haberi-632119 (Erişim Tarihi: 27/10/2022).
[60] Hakan Bostan & Deniz Kuş Demiray, Türkiye’de Düzensiz Göçle Mücadelede Yeni Bir Yaklaşım: Sınır Güvenlik Duvarı, Türk İdare Dergisi, Yıl: 91, 2019, S. 488, s. 140.
[61] Nagehan Alçı, “El Kaide lideri Zevahiri’nin öldürüldüğü binadan ve BM üssünden notlar…”, 22 Ekim 2022, Habertürk, https://www.haberturk.com/yazarlar/nagehan-alci/3531693-el-kaide-lideri-zevahirinin-olduruldugu-binadan-ve-bm-ussunden-notlar (Erişim Tarihi: 27/10/2022).
[62]https://medyascope.tv/2022/08/11/disisleri-bakani-mevlut-cavusoglu-muhalefetle-suriyedeki-rejimi-bir-sekilde-anlastirmamiz-lazim/ (Erişim Tarihi: 27/10/2022).
KAYNAKÇA:
Ahmet Apan, Türkiye’de ve Avrupa’da Düzensiz Göç Gerçeği: Türk Göç Politikasının Evrimi, Türk İdare Dergisi, 2018, S. 486, ss. 11-46.
Ahmet İçduygu, Turkey and International Migration, SOPEMI Report for Turkey, İstanbul, 2005.
Ahmet İçduygu, “Türkiye’ye Yönelen Düzensiz Göç Dalgaları İçinde Transit Göç”. Türkiye’nin Göç Tarihi: 14.Yüzyıldan 21.Yüzyıla Türkiye’ye Göçler, M.Murat Erdoğan ve Ayhan Kaya Der. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2015, 279-294.
Ahmet İçduygu &Damla B. Aksel, Türkiye’de Düzensiz Göç, Uluslararası Göç Örgütü Türkiye, Ankara, 2012.
Ayşegül Balaban, “Çeşitli Kavramlar Üzerine Bir Deneme: Göç Olgusu ve Türkiye”, 04 Kasım 2022, PİTGEM., https://pitgem.org/2022/11/cesitli-kavramlar-uzerine-bir-deneme-goc-olgusu-ve-turkiye/.
Bülent Atasever, Düzensiz Göç Hareketleri Çerçevesinde Türkiye Rotasındaki Göçmen Kaçakçılığı, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir, 2021.
Emine Özmete & Ezgi Arslan, “Göç: Transnasyonalizm ve Transnasyonal Sosyal Hizmet”, Toplum ve Sosyal Hizmet, 2018, C. 29, S. 1, s. 173-207.
Fatih Özkarslı, Suriye’den Türkiye’ye Göç ve Suriyelilerin Enformel İstihdamı, Artuklu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Ana Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Mardin, 2014.
Göç İstatistik Raporu, Kızılay, 2017, https://www.kizilay.org.tr/Upload/Dokuman/Dosya/38492657_2017-yili-goc-istatistik-raporu-ocak-2018.pdf.
Gülseren Üst Polat, “Düzensiz göç sosyo-kültürel ve ekonomik yapıyı değiştiriyor”, Dünya Haber, 28 Ağustos 2021, https://www.dunya.com/ekonomi/duzensiz-goc-sosyo-kulturel-ve-ekonomik-yapiyi-degistiriyor-haberi-632119.
Hakan Bostan & Deniz Kuş Demiray, Türkiye’de Düzensiz Göçle Mücadelede Yeni Bir Yaklaşım: Sınır Güvenlik Duvarı, Türk İdare Dergisi, Yıl: 91, 2019, S. 488, s. 125-170.
Kaan Ulu& Oğuz Demir, “Ümit Özdağ: Göç süreci ülkemizin demografik yapısını değiştirdi”, 18 Eylül 2021, Milliyet, https://www.milliyet.com.tr/siyaset/umit-ozdag-goc-sureci-ulkemizin-demografik-yapisini-degistirdi-6600917.
Marella Bodur Ün& Anış Paydak, “Küreselleşen Dünyada Düzensiz Göç ve Türkiye: Adana İli Yabancılar Misafirhanesi Çalışması”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 17, Sayı 3, ss. 187-204.
Mehmet Koç, Türkiye’ye Düzensiz Afgan Göçü ve İran’ın Göç Politikaları, İRAM, Ankara, 2019.
Nagehan Alçı, “El Kaide lideri Zevahiri’nin öldürüldüğü binadan ve BM üssünden notlar…”, 22 Ekim 2022, Habertürk, https://www.haberturk.com/yazarlar/nagehan-alci/3531693-el-kaide-lideri-zevahirinin-olduruldugu-binadan-ve-bm-ussunden-notlar.
Nihan Ciğerci Ulukan, “Tarımda Yabancı Göçmen Emeği Üzerine Notlar”, Çalışma Ortamı Dergisi, https://calismaortami.fisek.org.tr/icerik/tarimda-yabanci-gocmen-emegi-uzerine-notlar/.
Pasaport Kanunu, https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.5682.pdf.
Richard Perruchoud & Jillyanne Redpath – Cross (ed.), Göç Terimleri Sözlüğü, İkinci Baskı, Uluslararası Göç Hukuku, S. 31, Uluslararası Göç Örgütü.
Sündüs Öksüz, Nedenleri ve Sonuçları Bakımından Türkiye’de Düzensiz Göç: 2000 – 2015 Yılları Arasında Bir Değerlendirme, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi Anabilimdalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, 2019.
Taner Akpınar, Türkiye’ye Yönelik Düzensiz Göçler Ve Göçmenlerin İnşaat Sektöründe Enformel İstihdamı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi Ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2009.
Tekin Avaner& Leyla Ocaklı, “Suriye Krizinin Ardından Türkiye’de Meydana Gelen Düzensiz Göç ve Covid-19 Salgınının Düzensiz Göç Üzerindeki Etkisi”, Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2021, S. 39, ss. 1-13.
Türkiye İstatistik Kurumu, https://data.tuik.gov.tr/.
“Türkiye’de Yabancı İşçiler”, Tek-Gıda İş Sendikası, 03 Mayıs 2021, https://www.tekgida.org.tr/turkiyede-yabanci-isciler-54626/.
United Nations High Commissioner for Regufes, 2021, https://data.unhcr.org/en/situations/mediterranean/location/5179 .
Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun, https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.5683.pdf.
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.6458.pdf.
Yener Şiman& Bora Balun, “Transit Göç ve Türkiye”, Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 21, S. 2, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1154243, ss. 61-79.
Zeynep Korkmaz & Ozan Önel, “Uluslararası Hukukun Kapsamına Giren Bazı Kavramlar: Mülteci mi Muhacir mi?”, 20 Ekim 2022, PİTGEM, https://pitgem.org/2022/10/uluslararasi-hukukun-kapsamina-giren-bazi-kavramlar-multeci-mi-muhacir-mi/.
medyascope.tv