Bültenimize Abone Olun

En son haberler ve özel duyurulardan haberdar olmak için abone olun

Tarih:

Okur Mektubu 7: Depremin Yıl Dönümünde Garip ve Mahzun Hatay – Ali Kavak

Diğer Başlıklar

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin

ÖZET

Politika, İnovasyon, Tasarım ve Gelişim Merkezi’ne (PİTGEM) gönderilen bu yazının özeti bulunmamaktadır. Daha önce yayınladığımız “Okur Mektubu 1-2-3-4-5-6…” başlıklı seri haline gelen yazıların özet kısmında belirttiğimiz gibi PİTGEM, kamu politikalarına dair okuyuculardan gelen mektuplara, kısa görüş yazılarına yer vermektedir. Bu tip yazılar ve okuyucudan gelen mektuplar, “Okur Mektubu” kategorisinde yayınlanmaktadır. Bu yedinci mektup da depremzede bir okurumuz Hatay’daki son gelişmelere dair kaygılarını, yaşadıkları travmaları ve içine düştükleri geleceğe dair umutsuzluğu arttıran gelişmeleri paylaşmış. Okuyucu mektubundan Hatay’daki 31 Mart 2024 yerel seçim sürecinin de umuttan ve değişimden çok umutsuzluk ve kaygıları arttıran bir duruma evrildiğini görüyoruz. PİTGEM olarak depremi, depremzedeleri ve yaşana yıkımı asla unutmayacağız, unutturmayacağız. Depremzedelerin yüreklerinden gelerek yazdıkları mektupları depremzedelerin yaralarına bir parça merhem olabilmek, bir daha böyle acılar yaşanmaması ve daha iyi bir gelecek için herkesin neleri nasıl yağması gerektiğine katkı sağlamak dileğiyle yorum yapmadan kamuoyu ile paylaşıyoruz. Daha iyi kamu politikaları geliştirilmesine katkısı olması dileğiyle sizlerin değerlendirmesine sunuyoruz.   

Okur Mektubu 7: Depremin Yıl Dönümünde Garip ve Mahzun Hatay

Aslında uzun zamandır yazmak istiyordum. Ama ne takatim el verdi ne de iki satır olsun yazacak isteği içimde bulamadım. Yerel seçimler yaklaşırken bir Hataylı olarak geleceğe umutla baktığımı söyleyemem sizlere. Geleceğiniz ile kendi memleketinizde huzurlu ve mutlu yaşayabilmek arasında derin bir bağ vardır. Ben bir yıldır Denizli’de yaşıyorum. Bana iş veren ve kucak açan tüm vatandaşlarımızdan Allah razı olsun. Şikâyet veya sitem etmek için yazmıyorum. Ama ben ileride memleketime dönerek imar edilmiş bir Hatay’da mutluluk ve huzur içinde yaşamak istiyorum. Hem iktidarın hem de muhalefetin Hatay konusunda takındığı tutum ise beni derinden yaralıyor. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Genel idare ile yerel yönetim aynı partide olmazsa hizmet almanız çok zor” minvalinde bir ifade kullanmıştı. Üstelik bu ifadenin devamında Hatay’ın garip ve mahzun kaldığını belirtti. Erdoğan’ın bu açıklamayı Hatay’da ve depremzedelerin gözlerinin içlerine bakarak yapması ayrı bir muammadır. Ancak benim asıl bahsetmek istediğim konu Hatay’ın garip ve mahzun kaldığının demek Erdoğan da farkında. Buna rağmen devletimiz gerekli adımları atmıyorsa veya özellikle Hatay’da kalan depremzedelere yardım edemiyorsa ne düşünmemiz gerekiyor sizce? Açıkçası devletin vaat ettiği yardımların çoğu havada kaldı. Mesela eşya yardımı alabilmek için depremzedeler tarafından doldurulan dilekçelere istinaden hala yapılan nakdi bir yardım bulunmuyor. Bari yerine getiremeyeceğiniz sözleri vermeseniz insanların bir beklentisi kalmaz zaten sizden. Başka bir söz, elbette bu söz de tutulmadı, bir yıl içerisinde yaklaşık 300 bin konutun teslim edileceğiydi. Oysa teslim edilen konut sayısı elli bin civarındaydı diye hatırlıyorum.

Rezerv Alan Yasası’nın ise iyi niyetli bir kanuni düzenleme olduğuna kendimi inandırmak istiyorum. Ama bir türlü başaramıyorum. Bakın depremden hemen sonra hasarsız ya da az hasarlı olduğu tespit edilen evlerin bulunduğu mahalleler rezerv alan ilan edilen bölgenin içinde kalıyor Antakya’da. Halamın evi “az hasarlı” bulunduğu için bu insanlar evlerini tamir etti ve güçlendirdi. Belki de kefen parası olarak biriktirdikleri bir meblağı devletin atadığı bilirkişiler tarafından evleri “oturulabilir” bulunduğu için harcadılar. Şimdi hiç tanımadıkları şirket yetkilileri gelip evden “karot” örneği almak için akrabalarımı zorluyorlar. Nitekim aynı insanlara “evinizi yıkacağız” cümlesini pervasızca söyleyebiliyorlar. Rezerv Alan Yasası’nın gerçek amacı nedir? Türk kamuoyu bu yasayı hiç tartışmıyor. Eğer bu yasaya karşı bir yerden itiraz yükseliyorsa tek sebebi depremzedelerin yırtınmasıdır. Cumhuriyet Halk Partisi vatandaşın mülkiyet hakkını gasp eden bu yasaya karşı bir tedbir aldı mı? Hataylıların tüm itirazlarına rağmen Lütfi Savaş’ı yeniden aday gösterme pervasızlığını gösteren bir ana muhalefet partisi varken benim bu soruyu sormam elbette büyük ahmaklık. Bence yüce devletimiz çıksın ve açık yüreklilikle “Biz Hatay’daki demografik durumdan rahatsızız. Ayrıca desteklediğimiz firmalara çok ballı kamu ihaleleri vermek istiyoruz. Siz depremzedeler başınız çaresine bakın. Biz Defne ve Antakya’nın bazı mahallelerini tamamen dağıtacağız. Sıra zamanla diğer vatandaşlara da gelecek elbette” desin. En azından ümit etmemiz gerektiğini biliriz ve başımızın çaresine bakarız. Asla kavuşamayacağımız bir memleket hayaliyle de yaşamaya devam ederiz.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ise Lütfi Savaş tercihi fiyaskodan öte Hataylıları aptal yerine koymaktır. Depremin daha ilk günlerinde arama-kurtarma faaliyetleri devam ederken depremzedeleri hiçe sayan ve abisinin evindeki evrakları kurtarabilmek/kaçırabilmek amacıyla itfaiye aracını oraya sevk eden bir insandan bahsediyoruz. Hayatını kaybeden binlerce insanın yaşadığı binaların inşa edilmesi sürecinde imza sorumluluğu bulunan bir adamdan bahsediyoruz. Depremzedeler arasında yürüyebilecek cesareti olmayan bir kimseden bahsediyoruz. Özgür Özel anket sonuçlarından bahsetmişti yüzsüz bir şekilde. Sayın Özel siz anketi acaba AKP Hatay İl Başkanlığı’ndaki arkadaşlarınıza mı yaptırdınız acaba? Anket sonuçları ancak AKP Hatay İl Başkanlığı’nda Lütfi Savaş’ın lehine çıkabilirdi. Sayenizde seçimi kazanmak için kalem oynatmalarına gerek bile kalmadı. Birçok Hataylının değil sevmediği nefret ettiği bir adayı sahaya sürmekle ne kazanacaksınız bilmiyorum. Ama bildiğim tek husus 6 Şubat protestolarından bile ders almadığınızı gösterdiniz bizlere. Size tek önerim lütfen miting için Antakya’ya gelmeyin.

Son olarak Türkiye İşçi Partisi’nin Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı için Gökhan Zan’ı aday göstermesi biraz olsun içimi rahatlatmıştı. En azından Hatay’daki insanların sesini dinleyen ve biraz olsun düşüncelerine değer veren bir muhalefet partisinin varlığını bilmek de güzeldi. Nasıl olsa cumhuriyetin banisi ve ana muhalefet partisi CHP aylardır Hataylıların seslerine kulaklarını tıkamayı tercih etmişti. Ancak Gökhan Zan nezdinde son günlerde yaşananlar ve öne sürülen iddialar beni hem çok sarstı hem de üzdü. Türkiye İşçi Partisi’nin açıklaması da kocaman bir muamma. Gökhan Zan’ı desteklemekten vazgeçtiler. Kime ya da hangi kuruma inanacağımı şaşırdım. 31 Mart gününde Hatay’a oy vermeye gitmeyi düşünüyordum. Gökhan Zan’ın depremden hemen sonra hem Hataylılar için hem de kent için nasıl çabaladığını hepimiz hatırlıyoruz. Ancak geçtiğimiz günlerde yaşananlar beni çok hırpaladı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın belirttiği gibi Hatay gerçekten garip ve mahzun kalmış vaziyette. Bölgede depremzedelerin taleplerine kulak veren hiç kimse ve hiçbir kurum bulunmuyor. Bu yalnızlık ve terk edilmişlik haliyle boğuluyorum. Nefes alamadığımı hissediyorum. Gerçekten birçok Hataylının paylaştığı bir his var: Depremden sonra tüm bunları yaşayacağımızı bilseydik emin olun deprem esnasında ölmeyi tercih ederdik. Sürekli yasal ve idari zorluklarla mücadele etmek, yalnız bırakıldığını bilmek ve geleceğe dair ümit besleyememek yaşama gücümüzü elimizden aldı. Kimse duymasa bile umarım Türk milleti sesimizi duyar ve haklı mücadelemizde bize destek olur. Biz sadece kendimiz için değil gelecek benzeri durumları Türk halkı yaşamasın diye de çabalıyoruz. Depremden hemen sonra bize kucak açan milyonlardan maddi bir yardım talebimiz bulunmuyor. Neden mücadele ettiğimizi anlayın lütfen.

Bültenimize Abone Olun

En son haberler ve özel duyurulardan haberdar olmak için abone olun

Diğer Yazılar