Bültenimize Abone Olun

En son haberler ve özel duyurulardan haberdar olmak için abone olun

Tarih:

Türkiye’de Savunma Sektöründe Yatırımların Önemi: TUSAŞ Örneği- Tuna Çakır

Diğer Başlıklar

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin

ÖZET

Tarihin başlangıcından bu yana savunma, ülkelerin en temel ihtiyaçlarından biri olmuştur ve günümüzde bu ihtiyaç artarak devam etmektedir. Türkiye stratejik konumunun ve uluslararası konjonktürün getirdiği etkilerle birlikte savunma sanayi içerisindeki atılımlarını yıllar içerisinde artırmıştır. Yapılan yatırımlar, gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmesi planlanan projelerle artarak devam etmektedir. Türkiye, üretilen projelerle caydırıcı bir güç olmaya ve savunma sektöründeki kabiliyetlerini ekonomik/teknolojik kazanımlara dönüştürmeye çalışmaktadır. Ukrayna – Rusya Savaşı, Orta Doğu’daki güncel durum ve dünyada devam eden çeşitli mücadeleler savunma sektörünün önemini gözler önüne sermektedir. Bu yazının amacı, savunma sektöründe yapılan yatırımların ekonomik, askeri ve teknolojik açıdan getirdiği kazanımları TUSAŞ örneği üzerinden aktarmaktır.

Giriş

Savunma sanayi;üretimin geliştirilmesi, kritik nitelikteki ürünlerin üretilmesi ve farklı teknolojilerin geliştirilmesi adına ülkeler için önemli bir yere sahiptir. Bu kapsamda, her ülke için savunma sanayi ürünleri stratejik bir önemdedir çünkü üretilen her bir ürünün ülke geleceğini şekillendirme kapasitesi bulunmaktadır.  Diğer yandan savunma sektöründe kullanılan teknolojilerin niteliği ve yapılan araştırma-geliştirme çalışmaları çok yönlü etkilere sahip olarak var olan farklı sektörlerdeki ekonomik ve teknolojik gelişmeleri de etkilemektedir (Yeşilyurt, 2019; 2). Bu etkileşimler farklı sektörlerin de büyümesine olanak sağlayarak alternatif ekonomik faaliyet ve yatırım alanları oluşturmaktadır. Savunma sektörü içerisinde yer alan yüzlerce firma, alt yüklenicileri, tedarik sağladıkları ve hizmet satın alımı yaptıkları firmalar ile birlikte ciddi bir ekonomik oluşum meydana getirmektedir. Tüm bu süreçler ekonomik kalkınma için fırsat yaratmanın yanı sıra farklı istihdam fırsatları da ortaya çıkarmaktadır.

Faaliyet alanı gereği savunma sektörünün devlet ve ilgili kamu kurumları için de önemli bir yeri bulunmaktadır. Ülkemizin jeopolitik konumu dikkate alındığında savunma sektöründe yapılan yatırımların ve Türkiye’nin savunma ihtiyacının bir devamlılık arz ettiği gözlemlenmektedir (Saraçöz, 2018,10). Sektörün yaptığı yatırımların ve ürettiği ürünlerin stratejik değeri, bu alanda kamu kaynaklarının üretim ve teknolojik gelişmeler için kullanılmasına sebep olmaktadır. Çünkü yapılan projeler yalnızca ekonomik olarak ülkemize katma değer sağlamamakta, aynı zamanda politik anlamda da ülkemizin daha bağımsız kararlar almasına olanak sağlamaktadır. Nitekim üretilen projelerin varlığı ülkemizin milli güvenlik politikalarını doğrudan etkilemektedir.

Savunma sektörünün sahip olduğu teknolojik altyapı, endüstriyel bağlantılar ve üretilen ürünlerin stratejik değeri yerli ve milli projelerin kamu tarafından desteklenmesini bir gereklilik haline getirmiştir. Süreç içerisinde ülkemizin tarihsel arka planı, bu ürünlerin ithal edilmesi yerine ülke içerisindeki kaynaklarla üretilmesi gerektiğini göstermiştir. Çünkü ülkemize uygulanan çeşitli ambargolar, dışa bağımlılığı olmayan bir savunma sanayisinin gerekliliğini, ülkenin geleceği adına bağımsız kararlar almanın ve hareket etmenin önemini göstermiştir. Bu sebepler nedeniyle savunma sektörü özel bir ilgiye ihtiyaç duymaktadır. Yapılan projelerin yüksek maliyetleri, gereken alternatif yatırımlar ve sektörün niteliği, devletin sektöre müdahil olmasına ve var olan firmaların kamu ile ilintili olmasına yol açmıştır.

Tüm bu yapı bütünüyle değerlendirildiğinde, savunma sektörünün ülkemizin geleceği açısından önemi yadsınamaz bir gerçeklik kazanmıştır. Elbette ki savunma sanayii içerisinde faaliyet gösteren her firma, ülkemizin ve sektörün geleceği için önemli bir yere sahiptir ancak yazının bütünlüğü göz önünde bulundurularak çalışma içerisinde Türk Havacılık Uzay Sanayii (TUSAŞ) şirketinin faaliyetleri/projeleri doğrultusunda sektör içerisindeki yatırımların öneminden bahsedilecektir. Bu kapsamda, kısaca savunma sektörünün tarihçesine ve gerekliliğini değinilerek akabinde TUSAŞ projeleri doğrultusunda sektör çalışmalarının önemi değerlendirilecektir.

Savunma Sektörünün Türkiye’deki Tarihçesi

Osmanlı Devleti’nin yükseliş devri itibariyle başlayan Türk savunma sanayisi Osmanlı Devleti’nin batılı devletlerin gerisinde kalmasıyla birlikte sanayi ve teknoloji anlamında da batılı devletlerin gerisinde kalmıştır (Baran, 2018;2). Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ordunun modernize edilmesi adına belirli tesisler kurulsa da bu kuruluşlar ordunun modernizasyonu için yeterli olmamıştır.

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren savunma sektörüne önem veren Türkiye, bu dönem içerisinde Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü, Tayyare ve Motor Türk AŞ, Gölcük Tersanesi, Tüfek ve Mühimmat Fabrikası gibi çeşitli kurumlar kurmuştur. Ayrıca Cumhuriyetin ilk yıllarında Nuri Demirağ Uçak Fabrikası kurularak ilk yerli savunma sanayi girişimlerinden birine imza atılmıştır (Ünal, 2021). Hatta ilgili fabrika kurulduğu 1936 tarihinden kapandığı 1943 yılına kadar pek çok farklı uçağın üretilmesine öncülük etmiştir. 1950’li yıllara gelindiğinde ise NATO üyesi olan Türkiye, genel olarak müttefik devletlerin yardımıyla savunma ihtiyaçlarını karşılamaya başlamıştır.

Türkiye için Kıbrıs Barış Harekâtı önemli bir milat olmuştur. Kıbrıs Barış Harekâtı sürecinde ülkemize uygulanan yaptırımlar, yerli ve milli bir savunma politikası oluşturma ihtiyacını gözler önüne sermiştir. Bu kapsamda, milli bir savunma politikası oluşturulmasının gerekliliği ortaya çıkmış ve günümüz Türkiye’sinin öncü savunma firmalarının temelleri atılmıştır. Süreç içerisindeki politikaları desteklemek adına Savunma Sanayiyi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (SAGEB) 1985 yılında kurulmuştur. Başkanlık 1989 yılına gelindiğinde Savunma Sanayi Müsteşarlığına (SSM) dönüştürülmüştür. SSM’ye yerli savunma firmalarını teşvik edilmesinin yanı sıra, teknolojik girişimlere yol göstermek, bu amaca erişmek için devletin çalışma alanlarını düzenlemek, gerekli proje süreçlerini koordine etmek ve savunma sanayi ürünlerininihracatını yapmak gibi görevler verilmiştir. İlgili kurum savunma sektörünün merkezden yönlendirilmesini sağlayarak daha etkin ve dinamik bir yapıya kavuşmasına olanak sağlamıştır.

Bütün bu süre zarfında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyacının karşılanması adına Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı ve Savunma Sanayi Başkanlığı çatısı altında yer alan TUSAŞ (1973), ASELSAN (1975), HAVELSAN (1982), ASPİLSAN (1981) ve ROKETSAN (1988) gibi kurumlar/şirketler kurulmuştur. Tüm bu kurumlar, faaliyet alanları çerçevesinde özgün ürünler geliştirerek ve üreterek ülkemizin yerli ve milli savunma sanayisinin oluşmasına katkı sağlamıştır. Nitekim, ülkemizin uluslararası düzeyde bağımsız kararlar alabilmesi adına bahsi geçen kurumların ürettiği ürünlerin değeri oldukça büyüktür. Çünkü, bir ülkenin bağımsız olabilmesi adına savunma sanayi içerisinde kendi özgün ürünleri geliştirmesi ve bu alanda dışa bağımlı olmaması gerekmektedir.

Özellikle günümüzde Rusya-Ukrayna Savaşı gibi gelişmelerin yaşanması savunma sanayinin ve üretilen özgün projelerin değerine dikkat çekmektedir. Her ne kadar sektör içerisinde yer alan her firma kendi içerisinde çok değerli projelerin geliştirilmesinde önemli roller oynasa da yazının bütünlüğü göz önünde bulundurularak TUSAŞ örneği üzerinden üretilen özgün projelerin önemi değerlendirilecektir.

TUSAŞ ve Milli Projelerin Önemi

Türk savunma sanayisinde dışa bağımlılığı azaltmak adına 1973 yılında Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı (TUSAŞ) adıyla kurulan TUSAŞ, Türk Hava Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir rol oynamıştır. 1984 yılına gelindiğinde ise Türk Hava Kuvvetleri’nde F-16’ların kullanılmaya başlanmasıyla birlikte F-16’ların üretimi, sistemlerin entegrasyonu ve uçuş testlerinin gerçekleştirilmesi adına TUSAŞ tarafından TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayi Şirketi (TAI) Türk-ABD yatırım ortaklığıyla birlikte 25 yıl için kurulmuştur. Ancak henüz bu 25 yıllık süre dolmadan Türk tarafı Amerikan hisselerini satın alarak 2005 yılında iki firma TUSAŞ – Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. adı altında birleşmiştir. O tarihten bugüne, TUSAŞ’ın faaliyet alanı genişlemiştir ve Türkiye’nin havacılık ve uzay sanayisine ışık tutarak farklı hava aracı platformlarının geliştirilmesi, modernizasyonu, sistem entegrasyonu ve üretimi gibi çalışmalarda bulunmaya devam etmektedir.

TUSAŞ çeşitli ana dallar özelinde çalışmalarına devam etmektedir. Bu kapsamda proje konularına bağlı olarak TUSAŞ, 6 ana grupta faaliyet göstermektedir ve bu gruplar içerisinde farklı ürünleri geliştirme ve üretme çalışmalarına devam etmektedir;

  • Yapısal Grubu: Yapısal grubu kapsamında TUSAŞ Airbus ve Boeing gibi firmalarla ortak çalışmalar yürütmektedir.
  • Uçak Grubu: Hürkuş, Hürjet
  • Helikopter Grubu: Atak, Atak II, Gökbey
  • İnsansız Hava Aracı (IHA) Grubu: Anka, Aksungur, Şimşek, Anka III
  • Uzay Grubu: Göktürk II, Small Geo
  • Milli Muharip Uçak Grubu: Kaan (MMU)

Yukarıda bahsi geçen 6 ana grupta faaliyet gösteren TUSAŞ, dünyada bu kadar hava platformunu bir arada yapan sınırlı sayıdaki şirketlerden bir tanesidir. Özellikle ilgili projelerin özgün olması ülkemiz için değerini daha da artırmaktadır. Bahsi geçen projeler tamamen yerli ve milli imkanlarla üretilmekte olup daha önceki dönemlerde yurt dışından ithal edilmekte olan hava araçlarının yerini almaktadır. Bu sayede ülkemiz coğrafi konumunu daha etkin kullanma kapasitesine sahip olmakta ve dışa bağımlılığını azaltarak kendi semalarında daha hür bir iradeye sahip olmaktadır.

Türkiye’nin son dönemde Yunanistan ile yaşadığı bölgesel kriz, Amerikan’ın Türkiye’ye F-16 satışını engellemesi, Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması ve Rusya-Ukrayna Krizi havacılık sektörünün önemini bir kez daha bizlere göstermiştir. Bu noktada özellikle Milli Muharip Uçak (MMU) F-35’in yerini alarak kendi özgün savaş uçağımıza sahip olmamıza olanak sağlayacak ve F-16’lara olan ihtiyacımızı ortadan kaldıracaktır. Taksisini yapan ve yıl sonu itibariyle ilk uçuşunu gerçekleştirmesi planlanan MMU sayesinde ülkemiz, kendi yerli ve milli uçağını üreten sayılı devletlerden birisi olacaktır.

Halihazırda kullanımda olan Atak helikopter ise satışına devam edilen bir proje olmakla birlikte TSK’nın ihtiyaçlarını karşılamaya devam etmektedir. Atak helikopterinin ağır sınıfı olarak nitelendirilen Atak II helikopteri ise  Mayıs ayı içerisinde ilk uçuşunu gerçekleştirmiş ve Türkiye’yi ağır sınıf helikopter üretebilen nadir ülkelerden birisi haline getirmiştir. Yine sivil havacılıkta kullanılması planlanan Gökbey Helikopteri geçtiğimiz günlerde ilk yerli motoruyla Ankara – İstanbul arasına uçuşunu gerçekleştirmiştir.

Farklı hava aracı platformları üreten TUSAŞ, İHA kategorisinde de ülkemizin öncü firmaları arasındadır. Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı ve 2. Karabağ Savaşı bizlere SİHA’ların rolünün modern savaşlarda ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Stratejik önemleriyle öne çıkan İHA’lar modern savaşlara yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. TUSAŞ’ın envanterinde üretilen ve geliştirilen Anka ve Aksungur İHA’ları ülkemizin terörle mücadelesinde kullanılmakta olup aynı zamanda elde ettiği başarılar sayesinde Tunus ve Kazakistan gibi ülkelere satılmaktadır. Bu yıl içerisinde İHA envanterine yeni bir ürün daha ekleyen TUSAŞ, farklı özelliklerle donatılan Anka III’ü çıkarmıştır ve Anka III’ün yıl sonu itibariyle uçması planlanmaktadır.

Sonuç ve Değerlendirme

Geçmişten günümüze geçirdiğimiz süreç içerisinde savunma sektörü yalnız Türkiye’nin değil dünyadaki tüm ülkelerin değer verdiği bir sektör olmuştur. Savunma sanayi aslen savaş için değil, barış ortamının korunması için önemlidir çünkü güçlü bir askeri altyapı bir ülkenin caydırıcı askeri yetkinliğe sahip olmasına olanak sağlamaktadır. Bu askeri güç ülkenin aynı zamanda uluslararası anlamda da gücünü ve etkinliğini artırmaktadır. Nitekim dünya üzerinde güçlü olarak ifade ettiğimiz hemen hemen her ülkenin askeri anlamda önemli kabiliyetleri bulunmaktadır.

Türkiye özellikle 20. Yüzyılın sonlarına doğru yaptığı savunma yatırımlarıyla bugünümüze ışık tutan savunma sanayi oluşumlarının kurulmasına olanak sağlamıştır. İlgili kurumlar Türkiye’nin yalnızca askeri olarak değil ekonomik ve teknolojik olarak da gelişmesine imkân tanımıştır. Üretilen ve geliştirilen yerli ve milli ürünler alternatif istihdam olanakları sağlayarak ülkemiz için ekonomik bir kazanım haline gelmiştir. Aynı zamanda tüm bu ürünler Türkiye’nin bölge içerisinde önemli bir aktör haline gelmesine olanak sağlamış ve etkin, saygın ve caydırıcı bir duruş kazandırmıştır.

Yapılan tüm bu yatırımlar ülkemizin savunma ihtiyacını karşılamakla birlikte aynı zamanda yurt dışına da satılmaktadır. Elde edilen tüm bu gelirler ülkemizdeki savunma sektörünün büyümesini sağlayarak yeni yatırım sahaları oluşturmaktadır. Oluşturulan yeni yatırım sahaları da mevcutta kullandığımız teknolojilerin gelişmesine olanak tanıyarak milli projelerimizin çeşitlenmesini sağlayacaktır. Bu nedenle savunma sektörü başat sektörlerden biri olarak ülkemize çok büyük kazanımlar sağlamaya devam edecek ve ülkemizin istikbali için önemli bir rol oynayacaktır.


Kaynakça:

Yeşilyurt, F. & Yeşilyurt, E. (2019). Türkiye’de Savunma Sanayi. Eurasian Economic Studies, 6(2)

Baran, T. (2018). Türkiye’de Savunma Sanayi Sektörünün İncelenmesi ve Savunma Sanayi Sektörü Harcamalarının Ekonomi Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi. Uluslararası İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi.

Saraçöz, Y. (2018). Savunma Sanayiinin Önemi ve Savunma Harcamalarının Ülke Ekonomisine Etkileri.

Ünal, A. Y. (2021). Soyadını Atatürk’ten, ününü uçaklarından alan Türk havacılığının unutulmaz ismi: Nuri Demirağ. Anadolu Ajansı.

Bültenimize Abone Olun

En son haberler ve özel duyurulardan haberdar olmak için abone olun

Diğer Yazılar