Bültenimize Abone Olun

En son haberler ve özel duyurulardan haberdar olmak için abone olun

Tarih:

Prof. Dr. Leslie A. Pal ile Röportaj: Günümüzde Kamu Politikası Analizi, Küresel Dönüşümler ve Sorunları

Diğer Başlıklar

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin

Click to read in English.

Prof. Dr. Leslie A. Pal ile Röportaj:
 Günümüzde Kamu Politikası Analizi, Küresel Dönüşümler ve Sorunları

Politika, İnovasyon, Tasarım ve Gelişim Merkezi (PİTGEM) olarak, kamu politikası (public policy) ve kamu yönetimi konusunda dünyanın en önde gelen uluslararası bilim adamlarından biri olan Prof. Dr.  Leslie A. Pal ile özel bir röportaj gerçekleştirdik. Leslie A. Pal, dünyada kamu politikaları analizi, kamu yönetimi ve kamu işletmeciliği reformları, yönetişim ve bilgi teknolojileri alanında sayılı uzmanlardan birisidir.

Prof. Dr. Leslie A. Pal, Kanada’daki Carleton Üniversitesi’nde, Kamu Politikası ve Yönetimi Okulu’nda 1992 yılından bu yana öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. 2007 yılından beri Carleton Üniversitesi, Yönetişim ve Kamu İşletmeciliği Merkezi’nin Direktörü olarak görevini sürdürmektedir. 2001-2005 yılları arasında Carleton Üniversitesi, Kamu Politikası ve Yönetimi Okulu’nun Direktörlüğünü yapmıştır. Prof. Dr. Pal, aynı zamanda Katar, Doha’daki Hamad Bin Khalifa Üniversitesi, Kamu Politikası Koleji’nin de Kurucu Dekanıdır. Kendisi halen Hamad Bin Khalifa Üniversitesi, Kamu Politikası Koleji’nin Dekanı olarak da görevini sürdürmektedir. Prof. Dr. Pal, pek çok üniversitede ziyaretçi profesör olarak da çalışmıştır. Örneğin, Singapur’da Singapur Ulusal Üniversitesi, The Lee Kuan Yew Kamu Politikası Okulu; Avustrulya, Sidney’de New South Wales Üniversitesi; Rusya, Moskova’da Ulusal Ekonomi ve Kamu Yönetimi Rus Başkanlık Akademisi (RANEPA) ve yine Rusya’da Ekonomi Yüksek Okulu Üniversitesi yakın dönemde görev yaptığı yerlerden bazılarıdır.

Pal, Kanada hükümetinde pek çok bakanlık ve departmana da danışmanlık yapmış ve yöneticilik eğitimleri vermiştir. Aynı zamanda, Dünya Bankası (WB), İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ve daha pek çok uluslararası kuruma danışman olarak hizmet vermiştir. Pal, Ocak 2020’de Uluslararası Kamu Politikası Derneği (International Public Policy Association) (IIPA) Başkan Yardımcılarından biri ve 2022’de Sayman olarak seçildi. Ayrıca Ortadoğu Kamu Politikası ve Yönetimi Derneği’nin (Association for Middle Eastern Public Policy and Administration) (AMEPPA) Yönetim Kurulu üyesidir.

Prof. Dr. Leslie A. Pal, yazar, ortak yazar ve editör olarak 30’dan fazla kitaba sahiptir. Pal, aynı zamanda 90’nın üstünde makale ve kitap bölümü yayınlamıştır. Kamu politikası ve yönetim, bilgi teknolojileri, Avrupa entegrasyonu, uluslararası insan hakları ve uluslararası kamu işletmeciliği reformları başta olmak üzere geniş bir yelpazede yayınlar yapmıştır.  En son kitapları arasında Informing Action: Higher Education Countering Violent Extremism (2021), The Future of the Policy Sciences (2021), Global Governance and Muslim Organisations (2019), Policy Transfer: Micro-Dynamics and Macro-Effects (2017), Policy Making in a Transformative State: The Case of Qatar (2016), Frontiers of Governance: The OECD and Global Public Management Reform (2012) ve Beyond Policy Analysis: Public Issue Management in Turbulent Times(6th edition, 2020) sayılabilir. Makaleleri Governance, Policy Sciences, Journal of Comparative Policy Analysis, Canadian Political Science Review, Political Studies Review ve Policy and Society gibi dergilerde yayınlanmıştır. 2015-2020 yılları arasında Journal of Comparative Policy Analysis Dergisi’nin Genel Yayın Editörüydü ve şu anda International Review of Public Policy ve Journal of Economic Policy Reform dergilerinin yayın kurulu üyesidir.

Röportajın Özeti:

Çağdaş kamu politikası analizini belirleyen yeni temel özellikler; değişen değerler sisteminin politika seçeneklerini nasıl renklendirdiğine olan yenilenmiş bir vurgu, politika oluşturmanın geleneksel tarzının sürekli kriz yönetimi moduna dönüştürülmesi ve politika tasarımı ve uygulamasında artık çevikliğin daha öne çıkarılması şeklinde sayılabilir.

Politika oluşturmanın ‘normal’ modu ‘kriz’ oldu. Artık, ‘politika döngülerinden’ değil, ‘politika tufanlarından’ bahsedebiliriz.”

Geçmişte küresel baskıların iç politika yapımı süreçleri üzerinde bir ağırlığı vardı. Bu küresel boyut bitmedi ama değişiyor.

Pek çok küreselleşme söylemini şekillendiren neo-liberal mutabakat ve küresel kurumlar artık saldırı altında. Bunlar atak değil, savunma pozisyonuna geçmiş durumdalar.”

Devam eden dönüşüm sürecinde yeni kamu yönetimi paradigmalarının gelişmesinden çok, rekabet eden modeller olduğunu söyleyebiliriz.

Bugün politika yapmanın, örneğin 30 yıl öncesine kıyasla avantajlarından biri, veri ve araştırmanın tamamen erişilebilir olmasıdır. Artık her konudaki analizde daha iyi durumda olmamız gerekirdi. Ama olmadı!

Daha iyi verilere ve enformasyona sahip olmak, bunların daha iyi bir araya getirileceği, eleneceği ve daha iyi uygulanacağı anlamına gelmiyor.

Politika uzmanları da dahil olmak üzere uzmanlara güven azaldı. Danışma sistemleri ve uzman tavsiyelerinin politika sürecine yönlendirilmesinin mevcut tarzları değişmeli.

Uluslararası kuruluş türlerini birbirinden ayırmak önemli. Uluslararası kuruluşlar pek çok ulusal ve yerel STK’larla, düşünce kuruluşlarıyla ve araştırma kuruluşlarıyla bağlantılıdır. Bu nedenle uluslararası kuruluşlar ile ulusal ve yerel kuruluşları birbirinden ayırmak veya tüm bağlantılarını çözümlemek oldukça karmaşık hale gelmiştir.”

Belirli politika konuları etrafında örgütlenen küresel ağlar, uluslararası kuruluşlardan daha önemli hale geldi. Asıl onların ulusal ve yerel politikalara etkisine bakmak daha doğru bir yaklaşımdır.

Politika yayılmasının en önemli kanalları ve mekanizmaları uluslararası hukuk ve anlaşmalardır. Önemli bir diğer mekanizma da paradır.”

Kamu sektörü reform projelerine parasal destek sağlayan uluslararası kurumlar esasında destekledikleri STK’ların demokratik reformlar ve insan hakları konularını sadece kendi anladıkları şekliyle çalışmalarını ve savunmalarını beklemektedirler.

Doğru bir dil kullanmak, belirli standartlar geliştirmek ve esnek hukuk uygulamaları da politika yayılmasında etkili mekanizmalardandır

Akademik topluluklar gelecek nesil kamu görevlilerini (ve bazen de siyasi liderleri) kamu politikası konusunda eğitir. Onlar da etkili makamlara geldiklerinde öğrendiklerini genellikle politika girişimleri olarak uygulamaya geçer

Kamu politikası ve kamu işletmeciliği akademik disiplinlerinin merkez üslerinin hala Batı’da veya daha geniş olarak OECD ülkelerinde olması. Bu da bazen başka ülkeler için olumsuz sonuçlara neden olmaktadır.”

Gelişmişlik düzeylerinden bağımsız olarak, tüm ülkelerde belirli kamu hizmetlerinin belli bir standart seviyesinde sunulmasına yönelik toplumsal baskı ciddi benzerlik göstermektedir.”

OECD ülkeleri ile OECD dışı ülkeler arasında ciddi bir kurumsal kapasite farkı var. Ancak, gün geçtikçe bu fark azalıyor gibi görünüyor.”

Politika yaparken ‘iyi uygulamaları’ göz önünde bulundurmak faydalıdır. Bir ölçüt ve belki de bazı ilham verici hedefler sağlar.”

Politika yaparken ‘iyi uygulamalar’ ilham vermek yerine, tek ve değiştirilemez modeller olarak kabul edilirse ciddi bir sorun haline gelir.”

Politika konuları daha karmaşık hale geldikçe bu alandaki akademilere, kamu politikası analistlerine ve kamu yöneticilerine talep olmaya devam edecektir.”

Türk kurumları ve Türkiye’de politika oluşturma süreci yakın zamanda iki büyük güç tarafından yönlendirildi: 2016’daki darbe girişimi ve sonrasında 2017’de Başkanlık Sistemine geçiş ile Türkiye’nin jeopolitik konumu.

Türkiye’nin jeopolitik konumu, onu önemli dış güçlere maruz bırakmaktadır. Türkiye bir NATO üyesi, ancak ayrı bir rol üstlenmektedir.”

 “Son on yılda ‘Arap Baharı’ denen süreç sonrasında Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesindeki ülkelerde gerçekleşen kurumsal değişiklikler nihayetinde minimal veya önemsiz kaldı ve hepsinde eski statükoya geri dönüldü.”

MENA bölgesinde hüküm sürmüş ya da sürmekte olan ‘yönetim pazarlığı’ hala oradaki değişimleri açıklamada en önemli değişken olarak görülebilir.”

Enerji krizi, Avrupa ülkelerinde büyük bir kırılmaya yol açabilir. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın doğuracağı sonuçlar politika oluşturma süreçlerinde ciddi değişimlere yol açabilir.”

COVİD-19 krizi sonrası pandeminin etkisi ile dünyada kamu politikası sistemlerinde ciddi bir dönüşüm olacağını beklemek artık eskisi kadar olası görünmüyor

Yeni dönemde bölgesel hegemonların, küreselleşmeden geri çevrilmenin, olması yakın ve muhakkak olan küresel ekonomik durgunluğun, Afrika ve MENA’da kuzeye doğru ilerlemeye devam edecek olan dışarı taşan nüfusların, popülist tepkilerin ve türbülansın tuhaf ve sıra dışı kombinasyonlarını görüyor olabiliriz.”

 “Yeni dönemde ‘normal politika oluşturma’ olarak kabul ettiğimiz şey, rutin olarak daha çalkantılı süreçlere yol açmak zorunda kalabilir.  Politika döngülerinden politika tufanlarına geçebiliriz.”

Röportajın Tam Metni:

Prof. Dr. Leslie A. Pal ile Röportaj:
Günümüzde Kamu Politikası Analizi, Küresel Dönüşümler ve Sorunları

Prof. Dr. Leslie Pal, öncelikle Politika, İnovasyon, Tasarım ve Gelişim Merkezi (PİTGEM) olarak röportaj talebimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bu röportajda sizinle özellikle kamu politikası (public policy) ve kamu yönetimindeki teorik ve pratik konuları tartışmak istiyoruz. Ayrıca dünyadaki çeşitli gelişmeler, Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu’daki yönetim süreçlerine dair görüşlerinizi almaktan memnun olacağız. Genel bir soru ile başlayalım: Sizce çağdaş kamu politikası analizinin temel özellikleri nelerdir?

“Politika oluşturmanın ‘normal’ modu ‘kriz’ oldu. Artık, ‘politika döngülerinden’ değil, ‘politika tufanlarından’ bahsedebiliriz”

Ben çok teşekkür ederim. Sizinle bu röportajı yapmaktan ben de çok memnunum. Sorunuza gelince; bence günümüzde kamu politikası analizini belirleyen üç temel özellik var. Birincisi, sahip olunan değerlerin, değer sistemlerinin politika (policy) seçeneklerini nasıl renklendirdiklerini anlamaya yönelik yenilenmiş bir vurgu var. Bugünlerde politika tartışmaları perde arkasında paylaşılan ortak değerler ve ilkeler zemininde gerçekleşmiyor, her şey sorgulanır hale geldi.  İkincisi, bu zamanda politika oluşturmanın ‘normal’ modu ‘kriz’ oldu. Artık politika döngüsünü yok, politika tufanlarından bahsedebiliriz. Üçüncüsü, ilk iki özellik ile uyumlu olacak şekilde, politika tasarımı ve uygulamasında çevikliği, kıvraklığı teşvik eden bir yaklaşım var.

Araştırmalarınız bize çağdaş kamu politikasının temel konuları hakkında ne söylüyor? Çağdaş kamu politikası yeni bir dönüşüm mü geçiriyor?

Geçtiğimiz yıllardaki çalışmalarım küresel kamu politikası yapımı ve küresel baskıların iç politika oluşturma süreci üzerindeki ağırlığı üzerineydi. Küreselleşme söylemleri ve baskıları iç politika yapımı süreçlerinde temel konulardan birisi haline geliyor ve belirleyici oluyordu. Bu küresel boyut bitmiyor ama değişiyor. Pek çok küreselleşme söylemini şekillendiren neo-liberal mutabakat ve küresel kurumlar artık saldırı altında. Neo-liberal mutabakat ve küresel kurumlar atak değil, savunma pozisyonuna geçmiş durumdalar. Bu mücadelenin nasıl sonuçlanacağını doğru anlamamız gerekiyor. Bu kapışmanın küresel politika şebekeleri ve küresel koordinasyon, uluslararası standart belirleme süreçleri vb. durumlar üzerine ne gibi etkiler yapacağını görmemiz gerekiyor.

Prof. Dr. Leslie A. Pal

“Yeni dönüşüm sürecinde Yeni Kamu İşletmeciliği ve Yönetişim benzeri paradigmalar ortaya çıkmıyor. Artık rekabet eden yönetim modelleri var”

Bu dönüşüm sürecinde Yeni Kamu İşletmeciliği (New Public Management) ve Yönetişim (Governance) benzeri ortaya çıkan yeni bir paradigma var mı?

Şu ana kadar yeni, özlü ve kapsayıcı bir paradigmanın ortaya çıktığından haberdar değilim. Aslında, ortada klasik paradigmalardan çok, rekabet eden modeller olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, davranışsal psikoloji ve uyum sorunları hakkında hala çok fazla çalışma var, ancak araştırma konusu olarak “duygulara” ve halkın politika girişimlerine içgüdüsel düzeyde nasıl tepki verdiğine odaklanan yeni bir ilgi alanı da gelişiyor. Eski Marksist ya da siyasal iktisat yaklaşımları, kapsayıcılık ve hakkaniyet kisvelerine bürünerek politika analizinde kullanılabilecek yeni mercekler olarak yeniden su yüzüne çıktı. Diğer bir deyişle, analiz yaparken artık aralarından seçim yapabileceğiniz çok fazla model var.

Çok uzun bir zamandır kamu politikası analizinde hem akademisyen hem uzman olarak teori ve uygulama alanlarında pek çok çalışmalar yaptınız. Size göre günümüzdeki kamu politikası analizinin avantajları ve kısıtlamaları nelerdir?

Bugün politika yapmanın, örneğin 30 yıl öncesine kıyasla avantajlarından biri, veri ve araştırmanın tamamen erişilebilir olması. Ayrıca, hem doğal çevre (örneğin iklim değişikliği ile ilgili) hem ekonomik işlemler hem insan davranış kalıpları hakkındaki verileri yönetme ve analiz etme kapasitemiz neredeyse sonsuz hale geldi ve sürekli de gelişmeye devam ediyor. Bu durumda, prensip olarak, çevre politikasından şehir planlamasına kadar her konudaki analizde daha iyi hale geliyor olmamız gerekir.

“Danışma sistemleri ve bu sistemlerin uzman tavsiyelerini politika sürecine nasıl yönlendirdiği konusunda değişim gerekli”

Ancak güncel siyasetin haline ve kamu politikası tartışmaları ve uygulamalarına bakınca analiz konusunda gittikçe daha iyi hale geliyor gibi görünmüyoruz. Siz ne düşünüyorsunuz?

Doğru bir soru. Neden beklendiği kadar iyiye gitmiyoruz? Engellerden biri bilgi ve danışma (advisory) sistemleri konusunda halen aşılamayan bir sorun var. Sadece daha iyi enformasyon ve daha iyi verilere sahip olmak, bunların daha iyi bir araya getirileceği, eleneceği ve daha iyi uygulanacağı anlamına gelmiyor. Bu nedenle, danışma sistemleri ve bu sistemlerin tavsiyeyi politika sürecine nasıl yönlendirdiği konusunda bazı çalışmalar yapılması gerekmektedir. Elbette bir diğer kısıtlama, politika uzmanları da dahil olmak üzere, uzmanlara duyulan güvenin azalması. Ve bu sadece genel halk için değil, aynı zamanda siyasi liderler (en azından bazıları) için de geçerli.

“Uluslararası kuruluşlar ile ulusal ve yerel kuruluşları birbirinden ayırmak veya tüm bağlantılarını çözümlemek oldukça karmaşık hale geldi. Dolayısıyla, uluslararası kuruluşlardan çok, belirli politika konuları etrafında örgütlenen küresel ağları anlamak ve onların ulusal ve yerel politikalara etkilerine odaklanmak daha doğru bir yaklaşım olacaktır”

Daha önce belirttiğiniz gibi geçmişteki temel çalışma alanlarınızdan bir tanesi küresel politika oluşturma ve küresel baskıların iç politikaların oluşturulmasını nasıl ve ne ölçüde etkilediği yönündeydi. Uluslararası kuruluşlar, ulusal kuruluşlarla ve hükümetlerle nasıl etkileşime giriyor? Ulusal ve uluslararası kuruluşlar tarafından kullanılan politika yayılma (diffusion) kanalları veya mekanizmaları nelerdir?

Burada farklı “uluslararası kuruluş” türlerini ayırt etmek önemli. Ben kendi araştırmalarımda; İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler (BM) gibi uluslararası hükümet kuruluşlarına odaklandım. Ayrıca uluslararası ağlarla da çok ilgilendim ve çok çeşitli kuruluşlar bu ağlara ait olabilir. Örneğin Açık Toplum Vakfı’nı ele alırsanız; aslında bu vakıf, pek çok Sivil Toplum Kuruluşu (STK), düşünce kuruluşu ve araştırma kuruluşunu bünyesinde barındırır. Aynı zamanda da uluslararası hükümet kuruluşlarıyla ilişki kurar, işbirlikleri yapar. OECD kesinlikle hükümetler arası bir kuruluştur, ancak özel sektörde ve sivil toplum kuruluşlarında da geniş bağlantıları vardır. Bu nedenle uluslararası kuruluşlar ile ulusal ve yerel kuruluşları birbirinden ayırmak veya tüm bağlantılarını çözümlemek oldukça karmaşık hale gelmiştir. Dolayısıyla, bence bu konuyu daha iyi anlamanın yolu, uluslararası kuruluşları bu şekilde ele almak değil, belirli politika konuları etrafındaki küresel ağları ele almak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. O zaman, bir ağın içerisinde hemen hemen her sektörden çok çeşitli aktörler görebiliriz.

“Parasal destek ciddi politika yayma mekanizmalarından birisidir. Ülkelerdeki STK’lara parasal destek sağlayan uluslararası kuruluşlar, onların demokratik reformları ve insan hakları projelerini kendi anladıkları şekliyle olursa desteklemektedirler”

Bu ağların kullandıkları politika yayılma kanalları veya mekanizmaları nelerdir?

Politika yayılma kanallarında, elbette en üst seviyede, uluslararası hukuk ve uluslararası anlaşmalar var. Diğer bir mekanizma ise paradır. Daha önce AB, Dünya Bankası ve OECD’nin İslam dünyasındaki (Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) ve Orta ve Güneydoğu Asya dahil olmak üzere) kamu sektörü reform projelerini nasıl finanse ettiği konusunda bir çalışma yapmıştım. Yüzlerce proje buldum. Bu projelerin hepsi ya o ülkelerdeki kamu yönetimini teknik anlamda değiştirmeye çalışan ya da esasında sivil toplum kuruluşlarının (özellikle gençlerin) demokratik reformlar ve insan hakları (tabi ki bu kuruluşlar tarafından anlaşıldığı şekliyle) için çaba sarf etmelerini destekleyen projelerdi. Parasal desteğin ciddi politika yayılma kanallarından birisi olduğu açıkça görülüyor.

Başka politika yayılma kanalları var mıdır? Örneğin daha enformel düzeyde uygulanan?

Yeterince takdir edilmeyen politika yayılma kanallarından biri de aslında dildir. Politika konularını nasıl bir çerçeveye oturtarak sunduğunuz yayılma kanalarını açma konusunda çok etkilidir. Ayrıca belirli standartlar geliştirmek ve esnek hukuk (soft law) uygulamaları da yayılmada önemlidir.

Bunu biraz açabilir misiniz?

Elbette. Örneğin, ‘sürdürülebilir kalkınma’ kavramının icadı aynı zamanda her yerde “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDGs)” kuruluşu için kavramsal bir temel oluşturdu. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri de 150’den fazla gösterge aracılığıyla devasa bir izleme ve ölçme aygıtına sahip. Bu nedenle artık modern küresel politika tartışmalarında sürdürülebilirliğin, SDG’lerin farkında olmamak ve bu hedeflere ulaşmada lider ve geri kalmış ülkelerin kimler olduğuna dair bir fikre sahip olmamak düşünülemez. Bu, en azından uzun vadede dikkat çekici şekillerde politika yayılmasını mecbur kılacaktır.

Akademik bilginin kamu politikası oluşturma süreçlerinde kullanımına ilişkin düşünceleriniz nelerdir? Sizce akademik topluluklar ulusal ve uluslararası politika yapım süreçlerine nasıl katkı sağlıyor?

Elbette en bilindik cevap, akademik topluluklar bu süreçlere öğretim ve araştırma yoluyla katkıda bulunuyorlar. Örneğin, Kamu Politikası Yüksek Lisans (MPP) ve Kamu Yönetimi Yüksek Lisans (MPA) programları genellikle gelecek nesil kamu görevlilerini (ve bazen de siyasi liderleri) eğitir. Onların bu programlarda edindikleri fikirler, mezuniyet sonrası etkili pozisyonlara geçtiklerinde genellikle politika girişimleri olarak uygulamaya geçer. Diğer bir geleneksel cevap ise araştırma ve delildir. Ancak bunun, daha geniş politika sürecinde, tüm diğer (genellikle siyasi) etkilerin varlığında, gerçekten bir fark yarattığı konusunda şüphelerim var.

“Kamu politikası ve kamu işletmeciliği akademik disiplinlerinin merkez üslerinin hala Batı’da veya daha geniş olarak OECD ülkelerinde. Bu da bazen başka ülkeler için olumsuz sonuçlara neden olmaktadır”

Gelenek dışı, alışılmadık cevaplarınız neler olabilir?

O zaman iki de alışılmadık cevap vermeyi deneyeyim. Akademik topluluklar son yirmi yılda küreselleştiği ve ağlar oluşturduğu için, dünya çapında kamu politikası üzerine olan akademik ve araştırma programlarında dikkate değer bir yakınlaşma var. Buradaki Hamad Bin Khalifa Üniversitesi’ndeki öğrencilerim, Türkiye’de veya Asya veya Avrupa’nın önde gelen okullarından herhangi birinde bir politika analizi dersine katılabilirler ve muhtemelen müfredattaki bazı okumaları tanıyabilirler. Sonuç olarak, küresel sohbetlerde belirli bir tutarlılığı yakalamış durumdayız (insanlar aynı fikirde olmasalar bile, benzer bir kavramsal alanda faaliyet gösteriyor).

İkinci bir alışılmadık katkı ise, ki bu belki de çok olumlu değil, kamu politikası ve kamu işletmeciliği akademik disiplinlerinin merkez üslerinin hala Batı’da veya daha geniş olarak OECD ülkelerinde olmasıdır. Bu merkez üslerinden akademik söyleme sızan, genellikle açıkça söylenmeyen, söylemeden anlaşılan bazı değer önermeleri oluyor. Diğer bir deyişle, bazı kör noktalar oluşuyor.

Bir örnek verebilir misiniz?

Örneğin, ben şimdi Katar’da çalışıyorum. Ve akademik disiplinimizin ne oranda liberal-demokratik yönetişim biçimini ve dolayısıyla politika oluşturmayı üstlendiği bana hatırlatılıyor. Oysa, İslami bir monarşi olarak Katar’da yapılan seçimler var, istişare için meclis (majilis) gelenekleri var, bu topluma uygun kültürel normlar ve beklentiler var. Yine de  bu ülke politika sunumunda hala modern standartları (örneğin sağlık) coşkuyla kucaklıyor.

Erken sanayileşmiş ülkeler dışındaki ülkeler hakkında kapsamlı bilgiye sahipsiniz. Bu ülkelerin kamu politikası süreçleri nasıl işliyor? Erken sanayileşmiş ülkeler ile bu “yeni” ülkeler arasında belirli farklılıklar ve benzerlikler gözlemliyor musunuz?

Uzman olduğumu iddia edemem ama şimdi burada çalışmanın bir sonucu olarak Katar ve Körfez ülkeleri ve bazı MENA ülkeleri hakkında biraz daha bilgim var. OECD ve kamu sektörü reform hareketleri üzerine çalışmalarım sayesinde, bu “yeni” ülkelerin uluslararası bir kuruluş (OECD veya Dünya Bankası gibi) perspektifinden nasıl göründüğüne dair bir fikrim var.

Elbette, çok farklı siyasi (political) ve politika (policy) sistemlerine sahip bu ülkeler ile ilgili tümünü kapsayan bir genelleme yapmak mümkün değil, ancak birkaç büyük benzerliği ve birkaç temel farklılığı vurgulamama izin verin. Benzerliklerden biri, gelişmişlik düzeyinden bağımsız olarak, belirli hizmetlerin (örneğin sağlık veya eğitim veya toplu taşıma) belirli bir standart düzeyde sunulmasına yönelik baskıların her yerde aynı olması. Bir başka benzerlik, bazı baskıların her yerde aynı olmasına bağlı olarak, hepsinde politika tavsiyesi için bir iştah mevcut. Politika tavsiyesinin de genellikle yerel olarak temin edilmesi zor ve bu nedenle, şu ya da bu tür uluslararası kuruluşlara bu politika konularında bir güven var.

Prof. Dr. Leslie A. Pal ile Röportaj: Günümüzde Kamu Politikası Analizi, Küresel Dönüşümler ve Sorunları

“OECD ülkeleri ile OECD dışı ülkeler arasında; finansal kaynaklar, kamu hizmeti kapasitesi (hem düşünme hem de yapma düzeyinde) ve kurumsal kapasite (dayanıklılık, değişime ayak uydurma, kontrol ve denge sistemleri) açısından ciddi bir fark var”

Gözlemlediğiniz farklılıklar nelerdir?

Büyük ve ciddi bir farklılık, OECD ülkeleri ile OECD dışı ülkeler arasında ciddi bir kapasite farkı var. OECD ülkeleri ile OECD dışı ülkeler arasında hem finansal kaynaklar hem de kamu hizmeti kapasitesi (hem düşünme hem de yapma düzeyinde) ve kurumsal kapasite (dayanıklılık, değişime ayak uydurma, kontrol ve denge sistemleri) açısından ciddi bir fark mevcut. Ancak diğer bazı kişilerin de belirttiği gibi, bu fark azalıyor gibi görünüyor. Hatta, bazı batılı ülkeler şu anda sözde “gelişmekte olan” ülkeler kadar işlevsiz bir durumdadır. Sadece erken pandemi dönemindeki uygulamalarına bakın; pandemi ile en iyi mücadeleyi verebileceğini düşündüğünüz ülkeler aslında iyi cevap veremedi ve düşük performans gösterebileceğini düşündüğünüz bazı ülkeler aslında daha iyi performans gösterdi.

Uluslararası en iyi uygulamaların (best practices) ülkeler için yararlı olduğunu düşünüyor musunuz? Bu uygulamaların sunduğu fırsatlar ve bunların kamu politikası yapımındaki sınırları nelerdir?

Bir şeyleri yapmanın tek bir en iyi yolu olduğu fikrinden kaçınmak için “en iyi” uygulama (best practice) dili şimdi “iyi” uygulama (good practice) olarak değiştirildi. Bununla birlikte, politika yaparken “iyi uygulamaları” göz önünde bulundurmanın faydalı olduğunu düşünüyorum. Bir ölçüt ve belki de bazı ilham verici hedefler sağlar. Dedikleri gibi hepimiz “Danimarka’ya gidemeyiz”, ancak yol boyunca bize yardımcı olacak işaret levhalarının ve göstergelerin olması yararlıdır.

Bu uygulamanın sunduğu fırsatlara iyi bir örnek; Katar Ulusal Kalkınma Stratejisi olabilir. Strateji; insani hizmetler, sürdürülebilirlik ve çevre konularında kilit ülkelerdeki uluslararası iyi uygulamalarla karşılaştırmalarla doludur. Aynı zamanda, Kalkınma Stratejisi farklı alanlardaki karşılaştırmalı ülkelere sürekli atıfta bulunmaktadır.

Bu iyi uygulamaların bariz olumsuz tarafı ise; eğer bu iyi uygulamalar ilham yerine, tek, katı modeller haline gelirse ciddi sorun olur. Bağlam her zaman önemli olacak, ama herhangi bir uygulama yerel koşullara uyarlanmalıdır.

Geçmişe kıyasla artık elimizde çok fazla veri olduğunu söylediniz. Günümüzde, farklı politika alanları için birçok açık kaynaklı veri tabanına sahibiz. Karşılaştırmalı kamu politikası araştırmaları için açık kaynak veri tabanlarının etkileri nelerdir?

Bunların hepsi olumlu gelişmeler. Ancak, bu olumluluk verilerin kalitesi, veri ve veri tabanlarının kaynağına da bağlı. Yoksa, olumsuz sonuçlara da yol açabilir.

Kamu yönetimi ve kamu politikası departmanları hakkındaki fikirlerinizi de alabilir miyiz? Özellikle üniversitelerde kamu yönetimi ve kamu politikası bölümlerinin geleceği nedir? Ayrıca diğer ülkelerdeki üniversitelerde farklı kamu yönetimi gelenekleri gözlemliyor musunuz?

Farklı ülkelerde farklı gelenekler var ve bu, kamu yönetimi ve kamu politikası departmanlarının kaderini etkiler. Avrupa geleneği (bazı diğer ülkelerce de kopyalanmıştır) devlet memurluğu eğitimi için bir tür ulusal okula sahip olmaktır. Üniversite bölümleri bu devlet memurluğu okullarına öğrenci kaynağı haline gelir. Kuzey Amerika geleneğinde, bu büyük ulusal devlet memurluğu eğitim kurumları olmadığından, üniversitelerin duvarda oyuklar (nişler) oluşturması için daha fazla alan var.

Politika konuları daha karmaşık hale geldikçe (sürdürülebilirliği ve bunun bir dizi politika alanı için ne anlama geldiğini düşünün), kamu politikası analistlerine ve kamu yöneticilerine talep olmaya devam edecektir. Ancak, önümüzdeki on yıllarda dünyanın hiçbir yerinde bu talebin katlanarak arttığını görmüyorum. ‘Kamu yönetimi okulları’ politikası olmayan ülkeler muhtemelen bu politikaları geliştirecektir, ancak bu sektördeki büyümedeki artış çoğu ülkede son 20-30 yılda gerçekleşti. Tamamen demografik bir bakış açısından, üniversiteye kayıtlar Kuzey Amerika ve Avrupa’da azalmaktadır. COVID sonrası eğitim ortamı da değişiyor ve çok pahalı eğitim kurumlarında, geleneksel sınıfta katılım yerine programları sunmanın daha iyi yollarının olup olmadığı konusunda ciddi tartışmalar var.

Ancak iyi haber şu ki, mevcut memur ve yönetici kadroları, tam olarak hızla değişen bağlam ve politika konularının karmaşıklığı nedeniyle, sürekli eğitime ve becerilere ihtiyaç duyacaklar ve üniversite departmanları buna yardımcı olabilir ve destekleyebilir.

“Türkiye’de son dönemde politika oluşturma süreci ve kurumları yönlendiren en önemli itici güçler: 2016’daki darbe girişimi, 2017’de Başkanlık Sistemine geçiş ve Türkiye’nin jeopolitik konumunun getirdiği koşullardır”

Ayrıca size Türkiye, Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) ve Avrupa’daki daha güncel kamu politikası konuları hakkında bazı sorular sormak istiyoruz. Son on yılda Türkiye’deki kamu politikası süreçlerini takip edebildiniz mi? Eğer takip edebildiyseniz, Türkiye’deki politika reformları ve uygulamalarının genellikle politika öğrenme, politika taklidi, politika transferleri veya daha ziyade diğer ülkeler veya uluslararası ya da ulus üstü kuruluşlar (mesela AB, OECD, IMF, Dünya Bankası) gibi dış faktörlere dayandığını düşünüyor musunuz? Türkiye’de politikaların belirlenmesinde iç faktörler ve dinamikler de etkili mi? 

Ben Türk siyaseti veya politika oluşturma konusunda uzman değilim, sadece çevreden bir gözlemciyim. Ancak bana öyle geliyor ki, Türk kurumları (ve dolayısıyla politika oluşturma) son on yılda veya daha kısa sürede iki büyük güç tarafından yönlendirildi. Birisi 2016’daki darbe girişimi. Bu, Cumhurbaşkanı’nın sert tepkisine yol açtı, yaklaşık iki yıl olağanüstü hâl uygulandı. Ayrıca, memurlar, ordu ve akademiden ciddi tasfiyeler oldu. Ve sonra 2017’de gücü daha da pekiştiren bir Başkanlık sistemine geçiş gerçekleşti. İkincisi, etken güç ise Türkiye’nin jeopolitik konumudur. Temel bir tarihi ve somut gerçek şu ki; Türkiye’nin jeopolitik konumu, onu önemli dış güçlere maruz bırakmaktadır. Türkiye bir NATO üyesi, ancak ayrı bir rol üstlenmektedir. Rusya-Ukrayna savaşında Ukrayna’ya askeri donanım sağlayarak ve aynı zamanda Ukrayna tahıl sevkiyatlarının pazarlanmasına yardımcı olarak karmaşık bir denge rolü oynadı. Bir de Körfez ülkeleri (özellikle Suudi Arabistan), Suriye ve İran ile sürekli bir manevra politikası var.

Özellikle Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri gibi MENA ülkelerinde ve son on yılda genellikle ‘Arap Baharı’ olarak tanımlanan kaotik çatışmalardan ve protestolardan etkilenen diğer ülkelerdeki yeni kurumsal yeniden yapılanma ve politika reformlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu reform girişimlerinin o ülkelerin hükümet yapılarında ve politika sistemlerinde uzun süreli bir değişikliğe işaret ettiklerini düşünüyor musunuz?

Arap Baharı’nın genel değerlendirmesi, tabii ki şimdi yaklaşık on yıl önce gerçekleşti, hemen hemen tüm durumlarda (şimdi Tunus ve tabii ki Mısır) kurumsal değişikliklerin nihayetinde minimal veya önemsiz olduğu veya işlerin eski duruma döndüğü şeklinde. Bu, en azından daha demokratik katılım, seçimler ve daha geniş rejim değişikliği yönündeki kurumsal değişim açısından böyledir. Büyük resim hakkında düşünmenin bir başka yolu, MENA bölgesinde hüküm sürmüş (hüküm sürmekte olan?) “yönetme pazarlığı” (ruling bargain) (Mehran Kamrava’ya atıfta bulunarak) açısından olabilir. Bu bölgedeki nüfuslar, maddi çıkarlar (refah devletleri, sosyal güvenlik ve istihdam) karşılığında katılımcı siyasetten vazgeçmekteler. Bazı MENA ülkelerinde (özellikle Suudi Arabistan, Katar, BAE gibi Körfez ülkelerinde) mevcut petrol fiyatları yönetme pazarlığını devam ettirebilir. Diğerlerinde, yönetme pazarlığı, özellikle iş arayan genç nüfus ve insanlar (Arap dünyasında ihtiyaç duyulan 50 milyona kadar yeni işe ilişkin tahminlerden bahsediyoruz) göz önüne alındığında, baskı altındadır.

Son zamanlarda Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından ortaya çıkan enerji krizi de dahil olmak üzere Avrupa’daki son yönetim krizi hakkında ne düşünüyorsunuz? Avrupa politika sistemleri önümüzdeki on yılda bu krize bir yanıt olarak muazzam bir şekilde değişecek mi? Yoksa İngiltere’nin AB’den çıkışı (Brexit) Avrupa’da yaklaşmakta olan krizin habercisi miydi?

Enerji krizi büyük bir kırılma olabilir. Çoğu AB ülkesi şimdi enerji maliyetlerini sübvanse etmek zorundadır. Ve kış da geliyor. Gelecek yıl, savaşın ne kadar sürdüğüne ve sonucunun ne olduğuna bağlı olarak, Rus tedarikinden uzaklaşmak söz konusu olacak ve AB ülkeleri ya yabancı petrol ve doğalgaz kaynakları tarafından desteklenecek (ancak bunlar sınırlı) ya da daha fazla kömür yakmak ya da nükleer enerjiye geçmek zorunda kalacak (Almanya’da olası bir seçenek değil, muhtemelen Fransa’da). Büyük bir politika alanı olan iklim değişikliği ve emisyon hedefleri darbe alacak. Bütün bunların, politika oluşturma sistemlerinde nasıl dalgalandığını izlemek ilginç olacak.

“Yeni dönemde bölgesel hegemonların, küreselleşmeden uzaklaşmanın, küresel ekonomik durgunluğun, Afrika ve MENA’da kuzeye doğru ilerlemeye devam edecek olan dışarı taşan nüfusların, popülist tepkilerin ve türbülansın tuhaf ve sıra dışı kombinasyonlarını görüyor olabiliriz”

COVID-19 sonrası dönemde yenilenen politika sistemleriyle yeni bir dünya düzeni kurulacak mı sizce? Ülkelerin ve uluslararası kuruluşların COVID-19 krizine yönelik politika yanıtlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yaklaşık bir yıl önce COVID’in ve buna verilen yanıtların politika oluşturma sistemlerinde büyük itici güç olacağını düşündüm. Bu konu ile ilgili bir kitabın editörlüğünü yaptım; The Future of the Policy Sciences (Politika Bilimlerinin Geleceği). Şimdi o kadar emin değilim. Tabii ki daha da öldürücü ve daha kolay yayılan yeni bir varyant çıkmazsa, COVID’in normalleştiğini düşünüyorum. Gözetim sistemleri, izleme ve seyahat açısından etkileri oldu (bu günlerde herhangi bir yere uçmayı deneyin) ve halk sağlığı uzmanlarını avukatların ve ekonomistlerin yanında politika masasının başına yükseltti. Ama giderek daha fazla küreselleşmeden geri çevrilme (neo-liberal dönem ile ABD’nin hakimiyetinin ve dünyanın polisi olma arzusunun sonu), demografik gerileme ve hatta çöküş (özellikle farkına varmadığım Çin’in), ve bir tarafın kazandığı diğer tarafın kaybettiği (zero-sum) jeopolitik hesaplar üzerine daha fazla argümanlar okuyorum. Yeni dönemde bölgesel hegemonların, küreselleşmeden geri çevrilmenin, olması yakın ve muhakkak olan küresel ekonomik durgunluğun, Afrika ve MENA’da kuzeye doğru ilerlemeye devam edecek olan dışarı taşan nüfusların, popülist tepkilerin ve türbülansın tuhaf ve sıra dışı kombinasyonlarını görüyor olabiliriz. “Normal politika oluşturma” olarak kabul ettiğimiz şey, rutin olarak daha çalkantılı süreçlere yol açmak zorunda kalabilir. Söylemeyi sevdiğim gibi, “politika döngülerinden” “politika tufanlarına” geçebiliriz.

Kamu politikasıyla ilgili çok çeşitli konulardaki sorularımızı zaman ayırıp yanıtladığınız için çok teşekkür ederiz Prof. Dr. Pal. Çok yararlı bir röportaj oldu.

Ben teşekkür ederim. Kamu politikası, kamu politikası analizi, yönetim sistemleri, tasarım ve inovasyon odaklı çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Not: Röportajın yine PİTGEM’de yayınlanan İngilizce orijinal halini şu linkten takip edebilirsiniz

Bültenimize Abone Olun

En son haberler ve özel duyurulardan haberdar olmak için abone olun

Diğer Yazılar