Bültenimize Abone Olun

En son haberler ve özel duyurulardan haberdar olmak için abone olun

Tarih:

Sistem Reformu 1: Düzenleyici Kurumlar Rejimi: Nereden Nereye? (Bölüm 2)

Diğer Başlıklar

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin

ÖZET

Türkiye’de daha çok ‘üst kurullar’ veya ‘düzenleyici kurumlar’ gibi ifadeler ile anılan,  dünyada ‘bağımsız regülasyon kurumları,’ ‘bağımsız idari otoriteler’ gibi çeşitli isimlendirmeler ile ülkelerin kamu yönetimi sistemleri içerisinde artan yetkiler ve rollere sahip olan ‘bağımsız/özerk düzenleyici kurumlar’ sosyal, ekonomik ve kültürel hayatın her alanında hem kamu kurumları hem özel şirketler hem de sivil toplum üzerinde ‘düzenleme, denetleme ve yaptırım uygulama’ gibi ciddi yetkilerine sahip otoriteler olarak ortaya çıkmışlardır. Türk kamu yönetimi sisteminin içerisindeki sayıları ve ağırlıkları özellikle 2000’li yıllardan sonra önemli ölçüde artmıştır. ‘Bağımsız/özerk düzenleyici kurumlar’ geleneksel bürokratik/idari kurumlardan ayırt edici özelliklere sahiptirler ve yasa ile düzenlenmiş belli özelliklere haiz değiller ise ‘düzenleyici kurum’ olamazlar. Geleneksel bakanlık ve bürokrasi yapıları ve kurumlarına ek olarak kendilerine has özellikleri ile sayısız kamu sektörlerinde otorite haline gelen bu kurumların yönetsel anlamda oluşturdukları yapıya ‘düzenleyici kurumlar rejimi’ demek de mümkündür. İki bölümlü bu makalenin ilk bölümünde bu kurumların dünyada ve Türkiye’deki gelişim serüveni, temel özelliklerini ve devlet içindeki kritik rollerini ele almıştık. Makalenin bu ikinci bölümde ise, bu kurumların son yirmi yılda geçirdikleri dönüşümleri, bugün nerede durduklarını ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içerisinde nerede durduklarını, yeni sistem reformu ile yapı ve işlevlerinin nasıl bir değişim geçirdiğini ileriye yönelik çözüm önerileri ile irdelemeye çalışacağız.

Giriş

Türkiye’nin son 20 yılında meydana gelen siyasal-yönetsel bozulmaları, kayıpları, geriye gidişleri irdelediğimiz ve reform/restorasyon önerilerini sunmaya çalıştığımız derimizin ilk bölümünde; düzenleyici kurumların özelliklerini, dünyada ve Türkiye’de ortaya çıkış nedenlerini ve anayasal yönetim sistemi içinde nerede konumlandıklarını ele almıştık.

Serinin bu ikinci bölümünde ise ülkemizdeki düzenleyici kurumların gerek görev-yetki sınırlarında ve özerklik boyutlarında; gerekse de kurul yapılanmalarının nitelik, nicelik ve dolayısıyla objektif-profesyonel karar üretme kapasitelerinde son dönemde meydana gelen değişiklikleri ve bu değişikliklerin kurumlar üzerinde ne tür etkiler yarattığını ortaya koymaya çalışacağız. Çalışmamızın birinci boyutunu, bu kurumları diğer yerleşik bürokrasilerden farklı kılan “özerklik” niteliğinde gerçekleşen değişiklikler; ikinci boyutunu ise tüm düzenleyici kurumların “karar organı” olan üst kurul yapılanmalarında gerçekleşen değişiklikler oluşturacaktır.

Türkiye’deki Düzenleyici Kurumların İlk Kuruluş Kurguları ve Sonradan Gerçekleşen Değişiklikler

Türkiye’deki düzenleyici kurumları şöyle sıralamak mümkündür:[1]

 1- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu[2]

2- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu[3]

3- Sermaye Piyasası Kurulu[4]

4- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu[5]

5- Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu[6]

6- Kamu İhale Kurumu[7]

7- Rekabet Kurumu[8]

8 – Yüksek Öğretim Kurulu[9]

9- Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu[10]

10 – Kişisel Verileri Koruma Kurumu[11]

11 – Nükleer Düzenleme Kurumu[12]

12 – Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu[13]

Bu listedeki kurumların ilk 8’i 2011 yılından önce kurulmuşlardır. Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2011’de; Kişisel Verileri Koruma Kurumu ise 2016 yılında kurulmuştur. Nükleer Düzenleme Kurumu ile Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu ise 2018 Anayasa değişikliğinden sonra (Temmuz 2018 ve Ekim 2019’da) kurulmuştur. Bu nedenle, kurumların son 2’si dışında kalanların ilk kuruluş kurguları birbirine benzemektedir.

Yukarıdaki kurumların ilk kurgulandıkları dönemdeki yasal mevzuatına baktığımızda (son 2’si dışında) organik ve işlevsel bağımsızlıklarının oldukça iyi biçimde düzenlendiğini görmekteyiz:[14]

* Bütün yasal düzenlemelerde, kurumların “özerkliği” en önemli amaçtır. Bu kapsamda;

i) kuruluş yasalarında “hiçbir makam ve merciden emir ve talimat almayacakları” yönünde kesin hükümler vardır.

ii) Kurumlar, merkezi hükümetin “örgütsel yapısı” dışında bırakılmış, bakanlıklarla bağları sadece “ilişkili kuruluş” düzeyinde tutulmuştur.[15]

iii) Kurumların mali hesaplarının ve personel uygulamalarının denetimi konusunda Sayıştay ya da Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu gibi dış yüksek denetim örgütleri görevlendirilmiştir.

iv) Kurumların işlem ve kararlarına karşı itirazlar yönünden ilişkili bakanlıklar değil, bazı kurumlar için Danıştay, bazı kurumlar için ise ilk derece mahkemeleri görevli kılınmıştır.

v) Kurumların bütün işlem ve kararları, diğer kamusal örgütler gibi yargı denetimi altındadır; fakat “İlişkili kuruluş” tanımının gereği olarak, merkezi idarenin hiyerarşik ya da vesayet denetimlerine[16] tâbi değildirler.

vi) Kurumlar, parasal kaynak bakımından merkezi yönetimin anlık karar ve tercihlerine bağlı değildirler; görev yaptıkları sektörlerde kendileri için yasal gelir kaynakları yaratılmıştır. Bu gelir kaynakları; piyasa aktörlerinden tahsil edilen çeşitli izin, ruhsat ve/veya tahsis gelirleri, katılım payları, çeşitli hizmet harçları ya da cezalardır.

* Kurumların karar organı olan üst kurullar, “özgür ve profesyonel karar üretebilecek biçimde organize edilmiştir. Bu kapsamda;

i) Üyelerin mesleki deneyim ve akademik uzmanlığına önem ve öncelik verilmiştir.

ii) Üyelerin, farklı bakanlıklar tarafından ve “çoktan seçmeli” biçimde belirlenmesi ve atanması öngörülmüştür; bazılarında ise ilgili sektördeki piyasa katılımcıları tarafından gösterilen adaylar arasından da üyeler seçilmesi düzenlenmiştir.

iii) Kurul çalışmalarında toplantı ve karar yetersayıları belirlenmiştir.

iv) Toplumun bütünü üzerindeki yönlendirici etkisi-kamuoyu oluşturma gücü nedeniyle Radyo Televizyon Üst Kurulu üyelerinin seçiminde farklı bir yöntem kullanılmıştır. Bu kurul üyelerinin; TBMM tarafından, siyasal partilerin sandalye dağılımları doğrultusunda seçilmesi öngörülmüştür.

v) Kamu İhale Kurumu’nda, kamu kaynaklarının doğru kullanımının etkin denetimi gereğince üst kurula Danıştay ve Sayıştay’dan da üye seçilmesi öngörülmüştür.

vi) Kurul üyeliklerine “çoktan seçilen” adayların atama yetkisi genellikle “Bakanlar Kuruluna” bırakılmıştır.

vii) Kuruluş yasalarında, üyelerin görev süreleri belirtilmiş, bu süre dolmadan (yasal koşulları kaybetme halleri hariç) görevden alınamayacakları hükmü konulmuştur.

Düzenleyici Kurumlar Rejimindeki Değişikliklerin İki Miladı

Türkiye’deki düzenleyici kurumlar rejimi üzerindeki kapsamlı değişiklikler, önce 2011 yılına, daha sonra 2018 yılına yığılan bir dizi yasal düzenleme ile gerçekleşmiştir.

A) 2011 yılında yoğunlaşan değişikler:

Bu değişikliklerin temeli, 6223 Sayılı Yetki Kanunu’dur.[17]

“Kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak” amacı doğrultusunda, “Mevcut bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesini ve bunların bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesini” amaçlayan 6223 sayılı Kanuna dayanılarak, 2011 yılı Ağustos ayında çıkarılan 649 sayılı Kanun Hükmünde Kararname[18] ile; ilgili bakan; bu kuruluşların “her türlü faaliyet ve işlemlerini denetlemeye yetkili” kılınmıştır.

Kararnameyle verilen bu yetki; düzenleyici kuruluşların bir bakanlıkla aralarındaki “ilgili ya da ilişkili” bağlantısını anlamsızlaştıran, kurumların özerklik statüsünü ortadan kaldıran, onları bir anlamda bakanlığın “merkezi hiyerarşisi” içine alan ve dolayısıyla özgür biçimde işlem ve karar üretme kapasitelerini daraltan hatta yok eden “gerileme” anlamı taşımaktadır.[19]

Not: 2011 ve 2012 yıllarında, genel nitelikli 649 sayılı Kararname dışında, bazı kurumların üst kurul yapılarında değişiklikler yapan Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnameler de çıkarılmış olup, bunlara da ilerdeki bölümlerde değinilecektir.[20]

B) 2018 yılındaki Değişiklikler:

Temmuz 2018’de yürürlüğe giren Anayasa değişikliğinin ardından, Türkiye; kamuoyunda “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adıyla anılan yeni bir yönetim sistemine geçmiştir. Başbakanlığın kaldırıldığı, yürütme yetkisinin tümüyle ve tek başına Cumhurbaşkanı’nda toplandığı bu sistem gereğince çıkarılan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname[21] ve 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle[22], düzenleyici kuruluşların kurul yapılarının nitelik ve niceliğinde önemli değişiklikler olmuştur.

Özetle;

2011 yılındaki 661 sayılı Kanun Hükmünde kararname ile getirilen değişiklikler tüm kurumlar için “özerkliğin kaybolması” etkisini yaparken, 2018 değişiklikleri ise ağırlıklı olarak üst kurul yapılarını değiştirmiştir.

Aşağıda, düzenleyici kurumların karar organı olan üst kurulların;

Uzmanlığa dayalı olarak, çoktan seçmeli biçimde, sektörel temsile önem verilerek, ortak kararla atanmasını öngören ilk kuruluş kurgularının, 2018 değişiklikleriyle, (bazı kurumlarda buna ek olarak 2011 ve 2012 yıllarındaki değişikliklerle) nasıl zayıflatıldığı, hatta yok edildiği, bu düzenleyici kurumların en önemlilerinden olan;

(i) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK),

(ii) Sermaye Piyasası Kurulu (SPK),

(iii) Rekabet Kurumu (RK),

(iv) Kamu İhale Kurumu (KİK),

Üzerinden aşağıda incelenecek ve;

(v) Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ise, görev ve yetki alanının tüm kamuoyunu kapsayan özelliğinden ötürü, tamamen ayrı bir başlık altında ele alınacaktır.

i) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK):

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’ndaki[23] ilk kuruluş yapısı (Madde 3 ve 4) şöyledir:

* Kurul, 7 kişiden oluşmaktadır.

* Üyelerin hukuk, iktisat, maliye, bankacılık, işletmecilik, kamu yönetimi ve dengi dallarda veya bu dallarla ilgili mühendislik alanlarında en az lisans düzeyinde öğrenim yapmış olmaları gerekir.

* Üyeler Hazine Müsteşarlığınca önerilecek dört aday arasından iki, Maliye Bakanlığı, Merkez Bankası, Türkiye Bankalar Birliği, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Sermaye Piyasası Kurulu tarafından önerilecek ikişer aday arasından birer kişi olmak üzere Bakanlar Kurulunca atanır.

* Bakanlar Kurulu, atanan adaylardan birini başkan olarak görevlendirir.

* Başkanın teklifi ve Kurulun onayı ile üyelerden biri ikinci başkan olarak seçilir. Kurul üyeliğine önerilecek kişilerden;

a) Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası ve Türkiye Bankalar Birliği tarafından önerilecek adayların tamamı ile Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Sermaye Piyasası Kurulu tarafından önerilecek adayların yarısının bankacılık veya finans alanında fiilen on iki yıl çalışmış ve üst düzey yöneticilik yapmış olanlardan,

b) Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Sermaye Piyasası Kurulu tarafından önerilecek diğer adayların ise fiilen on iki yıl çalışmış, bankacılık ve ticaret hukuku alanında temayüz etmiş bankacı, hukukçu ve akademisyenler arasından,

c) Maliye Bakanlığınca önerilecek adayların, maliye alanında en az on iki yıl üst düzey yönetici veya denetim elemanı olarak görev yapmış olanlardan,

Teklif edilmesi gerekir.

* Kurul Başkan ve üyelerinin görev süresi altı yıldır. Süreleri biten üyeler yeniden seçilebilirler.

* Başkanlık ve üyelikler, görev süreleri dolmadan herhangi bir sebeple boşaldığı takdirde, boşalan yerlere yukarıda belirtilen esaslar dahilinde iki ay içinde seçim ve atama yapılır. Bu şekilde atananlar, yerine atandıkları kişinin süresini tamamlar.

Kurulun, yukarıda ayrıntıları verilen bu güçlü kurgusu, 2018 yılında çıkarılan bir dizi Kanun Hükmünde Kararname ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle; şöyle değişmiştir[24]:

* Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, biri başkan, biri ikinci başkan olmak üzere yedi üyeden oluşur.

* Kurul üyelerinin atanmasında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun genel nitelikli “memur olma koşulları” dışında, başka hiçbir özel uzmanlık, deneyim, ehliyet koşulu bulunmamaktadır. (Sadece iflas etmiş olmamak, banka hissedarı olmamak gibi koşullar vardır.)

* Kurulun Başkan ve üyelerinin tümü, Cumhurbaşkanınca seçilir ve atanır.

* Kurulun ikinci başkanı da Cumhurbaşkanı tarafından seçilir.

* Başkan ve üyelerin görev süreleri 4 yıldır.

ii) Sermaye Piyasası Kurulu (SPK):

Sermaye Piyasası Kurulu’nun, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’ndaki ilk kuruluş yapısı (Madde 17, 18 ve 19) şöyledir:

* Kurul, biri başkan, biri ikinci başkan olmak üzere yedi üyeden oluşur. Kurul, yetkilerini kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak kullanır.

* Kurul, ilgili bakanlıkça önerilecek dört aday arasından iki, Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği tarafından önerilecek ikişer aday arasından birer kişi olmak üzere, Bakanlar Kurulu Kararıyla atanacak yedi üyeden oluşur.

*  Kurul başkanı, Bakanlar Kurulu tarafından, aday olan üyeler arasından atanır.

* Kurul, Başkanın teklifi ile üyelerden birini ikinci başkan olarak seçer.

* Kurul Başkanlığı ve üyeliklerine atanacakların;

a) Hukuk, iktisat, maliye, bankacılık, işletmecilik, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler, mühendislik ve dengi dallarda en az dört yıllık lisans düzeyinde öğrenim yapmış olmaları, mühendislik dalında lisans düzeyinde eğitim yapmış olanların ise belirtilen alanlarda lisansüstü eğitim yapmış olmaları,

b) Mali piyasalar, ekonomi, maliye işletme, sermaye piyasaları, bankacılık ve finans alanında veya bu alanlarla ilgili hukuk dallarında en az on iki yıllık deneyim sahibi uzman, denetçi, yönetici veya öğretim üyesi olmaları zorunludur.

* Kurul Başkan ve üyelerinin görev süresi altı yıldır.

* Süreleri bitenler yeniden seçilebilirler.

* Başkan dışındaki üyelerin üçte biri iki yılda bir yenilenir.

* Başkanlık ve üyelikler görev süreleri dolmadan herhangi bir sebeple boşaldığı takdirde, yerlerine atananlar, atandıkları kişinin sürelerini tamamlarlar.

* Kurul Başkan ve üyelerinin görev süreleri dolmadan görevlerine son verilemez.[25]

2012 yılında çıkarılan ve 2499 sayılı Yasayı yürürlükten kaldıran 6362 sayılı Yasa ile; çoktan seçmeliliğe ve farklı bakanlıklar ile kurumların temsiline ağırlık veren kurul yapısı ortadan kaldırılmış ve;

* Üyeler, yükseköğrenim sonrası mali piyasalar, ekonomi, maliye, işletme, sermaye piyasaları, bankacılık veya finans alanında veya bu alanlarla ilgili hukuk dallarında en az on yıl deneyim sahibi olan veya yukarıda sayılan öğrenim dallarında en az on yıl öğretim üyeliği yapan kişiler arasından Bakanlar Kurulunca atanır. Üyelerden en az birinin hukuk fakültesi mezunu olması, en az birinin bu fıkrada belirtilen on yıllık deneyimi özel sektör sermaye piyasası kurumlarında kazanmış olması, en az birinin de Kurulda asgari on yıl çalışmış olması şarttır.”

Şeklinde yeniden yazılmıştır.[26]

Bu son yapı da 2018 yılında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle; şöyle değişmiştir[27]:

* Kurul Başkanı ve üyelerinin, sadece “en az lisans düzeyinde eğitim görmüş olmaları ve sadece 657 sayılı Devlet memurları Kanunundaki “genel nitelikli memur olma koşullarını” taşımaları yeterlidir.

* Başkan, ikinci başkan, başkan vekili ve üyeler, Cumhurbaşkanınca atanır.

Kurul Başkan ve üyelerinin görev süreleri 4 yıldır.

iii) Rekabet Kurumu (RK):

Rekabet Kurumu’nun, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’daki[28] ilk kuruluş yapısı, (Madde 20, 21, 22) şöyledir:

* Mal ve hizmet piyasalarının serbest ve sağlıklı bir rekabet ortamı içinde teşekkülünü ve gelişmesini sağlamak üzere kurulan Rekabet Kurumunun karar organı Rekabet Kurulu, biri Başkan, biri İkinci Başkan olmak üzere toplam 11 üyeden oluşur.

* Bakanlar Kurulu, dört üyeyi Rekabet Kurulunun, iki üyeyi Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, bir üyeyi Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığının, birer üyeyi ise Yargıtay, Danıştay, Üniversitelerarası Kurul ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin her boş üyelik için kendi kurumları içinden veya dışarıdan göstereceği ikişer aday arasından seçer ve atar.

* Rekabet Kurulunca gösterilecek adayların en az yarısının Rekabet Kurumunun uzmanlık sıfatını kazanmış meslek personeli arasından seçilmesi zorunludur.

* Bakanlar Kurulu, Kurulun göstereceği üç aday arasından birisini Başkan olarak görevlendirir. İkinci Başkanı Kurul üyeleri kendi aralarından seçer.

* Kurul Başkam ve üyeleri hukuk, iktisat, mühendislik, işletme veya maliye dallarında yurt içi ya da yurt dışında en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş, meslekî açıdan yeterli bilgi ve deneyime sahip bulunan ve meslekleri ile ilgili olarak kamu veya özel sektörde en az 10 yıl çalışmış olanlar arasından atanır.

* Kurul Başkanı, İkinci Başkanı ve üyelerinin görev süreleri altı yıldır. Süresi biten üye yeniden seçilebilir. Kurul üyelerinin üçte biri iki yılda bir yenilenir. Yenilenme sırasında Kurulun teşekkülüne ilişkin hükümlerdeki sayılar ve oranlar dikkate alınır. Başkanlık ve üyelikler, yenilenme hariç, görev süresi dolmadan herhangi bir sebeple boşaldığı takdirde, boşalan yerlere atananlar, yerine atandıkları üyenin süresini tamamlar.

* Kurul Başkan ve üyelerinin süreleri dolmadan herhangi bir nedenle görevlerine son verilemez.

Kurulun, yukarıda ayrıntıları verilen bu güçlü kurgusu, önce 2011 yılında çıkarılan 661 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile aşağıdaki gibi değiştirilmiştir[29]:

* Kurul 7 üyeden oluşur.

* Bakanlar Kurulu; üç üyeyi Bakanlığın, bir üyeyi Kalkınma Bakanlığının, bir üyeyi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin her boş üyelik için kendi kurumları içinden veya dışından göstereceği ikişer aday arasından, birer üyeyi ise Yargıtay ve Danıştay’ın kendi kurumları içinden göstereceği ikişer aday arasından atar. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı kontenjanından gelecek üyelerden birisi, Kurum personeli arasından atanır. (10 yıllık deneyim şartı aranmaz.)

* İkinci Başkanı da Bakanlar Kurulu Kurul üyeleri arasından atar.

Daha sonra ise 2018 yılında çıkarılan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle; şu değişiklikler gerçekleşmiştir[30]:

Kurulun başkanı, ikinci başkanı ve üyelerin tamamı Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır.

* Kurul üyelerinin, herhangi bir alanda dört yıllık yükseköğrenim görmüş olmaları yeterlidir.

* Kurul üyelerinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki “genel nitelikli” memur olma koşullarından başka hiçbir özellik aranmamaktadır.

* Kurul üyelerinin görev süreleri 4 yıldır.

iv) Kamu İhale Kurumu (KİK):

Kamu İhale Kurumu’nun, 4734 sayılı kamu İhale Kanunu’ndaki[31]  ilk kuruluş yapısı (Md. 53) şöyledir:

* Kurul üyeleri; Maliye Bakanlığınca önerilecek iki kişi, Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca önerilecek üç kişi, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık ile Danıştay ve Sayıştay Başkanlıklarınca önerilecek birer kişi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu tarafından kamu alımları ile ilgili meslek gruplarından önerilecek birer kişi olmak üzere 10 üyeden oluşur ve Bakanlar Kurulunca atanır.

*  Kurul Başkanı, bakanlar kurulu tarafından görevlendirilir Üyelerden biri Kurul tarafından ikinci başkan olarak seçilir.

* Üyelerin en az dört yıllık öğrenim veren hukuk, iktisat, siyasal bilgiler, işletme, iktisadi ve idari bilimler, mimarlık ve mühendislik fakülteleri ile bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen yurtdışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olmaları gerekir.

* Kurul üyeliğine önerilecek kişilerin; kamu kurum ve kuruluşlarında en az on iki yıl hizmetinin bulunması (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu tarafından önerilecek adaylar hariç), kamu ihale mevzuatı ile ilgili yargılama, inceleme, denetleme, uygulama veya danışma konularında fiilen en az dört yıl çalışarak ulusal veya uluslararası ihale mevzuatı açısından kanıtlanmış niteliğe ve deneyime sahip olmaları gerekir.

* geçmişte ve halen bir siyasi parti ile aday gösterilme dahil üyelik ve görev alma ilişkilerinin bulunmaması gerekir.

* Kurul; izin, rapor, görevlendirme veya boşalan üyeliğe henüz atama yapılmaması hallerinde en az yedi üye ile toplanılabilir.

Başkana görevlerinde yardımcı olmak üzere Kurul kararıyla üç başkan yardımcısı atanabilir.

* Kurul üyelerinin görev süresi beş yıldır. Bir üye bir defadan fazla seçilemez

* Kurul üyelerinin görev süresi dolmadan görevlerine son verilemez.

Kurulun bu güçlü kurgusu, önce 2011 yılında çıkarılan 661 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile aşağıdaki gibi değiştirilmiştir[32]:

* Kurul 9 üyeden oluşur.

* Kamu İhale Kurulu üyeleri Maliye Bakanının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca atanır.  (Kurul üyelerinin atanmasında bakanlık ya da meslek kuruluşlarına herhangi bir tahsis ve “çoktan seçmelilik” uygulanmaz.)

* Kurul Başkanını ve İkinci Başkanı Bakanlar Kurulu tarafından görevlendirilir.

* Kurul; altı üye ile toplanılabilir.

* Kurul üyelerinin görev süresi dört yıldır. Bir üye bir defadan fazla seçilebilir.

* Başkan yardımcıları ilgili bakan tarafından atanır.

Daha sonra, 2018 yılında çıkarılan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle, şu değişiklikler yapılmıştır[33]:

* Başkan ve üyeler Cumhurbaşkanınca atanır.

* Üyelerin seçiminde 4 yıllık yüksek öğrenim görmüş olmak yeterlidir.

Diğer düzenleyici kurumların-kurulların karar organlarının yapısında da benzer değişiklikler gerçekleşmiştir.[34]  

v) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Özelinde Durum:

Toplumun haber alma hakkı üzerindeki otoritesi ve kamuoyu tercihlerini yönlendirme konusundaki etkinliği nedeniyle, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun ayrıca ele alınması gerekir. Bu düzenleyici kurumun ilk kuruluş Kanunu, 1983 yılında çıkarılan 2954 sayılı Radyo ve Televizyon Kanunu’dur. Bu Kanundaki “Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu” yapısı şöyle kurgulanmıştır[35]:

* Yurt içine yapılacak radyo ve televizyon yayınları için milli siyasete uygun ilkeleri tespit etmek, bu Kanunda belirtilen görev ve esasların uygulanmasının gözetmek, denetlemek ve değerlendirmek amacıyla Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu kurulmuştur.

* Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu; yükseköğrenim mezunu 12 üyeden oluşur.

* Üyelerin seçimi şöyledir:

– Cumhurbaşkanınca doğrudan atanacak üç üye;

– Bakanlar Kurulunca biri basın mensubu olmak üzere eğitim ve iktisat alanlarında veya hizmetlerinde temayüz etmiş kişiler arasından atanacak üç üye;

– Millî Güvenlik Kurulunca seçilecek ve Bakanlar Kurulunca atanacak bir üye;

– Yükseköğretim Kurulunca elektronik ve hukuk bilimleri alanlarında temayüz etmiş kişiler arasından gösterilecek dört aday içinden Cumhurbaşkanınca seçilecek iki üye;

– Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulunca kültür ve sanat dallarında temayüz etmiş kişiler arasından gösterilecek altı aday içinden Cumhurbaşkanınca seçilecek üç üye.

* Kurulun başkanı, üye arasından Cumhurbaşkanınca seçilir.

* Kurul üyeliği süresi altı yıldır.

Üyelerin üçte biri iki yılda bir değişir. Süreleri sona eren üyelerin yeniden seçilmeleri mümkündür.

Daha sonra, 1994 yılında çıkarılan 3984 sayılı Kanun; Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun yapısını ve üyelerin seçim inisiyatifini tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisine bırakacak biçimde yeniden şöyle kurgulamıştır [36]:

* Kurulun “Yüksek Kurul” olan adı, “Üst Kurul” olarak değiştirilmiştir.

* Kurulun üyeleri, en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş, meslekleriyle ilgili konularda kamu veya özel kuruluşlarda en az on yıl görev yapmış, meslekî açıdan yeterli bilgiye, deneyime ve devlet memuru olma niteliğine sahip, otuz yaşını doldurmuş kişiler arasından, Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilen dokuz üyeden oluşur.

* Üyelerin seçiminde, siyasi partiler Meclisteki üye sayılarının iki katı aday gösterirler. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, seçimini gösterilen adaylar arasından, yine partilerin üye sayısını dikkate alarak seçer. Siyasi parti gruplarında Meclis oylamasında kime oy kullanılacağına ilişkin ön görüşme yapamazlar ve karar alamazlar. [37]

* Üst Kurul üyelerinin görev süresi altı yıldır.

* Üyelerin üçte biri iki yılda bir yenilenir.

* Üyeliklerde, görev süresinin bitiminde önce boşalma olduğunda, boşalan üyelikler için aynı usulle seçim yapılır.

* Süresinden önce boşalan üyeliklere yeni seçilenler, yerine seçildikleri üyelerin görev süresini tamamlar.

* Kurulun başkanı ve başkan vekili üyeler tarafından seçilir. Başkanlık süresi iki yıldır.

3984 sayılı Kanun’daki bu hükümlerin, 2011 yılında çıkarılan ve 3984 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran 6112 sayılı Kanun’da da herhangi bir değişikliğe uğramadan aynen tekrarlandığı görülmektedir.[38]

Fakat, Radyo ve Televizyon Üst kurulu’nun diğerlerinden farklılığını dikkate aldığımızda, bu kurulun hem başlangıçtaki hem de daha sonraki yapısının, öngörülen görev amaçlarına uygun olmadığı görülebilmektedir.

Çünkü;

* Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, öteki düzenleyici kurumlardan/kurullardan farklı olarak, “sektörel” nitelikli değil, tüm kamuoyunu kapsayan “siyasal” nitelikli bir görev için oluşturulmuştur. Bu görev; “kamuoyunu doğru biçimde bilgilendirmek, aydınlatmak, her türlü siyasal amaçlı yönlendirmelerden ve dezenformasyondan uzak tutmak” olarak özetlenebilir. Bu anlamda, RTÜK’ün, demokratik standartların oluşturulması ve korunması için “vazgeçilmez” bir konumda olduğu tartışmasızdır.

* Kurulun başlangıçta (1983 yılında) 2954 sayılı Yasada öngörülen yapısı, askeri darbe sonrası dönemin anlayışına uygun olarak, “demokratik siyaseti dışlayan” ve bunun yerine bazı kamu otoritelerini koyan bir anlayışla kurgulanmıştır.

Fakat daha sonra (1994 yılında) 2954 sayılı yasa ile oluşturulan ve 2011 yılında 6112 sayılı Yasada tekrarlanan üyelik kurgusu da (aradan geçen zaman içindeki pratik uygulamalar göstermektedir ki) “demokratik standartları” sağlamaktan uzak kalmıştır. Özellikle son dönemde, TBMM’nin üyelik dağılımı nedeniyle bu “uzaklık” olağanüstü büyümüş görünmektedir.

Bunu anlamak için, kurulun günümüzdeki yapısına kısaca bakmak yeterli olacaktır:

Şu anda görev yapan 9 üyeden; kurul başkanı ve 3 üye AKP kontenjanından; başkan vekili ve 1 üye MHP kontenjanından, 1 üye HDP kontenjanından, 2 üye CHP kontenjanından seçilmişlerdir. Mevcut ve güncel siyasi angajmanlar doğrultusunda, AKP+MHP kontenjanından seçilen toplam 6 üye, Üst Kurulun bütün kararlarında kesinlikle belirleyici konumdadır. Üstelik bu üyelerin bir kısmı, kontenjanından seçildikleri partinin milletvekili, milletvekili adayı ya da partinin yönetim kadrolarında görev almış kişilerdir.[39]

Sonuç

Ülkemizdeki düzenleyici kurumların/kurulların yasal-yönetsel yapılarını ve bu yapılar üzerinde son dönemde gerçekleşen değişiklikleri incelediğimiz çalışmamızın bu ikinci ve son bölümünde ulaştığımız sonuçları aşağıdaki gibi özetlememiz mümkündür:

Dünyada, toplum yaşamı için son derece önemli hassas teknik alanları siyasal müdahale dışında tutmak, bu alanlarda pür profesyonel düzenlemeler (regülasyon) yapmak, karar ve tercihler üretmek amacıyla kurgulanan üst kurulların Türkiye örnekleri, son yıllarda bir dizi yasal düzenlemelerle başlangıç kurgularından ciddi biçimde uzaklaşmışlardır.

Bu kurumların başlangıç kurgularında kesin cümlelerle vurgulanmış “özerklik” nitelikleri, 2011 yılındaki değişikliklerle büyük ölçüde ortadan kaldırılmış; kurumlar “ilişkili oldukları” bakanların tümüyle emir, talimat ve denetimleri altına alınmışlardır. Kurumların, bu yeni yasal yapı altında siyasi etkilerden uzak regülasyon yapabilmeleri, uzmanlığa dayalı profesyonel işlem ve karar üretebilmeleri mümkün görünmemektedir.

Düzenleyici kurumların tümünde “karar organı” niteliğinde bir üst kurul yapısı yer almaktadır ve kurumların tüm işlemleriyle kararları bu üst kurullar eliyle gerçekleştirilmektedir. Kurumların hemen tümünün ilk kuruluş metinlerindeki; “özgür ve profesyonel karar üretmeye” dönük bütün hükümlerin gereğini sağlayacak olan üst kurul yapılarının niteliği işte bu nedenle birincil derecede önemlidir.

Kurumların üst kurul yapıları, başlangıçta; sektörel ve akademik bilgi birikimine, mesleki deneyime; yani kariyer ve liyakat esaslarına, ayrıca siyasi bağlantısızlığa ve çoktan seçmeliliğe dayanmaktayken, ağırlık olarak 2018 yılında (bazı kurumlar için buna ek olarak 2011 ve 2012 yıllarında) gerçekleştirilen bir dizi değişikliklerle bu niteliklerden tamamen uzaklaştırılmışlardır. Düzenleyici kurumların; bugünkü üst kurul yapılarıyla, biraz yukarıda belirttiğimiz kurgulanma amaçlarını gerçekleştirebileceklerini söylemek mümkün değildir. Çünkü artık kurumların üst kurul üyeliklerinde kariyer ve liyakat esasları aranmamakta, çoktan seçmelilik ve müşterek tercihle atama prensipleri uygulanmamaktadır. Kurul üyeliklerinin seçimi, tek makamın (Cumhurbaşkanının) sübjektif tercih ve iradesine bağlı bulunmaktadır.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun durumu ise diğerlerinden bir miktar farklılık arz etmektedir. Buradaki üst kurul yapılanması, 1983 yılındaki ilk kuruluş aşamasından bugüne kadar, “objektif habercilik yapılması, kamuoyunun doğru ve yerinde bilgilendirilmesi” amaçlarına hiçbir zaman uygun olmamışken, son dönemde Parlamento’nun yapısı ve içindeki fiili siyasi angajmanlar nedeniyle bu amaçları sağlamaktan büsbütün uzak düşmüştür. Bugün itibariyle 9 üyeden 6’sının iktidar yanında (eylemli biçimde) konum aldığı bu Üst Kurulda üretilecek kararların, objektif haberciliği sağlayabileceğini, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi ve doğru yönlendirilmesi” açısından değer taşıyacağını söylemek mümkün değildir.

Bu nedenlerle;

Bütün düzenleyici kurumlar ve bu kurumlardaki üst kurul yapılanmaları yeniden ele alınmalı ve ilk kurgulandıkları dönemde iyi biçimde gözetilmiş olan özerkliği, organik ve işlevsel bağımsızlığı, kariyer ve liyakat esaslarını, siyasi yansızlığı ve sektörel etkinliği sağlayacak biçimde tekrar tasarlanmalıdır.

Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun yapısı ise toplumun doğru haber alma ve siyasal tercihleri bilgiye dayalı olarak özgürce oluşturabilme hakkını gerçekten güvenceye alacak biçimde, tamamen “siyaset üstü”  nitelikte yeniden oluşturulmalıdır.

Kaynakça

[1] Bu listedeki kurumlar, Yüksek Öğretim Kurulu dışında, 24.12.2003 günlü ve 25326 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun ekindeki III sayılı Cetvel’de yer alan kurumlardır. Yüksek Öğretim Kurulu ise hem “belirli alanı (yüksek öğretim) düzenleme” fonksiyonu, hem de kurul yapılanmasının seçim, özerklik, statüsel güvence gibi özellikleri bakımından diğer düzenleyici kurumlarla “aynılığı” nedeniyle, bu çalışmamızda düzenleyici kurumlar arasında incelenmiştir. Listenin ilk halinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu da yer almakta iken, daha sonra listeden çıkarılmıştır. Yine listenin ilk halinde Şeker Kurumu ile Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu varken bu kurumlar sonradan kapatılmıştır.

[2] Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK): 3984 sayılı “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun.”

[3] Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu: 4502 sayılı Kanunla değişik 2813 sayılı “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun Kuruluşuna İlişkin Kanun.” (Bu kurumun 2008 yılından önceki adı: “Telekomünikasyon Kurumu’dur).

[4] Sermaye Piyasası Kurulu (SPK): 4487 sayılı Kanunla değişik 2499 sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu”.

[5] Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK): 4491 ve 4672 sayılı Kanunlarla değişik 4389 sayılı “Bankalar Kanunu.”

[6] Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK): 4646 sayılı Kanunla değişik 4628 sayılı “Elektrik Piyasası Kanunu.”

[7] Kamu İhale Kurumu (KİK): 4734 sayılı “Kamu İhale Kanunu.”

[8] Rekabet Kurumu (RK): 4054 sayılı “Rekabetin Korunması Hakkında Kanun.”

[9] Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK): 2547 sayılı “Yüksek Öğretim Kanunu.”

[10] Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu: 02.11.2011 günlü ve 28103 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 660 sayılı “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname.”

[11] Kişisel Verileri Koruma Kurumu: 07.04.2016 günlü ve 29677 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Kişisel Verilerin Korunması Kanunu.

[12] Nükleer Düzenleme Kurumu: 09.07.2018 günlü ve 30473 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 702 sayılı “Nükleer Düzenleme kurumunun Teşkilat ve Görevleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması hakkında Kanun Hükmünde Kararname.”

[13] Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu: 18.10.2019 günlü ve 30922 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri hakkında 47 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi.”

[14] Organik bağımsızlık; kurumların karar ve işlemlerinde siyasal (hükümet, siyasi partiler vs.) ve siyasal olmayan (piyasalar, medya, meslek örgütleri, başka kamusal örgütler vs.) iktidar odaklarının etkisi altında kalmamaları demektir. İşlevsel bağımsızlık ise bu kurumların işlem ve kararlarının sadece yargı denetimine tabi olması, bunun dışında kalan klasik idari denetim biçimlerinin hiçbirine tabi olmamaları demektir.

[15] Türk Kamu Yönetimi düzeninde, bütün merkezi yönetim kurumları, 2018 Anayasa değişikliğinden önce, en üst yürütme organı olan bakanlıkların tüzel kişiliği altında ve hiyerarşik yapısı içinde yer almaktaydı. (2018 değişikliğinden sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi) hizmet özellikleri nedeniyle bu yapı içinde yer almayan, kendi tüzel kişilikleri bulunan bazı hizmet birimleri ise “devlet bütünlüğü gereği olarak bakanlıklarla “bağlı ya da ilgili” kılınmışlardı. 09.10.1984 günlü ve 18540 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 3046 sayılı Kanun’da, bağlı ve ilgili kuruluş şöyle tanımlanmaktadır:

“Madde 10- Bağlı kuruluş: Bağlı kuruluşlar, bakanlığın hizmet ve görev alanına giren ana hizmetleri yürütmek üzere, bakanlığa bağlı olarak özel kanunla kurulan, genel bütçe içinde ayrı bütçeli veya katma bütçeli veya özel bütçeli kuruluşlardır.”

“Madde 11- İlgili kuruluş: İlgili kuruluşlar; özel kanun veya statü ile kurulan, iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşları ile bunların müessese ortaklık ve iştirakleri veya özel hukuki, mali ve idari statüye tabi, hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşları şeklinde düzenlenir. Bu kuruluşların ilgili olduğu bakanlık bu Kanunun koyduğu usule göre belirlenir.”

Bağlı kuruluşlar, bir bakanlığın ana hizmet faaliyetlerini yürütmekle birlikte ayrı bir kanunla kurulmuştur (Örnek: Emniyet Genel Müdürlüğü).

İlgili kuruluşların ise ayrı tüzel kişilikleri vardır ve bakanlıklarla ilgileri idari vesayettir. (Örnek: KİT’ler)

“İlişkili kuruluş” deyimi ise yasal metinlerde tanımlanmamış olup, “ilgili kuruluştan” daha “gevşek” bir bağlantı düzeyini ifade etmek için kullanılmaktadır. Bunlar, ayrı bir tüzel kişiliği olan, bir bakanlıkla hiyerarşik bağlantısı bulunmayan; aynı zamanda bakanlığın idari vesayet denetimine de tabi olmayan özerk kuruluşlardır. Bunların bakanlıklarla ilişkilendirilmesi; yönetimsel nedenle değil, idarenin bütünlüğü ve koordinasyonu açısından yapılmaktadır (Örnek: Ticaret Bakanlığı ile ilişkili Rekabet Kurumu).

[16] Hiyerarşik denetim: Kurumların, yasal emir-komuta zinciri içinde bağlı bulundukları üst makam ve oluşumlar tarafından denetlenmesi. Vesayet Denetimi: Kurumların, yönetsel “üstü” konumunda olmayan makam ve oluşumlar tarafından, yasaların verdiği açık yetki ile denetlenmesi. Hiyerarşik denetim doğal, vesayet denetimi ayrıksı durumdur.

[17] 03.05.2011 günlü ve 27923 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan; “Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere kamu Kurum ve kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu.”

[18] 17.08.2011 günlü ve 28028 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Avrupa Birliği Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname.”

Bu Kararnameye dayanılarak, 2011 yılı Haziran ayından itibaren, kamu yönetiminin pek çok alanında önemli değişiklikler gerçekleştiren çok sayıda Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarılmıştır.

[19] 649 Sayılı KHK’nın 45’inci maddesinde şu hüküm vardır:

“Madde 45– 27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanunun 19/A maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.“Bakan, bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların (5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde yer alan kurumlar dâhil) her türlü faaliyet ve işlemlerini denetlemeye yetkilidir.”

[20] 661 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 6362 sayılı yasa. İlgili bölümde değerlendirilmiştir.

[21] 09.07.2018 günlü ve 30473 (3. mükerrer) sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname.

[22] 10.07.2018 günlü ve 30474 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2018/3 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi.

[23] 23 Haziran 1999 günlü ve 23734 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

[24] 01.11.2005 günlü ve 25983 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5411 sayılı Bankalar Kanunu ve bu Kanunun; 09.07.2018 günlü ve 30473 (3. mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 10.07.2018 günlü ve 30474 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2018/3 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile getirilen değişiklikleri.

[25] 2499 sayılı Yasanın, 18.12.1999 günlü ve 23910 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4487 sayılı Yasa ile değişik şekli.

[26] 30/12/2012 günlü ve 28513 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu.

[27] 02.07.2018 günlü, 703 sayılı KHK 165. md. ve 10.07.2018 günlü ve 30474 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2018/3 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi.

[28] 13.12.1994 günlü ve 22140 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

[29] 02.11.2011 günlü ve 28103 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 661 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Md.53,54.

[30] 02.07.2018 günlü 703 sayılı KHK 167. Md. ve 10.07.2018 günlü ve 30474 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2018/3 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi 7. md.

[31] 22.01.2002 günlü ve 24648 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 4734 sayılı Yasa.

[32] 02.11.2011 günlü ve 28103 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 661 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Md. 57.

[33] 09.07.2018 günlü ve 30473 (3. Mükerrer) sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Md.171.

[34] Diğer düzenleyici kurum/kurul yapılarında da benzer geriye gidişler gerçekleşmiştir. Makaleyi kalabalıklaştırmamak için yukarıda ayrıntı verilmeyen bu kurumlar için ilgili yasalara bakılabilir.

[35] 14.11.1983 günlü ve 18221sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2954 sayılı Yasa.

[36] 20.11.1994 günlü ve 22117 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 3984 sayılı Yasa.

[37] Üyelerin seçimi hakkındaki kural: Yasanın ilk halinde “5 üyenin, siyasî parti gruplarının üye sayıları doğrultusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca, 4 üyenin ise Bakanlar Kurulunca seçileceği” hükmü varken, bu hüküm Anayasa Mahkemesi’nin 21/9/2004 tarihli ve E.:2002/100, K.:2004/109 sayılı Kararı ile iptal edilmiş ve TBMM tarafından maddeye yukarıdaki şekil verilmiştir.

[38] 03.03.2011 günlü ve 27863 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun.

[39] Üye Mehmet Daniş, 22, 23 ve 24. dönem AKP Çanakkale milletvekilidir. Başkan vekili Orhan Karadaş MHP’nin Kars milletvekili adayı olmuştur. Üye Deniz Güçer, MHP Genel Başkanının danışmanı olarak görev yapmıştır.

 

Bültenimize Abone Olun

En son haberler ve özel duyurulardan haberdar olmak için abone olun